1.CİLD 229.MEKTÛB - kainatingunesi.com

 

İMÂM-I RABBÂNÎ AHMEDÎ FÂRÛKÎ SERHENDÎ

1.CİLD

229.MEKTÛB

 

Bu mektûb, mirzâ Hüsâmeddîn Ahmede yazılmıştır. Bu yolun, büyüğümüzün yolu olduğu bildirilmektedir:

Allahü teâlâya hamd olsun! Onun seçdiği kullarına, selâm olsun! Sizi özliyenlere göndermiş olduğunuz kıymetli mektûblar, ard arda gelmekte, sevincimizi arttırmakta ve sevgimizi çoğaltmaktadır. Allahü teâlâ, buna karşılık olarak size, bizim tarafımızdan bol bol iyilikler versin! Bildirmiş olduğunuz şübhelerden, örtülü kalmış şeylerden birkaçı için kısaca cevâb yazıyorum.

Bizim bulunduğumuz yol, tâm o büyüğümüzün yoludur “kaddesallahü sirrehül aktes”. Nisbetimiz, tam onun mubârek nisbetidir. O yoldan daha yüksek ve o nisbetten daha uygun ve üstün bir yol ve bir nisbet yoktur ki, insan onu seçmiş olsun. Böyle olmakla birlikte, san’atlerin olgunlaşması ve her nisbetin temâmlanması, düşüncelerin, buluşların birbirlerine eklenmeleri ile olur. Meselâ, Sîbeveyh zamanında olan nahv bilgisi, sonra gelenlerin düşüncelerinin eklenmesi ile, binlerce kat artmış, daha düzgün ve temiz olmuştur. Özü yine, Sîbeveyhin ortaya koyduğu nahv bilgisidir. Sonra gelenler, bu özü genişletmiş, süslemişlerdir. Şeyh Alâüddevle buyurdu ki, (Vâsıtalar çoğaldıkça, yol daha kısalır ve düzgün olur). Böyle, yolu temizlemek, süslemek şeklinde olan yenilikler ve bilgiler, birkaç kimsenin böyle hayâller kurmasına yol açmış. İyi incelenirse, bütün bunların kendiliğinden olduğu, yorularak, uğraşarak yapılmadığı görülür. Bu fakirin mektûblarına ve risâlelerine bakacak olursanız, bu yolun, Eshâb-ı kirâmın “aleyhimürrıdvân” yolu olduğu anlatılmaktadır. Bu nisbetin, her nisbetten daha üstün olduğu gösterilmektedir. Bu yol ve bu yolun büyükleri, öyle övülmektedir ki, bu büyüklerin yetiştirdiklerinden hiçkimse, bunun yüzde birini bile söylememiştir. Bundan başka, bu fakir, hergün ve geceleri, her hareketimde ve sözlerimde, bu yolun edeblerini ve emrlerini titizlikle gözetmekteyim. Kıl kadar ayrılığa ve yeniliğe göz yumulmamaktadır. Ne kadar şaşılır ki, bütün bu iyi taraflar görülmemektedir. Eğer, üzüntülü bir günde, dostlardan birine biraz sert söylenmiş ise, bu göze çarpmıştır. Şuna daha çok şaşılır ki, siz de böyle boş sözlere inanmaktasınız. İşitir işitmez rahatınız kaçıyor. İyi gözle bakmak lâzım ise bu iyi gözlülük, yalnız, böyle söyliyenler için midir? Bize hüsn-i zan olunmaz mı? Sözün kısası şudur ki, dedi-kodu sözlere inanılacak, dostluk bunlara göre olacaksa, söz taşıyanların ellerinden kurtuluş olamaz. Bunun için de sağlam dostluk kurulamaz. Dedi-kodulara kulak vermeyiniz ve geçmişleri unutunuz! Böylece dostluk yıkılmasın, eski sıkıntılar aradan kalksın!

Büyük hocamızın çocuklarının yetiştirilme, okuma çağları geldi ve geçmek üzeredir, diyorsunuz ve kıymetli vasıyyetlerini hâtırlatıyorsunuz. Kıymetli efendim! Başımızın tâcı olan çocuklarına hizmetçilik etmekle şereflenmek, biz hizmetçileri için büyük saadettir. Ne yazık ki, bildiğiniz engellerden dolayı, görünen hizmetleri yapmakla şereflenemiyoruz. Yüksek vasıyyetin vaktini bekliyoruz. Engellerin ortadan kalktığını ve dedi-kodu yollarının kapandığını anlarsanız, hemen işaret buyurunuz. Oraya gelip, birkaç gün orada bu hizmetimizi yapmaya çalışalım. İyi düşünülürse bu işte hemen vasıyyet emrini yerine getirmek için gelmeğe çalışacağız. Yoksa, zâhirlerini ve bâtınlarını sizin terbiye etmeniz, onlar için bulunmaz bir kazancdır. Başkasının yardımı lâzım değildir. Mevlânâ Abdüllatîfden işittiğimize göre, çocukların okutulmasını, yetiştirilmesini meyân Muhammed Kılınc kendi üzerine almış, siz de bunu uygun görmüşsünüz. Bunu işitince şaşırdık. O, bilmiyerek, birşeyler düşünebilir. Fakat siz bunu nasıl uygun buldunuz? Muhammed Kılıncın üzücü hâllerinin, başka yere de bulaşacağından korkuyorum. Vesselâm.

Kamış boşum dedi, şekerlendi,

Ağaç yükseldi, baltayı yedi.