1.CİLD 263.MEKTÛB - kainatingunesi.com

 

İMÂM-I RABBÂNÎ AHMEDÎ FÂRÛKÎ SERHENDÎ

1.CİLD

263.MEKTÛB

 

Bu mektûb, meyân şeyh Tâc için yazılmıştır. Kâbe-i rabbânî hakkındadır ve namazın bazı üstünlükleri bildirilmektedir:

Allahü teâlâya hamd ve senâlar olsun. Onun seçdiği, beğendiği iyi insanlara selâm olsun! Herkesi sevindiren teşrîfiniz haberi, bu âşıklarınızı, sevenlerinizi çok sevindirdi. Bunun için de, Allahü teâlâya hamdler ve şükrler olsun! Fârisî iki beyt tercemesi:

Ey mavi sema! İnsâf et de öyle söyle!

Bu ikisinden hangisi, daha hoştur şöyle:

Işık saçan güneşinin, çıkışımı şarktan,

Cihân dolaşan ayımın, doğuşu mu Şâmdan?

 

Buraya kadar zahmet etmeği arzu buyurduğunuza göre, bâri çabuk teşrîf ediniz ki, sevenlerinizin gözleri yoldadır. Beytullahdan yeni haberler dinlemek istiyoruz. Bu fakire göre, insanların ve meleklerin şeklleri, vücûdleri, Kâbenin şekline, sûretine secde ettikleri gibi, bu sûretlerin hakîkatleri, aslları da, onun hakîkatine secde etmektedir. Onun hakîkati bütün hakîkatlerin üstü ve ona bağlı olan kemâlât, diğer bütün hakîkatlere bağlı kemâlâtın üstüdür. Bu hakîkat, sanki mahlûkların hakîkatleri ile, ilâhî hakîkatler arasında bir geçiddir. İlâhî hakîkatler demek, onun azametinin, büyüklüğünün dereceleri olup, orada sıfat ve keyfiyyet yoktur. Yâni, nasıl diye sorulamaz ve hiç zıl ve sûret yoktur. Dünyada olan terakkîler, yükselmeler ve zuhûrlar, görünüşler, mahlûkların hakîkatlerinin sonuna kadardır. İlâhî hakîkatlerden “celle sultânühü” nasip almak, ancak âhırette olacaktır. Dünyada bunlardan nasip, ancak namazdadır ki, namaz, müminin mîracıdır. Yâni dünyadan âhırete yükselten bir merdiven gibidir. Namazda sanki dünyadan çıkıp, âhırete gidilir ve âhırette kavuşulacak olan şeylerden haz, zevk alınır. Öyle zannediyorum ki, namazda bu devletin hâsıl olması, Kâbeye dönüldüğü içindir. Çünki orası, ilâhî hakîkatlerin “teâlâ ve tekaddeset” zuhûr ettiği yerdir. Görülüyor ki, Kâbe, dünyada şaşılacak birşeydir. Görünüşte dünyadaki evlerden biridir. Hakîkatte ise, âhırettendir. Kâbe dolayısı ile namazda da, bu hâl hâsıl olmuş, sûreti de, hakîkati de, dünya ve âhıreti kendinde toplamıştır. Muhakkak olarak anladım ki, namaz kılarken hâsıl olan hâller, namaz dışında hâsıl olan bütün hâllerin üstündedir. Çünki bu hâllerin hepsi, zıl ve sûretten kurtulamamış, ne kadar yüksek ve kıymetli olsalar da, asldan nasip alamamışlardır. Namazdaki hâller ise, asldan nasiplidir. Zıl ile asl ve birşey ile gölgesi arasında ne kadar fark varsa, bu iki hâl arasında da, o kadar fark vardır. Allahü teâlânın lutf ve ihsânı ile müminlere ölüm zamanında hâsıl olan hâl, namazdaki hâllerin üstüdür. Çünki ölüm, âhıret hâllerinin başlangıcıdır. Âhırete yakın olan herşey, daha temâm ve daha üstündür. Çünki dünyada sûret görünüyor. Âhıret ise, hakîkatin zuhûr ettiği yerdir. Aradaki farkı bundan anlamalıdır. Bunun gibi, Allahü teâlânın ihsânı ile, mezârda hâsıl olan hâller, ölüm zamanında hâsıl olan hâllerden üstündür. Kıyâmet gününün hâli de, kabr hâline göre böyledir. Çünki orada görülen, daha temâm ve daha kâmildir. Cennette görülenler, kıyâmet günündekinden daha temâm ve daha kâmildir. Hâllerin en üstünü ise Peygamberimizin haber verdiği yâni, (Allahü teâlâ, ayrıca bir Cennet yaratmıştır ki, burada Hûrîler ve köşkler yoktur. Burada Allahü teâlâ, güler gibi tecellî eder, görünür) buyurduğu yerdir. Âhıretteki hâller, dünyadaki hâllerin, görünenlerin üstündedir. Bunların da en üstünü, hadis-i şerifde bildirilen Cennettir. Hattâ dünya aslın, hakîkatin zuhûr edeceği, görüneceği yer değildir. Dünyaya mahsûs olan, zıllerin, benzerlerin görünmeleri, bu fakire göre, dünya işlerindendir ve hakîkatte, mahlûklara, mümkinlere âid şeylerdir. Bunlardan bir kısmına Sıfât-i ilâhiyyenin tecellîsi, bazısına da, Zat-i ilâhînin tecellîsi gibi ismler vermişlerse de, hepsi dünya şeyleri, zıl ve sûretler tecellîsi, görünüşüdür. Bu fakire göre bu dünyada olan herşey, sûret ve hayâldir. Burada matlûbun, maksûdun kokusunu bile duymuyorum. Dünya âhıretin tarlasıdır ve tohum ekecek zamandır. Matlûbu burada aramak, boşuna uğraşmaktır. Ele birşey geçmez. Yâhud başka şeyleri matlûb sanarak, insan rü’yâ ile, hayâl ile oyalanıp kalır. Nitekim birçok kimse, bu hâle düşmüştür. Dünyada asldan haber veren yalnız namazdır. Matlûbun kokusu, yalnız namazda duyulur. Namazdan başka şeylerde, bu koku yoktur.

Dünyada, çok şey var, cana tatlıdır.

Ya dosttan konuşmak, daha tatlıdır.