1.CİLD 98.MEKTÛB - kainatingunesi.com

 

İMÂM-I RABBÂNÎ AHMEDÎ FÂRÛKÎ SERHENDÎ

1.CİLD

98.MEKTÛB

Bu mektûb, şeyh Zekeriyyânın oğlu Abdülkâdire yazılmıştır. İnsanlara karşı sert olmayı değil, yumuşak davranmağı, çeşidli hadis-i şerifler göstererek bildirmektedir:

Allahü teâlâ hepimizi tâm orta yolda bulundursun! Vaaz etmekte, nasihat etmekte ve Allahın kullarına müslümanlığı öğretmekte gözetilmesi lâzım gelen şeyleri bildiren birkaç hadis-i şerif yazıyorum. Hak teâlâ, bunlara uygun davranmamızı nasip eylesin!

Resûlullah buyurdu ki, (Allahü teâlâ refîktir. Yumuşaklığı sever. Sertlik edenlere vermediği şeyleri ve başka hiçbir şeye vermediğini, yumuşak davranana ihsân eder). Bu hadis, İmâm-ı Müslimin (Sahih)inde vardır.

Yine (Müslim)de bildiriliyor ki, Âişeye, (Yumuşak davran! Sertlikten ve çirkin şeyden sakın! Yumuşaklık insanı süsler. Çirkinliğini giderir) buyurdu.

[(Müslim)deki] hadis-i şerifte, (Yumuşak davranmayan, hayr yapmamış olur) buyuruldu.

[(Buhârî)deki] hadis-i şerifte, (İçinizde en sevdiğim kimse, huyu en güzel olanınızdır) buyuruldu.

[İmâm-ı Ahmed ve Tirmüzînin bildirdikleri] hadis-i şerifte, (Kendisine yumuşaklık verilen [müslüman] kimseye dünya ve âhıret iyilikleri verilmiştir) buyuruldu.

[İmâm-ı Ahmed, Tirmüzî, Hâkim ve Buhârînin bildirdikleri] hadis-i şerifte, (Hayâ, îmandandır. Îmanı olan Cennettedir. Fuhuş, kötülüktür. Kötüler Cehennemdedir) buyuruldu.

[İmâm-ı Ahmed ve Tirmüzînin bildirdikleri] hadis-i şerifte, (Cehenneme girmesi haram olan ve Cehennemin de onu yakması haram olan kimseyi bildiriyorum. Dikkat ediniz! Bu kimse, insanlara kolaylık, yumuşaklık gösteren [bir müslüman]dir) buyuruldu.

[Ahmed ve Tirmüzî ve Ebû Dâvüdün bildirdikleri] hadis-i şerifte, (Yumuşak olanlar ve kolaylık gösterenler, burnuna yuları takılmış deve gibidir. Yürütmek istenirse, hayvan ona uyar. Taşın üzerine oturtmak istenirse, hayvan oraya oturur) buyuruldu.

[(Buhârî)deki] hadis-i şerifte, (Kızdığı zaman istediğini yapabilecek [müslüman] bir kimse, kızmazsa, Allahü teâlâ kıyâmet günü onu herkesin arasından çağırır. Cennette istediğin yere git der) buyuruldu.

[Bütün kitaplarda yazılı olan hadis-i şerifte], bir kimse Resûlullahdan nasihat istedikte, (Kızma, sinirlenme!) buyurdu. Birkaç kere sordukta, hepsine de (Kızma, sinirlenme!) buyurdu.

[Tirmüzî ve Ebû Dâvüdün bildirdikleri] hadis-i şerifte, (Cennete gidecek olanları haber veriyorum, dinleyiniz! Zayıftırlar, güçleri yetmez. Birşey yapmak için yemin ederlerse, Allahü teâlâ, bu [müslüman]ların yeminlerini, muhakkak yerine getirir. Cehenneme gidecek olanları bildiriyorum, dinleyiniz! Sertlik gösterirler. Acele ederler. Kendilerini üstün görürler) buyuruldu.

[Tirmüzî ve Ebû Dâvüdün bildirdikleri] hadis-i şerifte, (Bir kimse ayakta iken kızarsa, otursun. Oturmakla geçmezse yatsın!) buyuruldu.

[Taberânî, Beyhekî ve İbni Asâkirin bildirdikleri] hadis-i şerifte, (Sarı sabır maddesi balı bozduğu gibi, kızgınlık da îmanı bozar) buyuruldu.

[Beyhekî ve Ebû Nu’aymın bildirdikleri] hadis-i şerifte, (Allah için aşağı gönüllü olanı, Allahü teâlâ yükseltir. Bu, kendini küçük görür. Fakat, insanların gözünde büyüktür. Bir kimse, kendini başkalarından üstün tutarsa, Allahü teâlâ onu alçaltır. Herkesin gözünde küçük olur. Kendini yalnız kendisi büyük görür. Hattâ köpekten, domuzdan daha aşağı görünür) buyuruldu.

[Beyhekînin bildirdiği] hadis-i şerifte, (Mûsâ bin İmrân “alâ nebiyyinâ ve ”, Yâ Rabbî! Kullarının en kıymetlisi kimdir? dedikte, gücü yettiği zaman affeden [müslüman kimse]dir, buyuruldu) buyurdu.

[Ebû Ya’lânın bildirdiği] hadis-i şerifte, (Bir kimse, dilini tutarsa, Allahü teâlâ onun utanacak şeylerini örter. Gazabını tutarsa, kıyâmet günü Allahü teâlâ azâbını ondan çeker. Bir kimse, Allahü teâlâya yalvarırsa, kabûl eder) buyuruldu.

Bir hadis-i şerifte, (Bir müslüman din kardeşinin ırzına veya malına saldırırsa, malın, paranın geçmez olduğu gün gelmeden önce, onunla helâllaşsın! [Helâllaşmazsa] iyi amelleri varsa, hakkı ödeninceye kadar bu amellerinden alınır. İyi amelleri yoksa, hak sahibinin günahları buna yükletilir) buyurdu.

Bir hadis-i şerifte, (Müflis kimdir, biliyor musunuz?) buyurdu. (Bizim bildiğimiz müflis, parası, malı olmayan kimsedir) dediler. (Ümmetimden müflis şu kimsedir ki, kıyâmet günü namazları ile, orucları ile ve zekâtları ile gelir. Fakat, kimisine sövmüştür. Kiminin malını almıştır. Kiminin kanını akıtmıştır. Kimini dövmüştür. Hepsine bunun sevaplarından verilir. Haklarını ödemeden önce sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları alınarak buna yüklenir. Sonra Cehenneme atılır) buyurdu.

[Tirmüzî bildiriyor:] Muaviye, Hz. Âişeye mektûb yazarak nasihat yazmasını istedikte, cevap yazarak: Allahü teâlânın selâmı senin üzerine olsun! Resûlullahdan işittim. Buyurdu ki, (Bir kimse, insanların kızacakları şeyde Allahın rızasını ararsa, Allahü teâlâ onu, insanlardan geleceklerden korur. Bir kimse, Allahü teâlânın kızacağı şeyde, insanların rızasını ararsa, Allahü teâlâ onun işini insanlara bırakır) dedi.

Allahü teâlâ bizi ve sizi, hep doğru söyliyenin haber verdiği bu hadis-i şeriflere uymakla şereflendirsin! Bu hadis-i şerifler, her ne kadar [Hind lisanına] tercüme edilmedi ise de, şeyh Ciyû [Seyyid Ferîd] hazretlerinden bunları sorar ve anlarsınız. Bunlara uygun hareket etmeye çalışırsınız.

Dünya hayatı çok kısadır. Âhıretin azâbları pek acı ve sonsuzdur. İleriyi gören akıl sahiplerinin, hazırlıklı olması lâzımdır. Dünyanın güzelliğine ve tadına aldanmamalıdır. İnsanın şerefi ve kıymeti dünyalıkla ölçülse idi, dünyalığı çok olan kâfirlerin herkesten daha kıymetli ve daha üstün olmaları lâzım gelirdi. Dünyanın görünüşüne aldanmak akılsızlıktır, ahmaklıktır. Birkaç günlük zamanı büyük nîmet bilerek, Allahü teâlânın beğendiği şeyleri yapmaya çalışmalıdır. Allahü teâlânın kullarına ihsân, iyilik etmelidir. Kıyâmette azâblardan kurtulmak için, iki büyük temel vardır: Birisi, Allahü teâlânın emirlerine kıymet vermek, saygı göstermektir. İkinci, Allahü teâlânın kullarına, yarattıklarına şefkat, iyilik etmektir. Hep doğru söyleyici her ne söyledi ise, hepsi doğrudur. Şaka, eğlence, sayıklama sözler değildir. Tavşan gibi gözü açık uyku ne kadar sürecek. Bu uykunun sonu rezil, rüsvâ olmak ve eli boş, mahrum kalmaktır. Mü’minûn sûresinin yüzonbeşinci âyetinde meâlen, (Sizi abes olarak, oyuncak olarak mı yarattım sanıyorsunuz. Bize dönmiyecek misiniz zannediyorsunuz?) buyuruldu. Her ne kadar, böyle sözleri dinleyecek hâlde olmadığınızı biliyorum. Gençsiniz. İçiniz kaynıyor. Dünya nîmetleri içindesiniz. Herkese sözünüz geçiyor. Her istediğinizi yapabiliyorsunuz. Fakat, size acıdığımız için, iyilik etmek istediğimiz için bunlar yazıldı. Elinizden birşey kaçmış değildir. Tevbe edilecek, Allahü teâlâya yalvaracak zamandır. Haberleşmemiz lâzımdır. Fârisî mısra’ tercümesi:

Eğer içerde kimse varsa, bir söz de yetişir!