Şeytanın vesvese ve hilelerinden korunmak
Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmin Bekara sûresi 168. ayetinde meâlen: “Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerden helâl ve temiz olmak şartıyla yiyin, şeytanın izini tâkib etmeyin. Çünkü, o hakîkaten sizin için apaçık bir düşmandır” ve Mâide süresinin 91. âyetinde meâlen; “Muhakkak şeytan, şarabda ve kumarda aranıza kin ve düşmanlık düşürmek, sizi Allah’ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoymak ister. Artık siz bunlardan sakınmaz mısınız” buyurmak suretiyle apaçık düşman olduğunu bildirdiği şeytanın şerrinden kaçınmayı ve korunmayı emretmektedir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şeytanın şerrinden korunmak hususunda İbn-i Abbâs’ dan (r.a.) rivayet edilen hadîs-i şerîfde; “Üç kimse iblis ve iblisin taifesinin şerrinden korunurlar. Allahü teâlâyı gece-gündüz zikreden, seherde istiğfar eden, Allah korkusundan dolayı ağlayan kimse” ve Abdullah bin Mes’üd’un rivayet ettiği hâdis-i şerîfde de “Bir kimse yemekte, gündüz uyurken veya gecelerken, şeytanın yanında barınmamasını istiyorsa; evine girerken selâm versin, yemeği Besmeleyle yesin” ve Ebü Hüreyre’nin (r.a.) rivayet ettiği hadîs-i şerîfde; “Evlerinizi kabir hâline getirmeyin. Hiç şüphe yok ki şeytan Bekara sûresi okunan evden çıkar gider” buyurdu. Şeytanın şerrinden ve hilesinden emin olmak için beş vakit namazı cemâatle kılmalı, Kur’ân-ı kerîmi çok okumalı, dua etmeli, ibâdetleri Allah rızâsı için yapmağa çalışmalı ve ilim tahsiline devam etmelidir.
Ahmed bin Hanbel’in “Müsned”inde İbn-i Ömer’den (r.a.) rivayet ettiği hadîs-i serîfde Peygamber efendimiz (s.a.v.) buyurdu ki: “İçinizden her kim Cennet safasını isterse cemâate devam etsin. Çünkü şeytan tek kişi ile bulunur, iki kişi olurlarsa uzak olur.”
Celâleddîn-i Süyûtî’nin (r.aleyh) “Kitâb-ür-rahme fit-tıbbı vel-hikme” kitabında sihir, nazar ve cinden korunmak için kıymetli bilgi vardır. Yüz ellinci babında buyuruyor ki: “Şeytanın vesvesesinden, sıkıntıdan kurtulmak için. her gün bu duayı okumalıdır: “Yâ Allah-ür-rakîb-ül-hafîz-ür-rahîm. Yâ Allah-ül-hayy-ül-halîm-ül’azîz-ür-raûf-ül-kerîm. Yâ Allah-ül-hayy-ül-kayyûm-ül-kâimü alâ-külli nefsin bimâ kesebet, hul beyni ve beyne adüvvî!” Şeytanın şerrinden Allahu teâlâya sığınmalı, Allahu teâlâyı çokça zikr etmeli, e’uzü ve Besmele okumalıdır. Çünkü Allahu teâlâ Nahl sûresi 98. âyetinde meâlen; “Racim olan şeytandan Allah’a sığın” buyurdu.
Ebû Hüreyre (r.a.) anlatıyor: Bir gün mü’ minin şeytanı ile kâfirin şeytanı karşılaştılar. Yağlı, semiz ve parlak olan kâfirin şeytanı mü’ minin şeytanına; “Bu ne hâl?” diye sordu. Mü’ minin şeytanı da; “Ne yapayım, bir adama düştüm ki adam bir şey yiyeceği zaman Besmeleyi okur ben yiyeceksiz kalırım. Giyindiği zaman elbiseyi Besmeleyle giyer ben çıplak kalırım. Temizlendiği zaman Besmeleyle temizlenir ben de pis kalırım” dedi. Bunun üzerine kâfirin şeytanı da; “Ben öyle bir adam ile arkadaşım ki, bunlardan hiç birinde Besmele getirmez. Yemesinde, içmesinde ve giyinmesinde ben kendisine ortak olurum” dedi.
Mugîre bin Şu’be buyurdu ki: “Bir kimse evine, girdiği zaman selâm verirse, şeytan şöyle cevap verir: “Artık, benim burada duracak bir yerim kalmadı.” Sofraya oturup yemek yemeğe başladığı zaman Allahu teâlânın adını anarsa, yâni Besmele-i şerifeyi söylerse, o lain bu defa; “Burada benim için ne duracak yerim, ne de yiyecek bir şeyim kaldı” der. Su içeceği zaman, Allahu teâlânın adını anınca, tekrar; “Artık burada benim için ne durak, ne yemek, ne de içmek kaldı” diyerek eli boş bir şekilde çıkar gider.”
Kalbi kötü huylardan ve düşüncelerden temizlemelidir. Çünkü, şeytan aç bir köpeğe benzer. Köpek insana yaklaşır. Şayet et, ekmek gibi yiyecek bir madde önünde yoksa, köpeğe; “Defol git” demekle uzaklaşır gider. Fakat yiyecek bir şey varsa, o yalnız kovalamakla oradan uzaklaşmaz. Şeytan da böyledir. Şayet kalbde kötü bir huy veya düşünce yoksa, yalnız Allahu teâlâyı zikr etmekle oradan uzaklaşır. Şayet şehvet ve kötü huylar kalbe yerleştiyse, zikrin hakikati kalbe hâkim olamaz. Bu suretle yine şeytan kalbe hâkim olur. Onun kalbden uzaklaşması için hem kalbi kötü huylardan temizlemeli, hem de Allahu teâlâyı anmalı, “La havle velâ kuvvete illâ billah” demelidir.
Ayet-el-kürsi okumalıdır: Hasen-i Basrî (r.aleyh) nakl ediyor: “Bana haber verildi ki, bir gün Cebrail aleyhisselâm, Peygamber efendimize (s.a.v.) geldi ve dedi ki: “Cinlerden bir ifrit (imansız cin) sana hile etmek istiyor. Yatağına girdiğin zaman Ayet-el-kürsiyi oku.”
- Tefsîr-i Mazhârî
- Tefsîr-üs Sâvî
- Cemel Hâşiyesi
- Tefsîr-i Ebüssü’ûd
- Rûh-ül Beyân
- Müsned-i Ahmed bin Hanbel; cild-4, sh.226
- Sahîh-i Müslim; Kitâbu sıfat-ıl münâfıkîn Hadîs No: 65-70
- Rehber Ansiklopedisi; Şeytan maddesi, cild-16, sh. 80
- Kasas-ül enbiyâ (Kısâi); cild-1, vr.15.
- A’kâm-ül mercân
- Kasas-ül enbiyâ (Arâis-ül mecâlis); sh.29-31
- Târih-ul ümem vel mülûk (Taberî Târihi); cild-1, sh.42-55
- Mir’ât-ı Kâinât; cild-1, sh.51-55
- Ravdat-üs Safâ; sh.74-77
- Künh-ül Ahbâr; sh.268-272
- Meâric-ün nübüvve (Altıparmak); sh.11-29
- Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; sh.707
- Delâil-ün nübüvve; sh. 84
- İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; cild-6, sh.194
- Müfid-ül ulûm ve Mübîd-ül Hümûm; sh.129, 157, 162
- İhyâu ulûmiddîn; cild-3, sh.30-36, cild-4, sh.15, 75, 215, 513, Âmentü şerhi; sh.124
- Âmentü şerhi; sh.124
- Fâideli Bilgiler; sh.80
- İslâm Ahlâkı; sh.86, 104, 113, 120
- Telbîs-ül iblîs