Adem aleyhisselamın vefatı - kainatingunesi.com

Adem aleyhisselam bir Cuma günü bin yaşında iken vefat etti. Bir rivayette de iki bin yaşında ve bir başka rivayete göre de dokuz yüz otuz yaşında vefat etti. Se’alebi, Eshab-ı kiramdan İbn-i Abbas hazretlerinden şöyle rivayet etmiştir: “Deyn (borç)  ile ilgili ayeti kerime nazil olunca, Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Verdiği sözü ilk unutan Adem aleyhisselamdır. Üç defa unutmuştu. Allahü teâlâ onu yaratınca beline mesh buyurdu. Kıyamete kadar gelecek çocuklarını onun belinden zerreler hâlinde çıkardı. Hepsi Adem aleyhisselama gösterildi. Adem aleyhisselam bunlar arasında nurlu birini görünce; “Ey Rabbim bu benim evladımdan hangisidir” dedi. Allahü teâlâ buyurdu ki: “O senin oğlun Davud’dur.” Adem aleyhisselam; “Onun ömrüne kadardır?” dedi. Allahü teâlâ; “Altmış senedir” buyurdu. “Onun ömrünü ziyadeleştir” deyince, Allahü teâlâ; “Hayır ancak sen onun ömrünü artırırsan (kendi ömründen bağışlarsan) olur” buyurdu. Adem aleyhisselamın ömrü bin sene idi. Ömründen kırk senesini Davud aleyhisselama bağışladı. Böylece bağışı yazıldı ve melekler de şahit kılındı. Adem aleyhisselamın ömrü bitip eceli gelince, melekler ruhunu kabzetmeye geldiler. Adem aleyhisselam; “Daha ömrümden kırk sene var” dedi. Melekler; “Sen ömründen o kırk seneyi evladın Davud için hibe etmiştin, bağışlamıştın.” dediler. Adem aleyhisselam (unuttuğu için); “Ben böyle bir bağış yapmadım” dedi. Bunun üzerine Allahü teâlâ, Adem aleyhisselamın bağışladığının yazılı olduğu kitabı ona indirdi ve melekleri de  şahid olarak bulundurdu. Sonra Adem aleyhisselamın ömrünü bin seneye Davud aleyhisselamın ömrünü de yüz seneye çıkardı.”

  Yine Se’alebi, Ebu Hüreyre’den (r.anh) şöyle rivayet etmiştir: Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “…Adem aleyhisselam yeryüzüne indirilince günlerini sayardı. Melek-ül-mevt, ruhunu kabzetmeye gelince, melek-ül-mevte dedi ki: “Acele ettin ey melek-ül-mevt! Daha benim ömrümden altmış sene var”. Melek-ül-mevt de ona; “Senin ömründen bir şey kalmadı. Sen Allahü teâlâdan ömründen bir kısmını evladın Davud’a  yazmasını istedin” dedi. Bunun üzerine Adem aleyhisselam (unuttuğu için); “Ben böyle yapmadım” dedi.” “Resûlullah (s.a.v.) devâmla şöyle buyurdu: “İşte Adem verdiği sözü unuttu. Zürriyyeti de (insanlar da) unuttu (ahd-i misakı unuttular). O zaman Allahü teâlâ kitabını göndererek şahidliği emretti.”

Adem aleyhisselam vefat etmeden önce on bir gün hasta yattı. Bu sırada evlatlarını toplayıp onlara nasihatlar yaptı. Allahü teâlânın emirlerine uymalarını tenbih etti. Oğulları içinden Şit aleyhisselamı yanına çağırıp ona vasiyetlerini bildirdi. Şit aleyhisselam ikiz olmayıp tek doğan oğlu idi. Adem aleyhisselamın oğullarından Kabil hased ve kıskançlığı sebebiyle kardeşi Habil’i öldürünce, Allahü teâlâ Adem aleyhisselama  bir evlat daha vererek teselli etti. Bu evladın ismi, Allahü teâlânın hibesi (hediyesi) manasına gelen Şit aleyhisselam idi. Muhammed aleyhisselamın nuru Adem aleyhisselamdan Şit aleyhisselama intikal ederek alnında parlıyordu. Adem aleyhisselam vefat etmeden önce Cebrail aleyhisselam gelip oğlu Şit’e (a.s.) vasiyette bulunmasını ve onu yerine hâlef kılmasını söyledi.

Adem aleyhisselam oğlu Şit aleyhisselamı yanına çağırıp gece ve gündüzdeki kıymetli vakitleri ve bu vakitlerde yapılması gereken ibâdetleri öğretti. Nuh aleyhisselam zamanında vuku bulacak tufanı önceden ona bildirdi. Tufandan sonraki vuku bulacak hadiseleri de haber verdi. Vasiyetini yazıp Şit aleyhisselama verdi. Sonra da; “Bu bilgileri Kabil evlatlarından gizli tut, onlara bildirme; çünkü Kabil, hasedi sebebiyle kardeşi Habil’i katletti. Onun evlatları da sana hased edip seni öldürmeye kalkışırlar!” dedi. Bu emir üzerine Şit aleyhisselam babası Adem aleyhisselamın kendisine bildirdiği bu hususları gizli tutup, açıklamadı. Adem aleyhisselamın vefat etmeden önce oğlu Şit aleyhisselama yaptığı en önemli vasiyetlerden biri şöyle idi: “Yavrum! Bu alnında parlayan nur, son peygamber olan Muhammed aleyhisselamın nurudur. Bu nuru, mü’min, temiz ve afif hanımlara teslim et ve oğluna da böyle vasiyette bulun!”

İbn-i Asakir, Ka’b-ül-Ahbar’dan şöyle nakletti: “Adem aleyhisselam oğlu Şit aleyhisselama: “Ey oğlum! Benden sonra hâlifemsin. Allahü teâlâyı ne zaman zikredersen, anarsan, O’nunla beraber Muhammed aleyhisselamın ismini de söyle. Çünkü O’nun ismini, ben ruh ve beden arasında iken arşın altında gördüm. Sonra semâları dolaştım. Semânın her tarafında O’nun isminin yazılı olduğunu gördüm. Rabbim beni Cennet’te bulundurdu. Cennet’te gördüğüm her saray ve her odada Muhammed aleyhisselamın ismi yazılı idi. Yine O’nun ismini hurilerin boyunlarında, Cennet kalelerinde Tuba ağacı ile Sidret-ül-münteha yapraklarında, meleklerin gözleri arasında, yazılı olarak gördüm. Onun için Muhammed aleyhisselamın ismini çok an! Çünkü melekler O’ndan her an bahsederler.”dedi.”

Mearic’ün-nübüvve fi medaric-il-fütüvve kitabında Adem aleyhisselamın vasiyeti ve vefatı şöyle bildirilmiştir. “Adem aleyhisselamın vefatına kadar evlatları arasında kaldı. Onlara Allahü teâlânın emrettiği şeyleri bildirdi. Kırkbin evladını gördü. Kendisinin yirmi oğlu ve yirmi kızı var idi. Diğerleri torunları ve onların evlatları idi. Ömrü bin yıla erişince hastalandı ve oğullarını topladı. Hak teâlâya ibâdet etmelerini, şeytana ve şeytanın avanelerine uymamalarını emr eyledi. Sonra Şit aleyhisselama, Muhammed aleyhisselamın nurunu çok dikkatle muhafaza etmesini vasiyet etti.

Adem aleyhisselam vasiyetini tekrar etti. Kelime-i tevhid’i söyledi. Zürriyetinden gelecek peygamberlere bu vasiyeti ulaştırmasını emr eyledi. Sonra Şit aleyhisselama döndü; “Ey Şit, benim ecelim yaklaştı. Benden sonra hâlifem ol. Dini yaymağa gayret eyle. Hak teâlâyı zikredince Muhammed aleyhisselamı da birlikte zikret ve O’nun ruhaniyetinden istifade eyle” buyurdu.

Adem aleyhisselamın hastalığı ilerleyince, Cebrail aleyhisselam gelerek hazret-i Adem’in hâlini sordu. İkisi konuşurlarken Azrail aleyhisselam edeple içeri girip selam verdi. “Hak teâlâ selam eder ve evladına senden ötürü baş sağlığı diler”dedi.

Hazret-i Havva (r.anha) bir köşede oturmuş ağlıyordu. Adem aleyhisselam; “Ey Havva, buradan git. Beni, Rabbim’in melekleriyle başbaşa bırak.” dedi. Sonra yüzünü Cebrail aleyhisselama çevirdi ve; “Ya Cebrail, ben ölüm şerbetini içer, Rabbim’e kavuşurum.” deyince, Adem aleyhisselamın bu hâline Cebrail aleyhisselam da ağladı.

Adem aleyhisselam üzüldü. Bütün melekler ağlaştılar. O anda; “Ey Adem, yukarıya bak” diye bir ses işitti. Yukarıya baktı ve Cennet’i gördü. Hak teâlâ hazretleri O’nun için hazırladığı nîmetleri gösterdi. Adem aleyhisselam, hazret-i Azrail’e; “Ey Azrail, çabuk gel ve canımı almada acele et; zira canım cananı çok istiyor ve ruh kuşum ten kafesinden vatanına uçmak diliyor” dedi. Azrail aleyhisselam yaklaştı. Cebrail aleyhisselam dedi ki: “Ey Azrail! Adem aleyhisselamın ne kadar aziz, büyük olduğunu bilirsin. Bu hususta çok yumuşak hareket etmen lâzımdır.” Azrail aleyhisselam hiç incitmeden Adem aleyhisselamın ruhunu aldı. Böylece canı canana kavuşturdu. Cebrail aleyhisselam, Adem aleyhisselama bir gömlek giydirdi. Şit aleyhisselama yıkamayı öğretti. Yıkayıp kefenlediler. Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki: “Adem aleyhisselam vefat edince, melekler su ile üç defa yıkadılar. Onu defnettiler sonra çocuklarına dönerek; “Ey ademoğulları! Ölülerinize böyle yapınız” dediler.” Cebrail aleyhisselam,  Şit aleyhisselamı imam yapıp dört tekbir ile bir rivayette otuz tekbir ile bugünkü gibi cenaze namazını kıldılar. Ebu Kubeys dağındaki mağaraya defn ettiler. Nuh aleyhisselam zamanında vuku bulan tufanda Nuh aleyhisselam tabut yapıp, Adem aleyhisselamın mübarek cesedini tabutun içine koydu. Gemiye alıp, tufandan sonra Serendib’e bıraktı. Adem aleyhisselamın defn edildiği yer hususunda değişik rivayetler vardır.

Peygamber efendimiz mirac gecesi birinci kat semâda Adem aleyhisselamın ruhaniyeti ile görüşmüştür. Bu husus miracla ilgili bildirilmiştir. Müslim’in bildirdiği bir hadîs-i şerîfde şöyle bildirilmiştir. “Birinci semâya geldiğiniz zaman, Cibril birinci kat semânın bekçisine (kapıyı) aç dedi, bekçi; “Kim o!” diye sordu. Cibril; “(Ben) Cibril” diye cevap verdi. “Yanında kimse var mı?” dedi. “Evet yanımda Muhammed var” dedi. “O gönderildi mi” deyince; “Evet” dedi. Bunun üzerine kapıyı açtı. Birinci semâya yükseldiğiniz zaman baktım ki orada bir zat duruyor. Sağında bir takım karaltılar var. Ve sol tarafında bir takım karaltılar var.Sağ tarafına bakınca gülüyor, sol tarafına baktığı zaman ağlıyor dedi”. Bu zat (Bana); “Hoş geldin salih evlat ve Salih peygamber” dedi. Ben; “Ya Cibril! Bu zat kim?” dedim. Cibril; “Bu Ademdir. Sağında ve solundaki şu karaltılar da çocuklarını ruhlarıdır. Sağdakiler cennetlikler sol tarafındakiler cehennemliklerdir. (Bu sebeple) sağ tarafına bakınca gülüyor, sol tarafına bakınca da ağlıyor” dedi.”  Bir hadîs-i şerîfde buyuruldu ki; Adem aleyhisselam dünyâ semâsındadır. Kendisine ümmetinin (zürriyetinin) amellerin arz olunmaktadır.