Bozuk İnancından Vazgeçmiyen Şi'înin Hâli - kainatingunesi.com

Ebû Bekr, Ömer ve Osmân “radıyallahü anhüm” Menâkıbı:

Bozuk İnancından Vazgeçmiyen Şi’înin Hâli

Dokuzuncu Menâkıb:

Bir mü’min muvahhid ile bir râfizî, Mekke-i Mükerremeye giderken yol arkadaşı oldular. O mü’min, râfizîye herhâlde nasîhat eder ve derdi ki: (Gel bu râfizîlikden ferâgat eyle, bunun sonu nedâmetdir [pişmânlıkdır]. Dünyâda yüz karalığıdır ve âhıretde hasretdir. Göz göre göre niçin kendine kıyarsın. Ve cânını Cehennem ateşine atarsın. Molla Câmî “kuddise sirruhüssâmî” hazretlerinin kıt’asını râfizîler hakkında işitmemişmisin. Bu kötü fi’lden vazgeç. Yoksa son pişmânlık fâide vermez. İşitmedim ki, bir kimse Çihâr yâr-i güzîn “rıdvânullahü teâlâ aleyhim ecma’în” hazretlerini sevmese; Allahü tebâreke ve teâlâ saklasın; o kimse nasîhat almayıp, aslâ ona tenbîh te’sîr etmez.) Gördü ki, insâfa gelmedi. Hem meşhûrdur:

Cühûd îmâna gelmez! Mülhid kişi tevbekâr olmaz!

O mü’mine nisbet için, râfizî i’tikâdından vazgeçmedi. Nasîhatlarını maskaralığa aldı. Hikmet-i Rabbânî, Kâ’be-i şerîfeye yaklaşdıklarında, bir hınzır göründü. Hemen o mel’ûn râfizî deve üzerinde iken, Allahü teâlânın emri ile hınzır şeklinde olup, deve üzerinden yere atlayıp, hınzırlara karışıp, onlar ile gitdi. Bütün hâcılar bu ahvâli görüp, ibret aldılar. Aklı olan kimse bu kıssadan hisse alıp, çihâr yâr-i güzîn “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” hazretlerine karşı, zerre mikdârı buğz ve adâvetden kalbini pâk edip, hem çihâr yâr-i güzîn sevgisi ile kalbini doldurur.