CEHENNEM ATEŞİ - kainatingunesi.com

“Muslihiddîn Niksârî”, sohbet ehli bir velî.
Sözleri, herkes için olurdu fâideli.

Derdi ki: (Ey insanlar, şimdi vardır Cehennem.
Şiddeti, bu ateşten kak kat ziyâdedir hem.

İşte size bir misâl vereyim ey insanlar!
Güneşte, “Elli milyon” derece harâret var.

Hâlbuki bildiğimiz var ya demir mâdeni,
“Üçbin” derecedeyken, erir akar su gibi.

Harâret üçbin iken böyle olursa demir,
Güneş, tam “Elli milyon derece”, düşünün bir.

Mahşerde, Cehenneme atacaklar güneşi.
Bir anda kararacak o muazzam ateşi.

Kenarda bir “Top” gibi kalacak o ateşte.
Güneşin, Cehenneme nisbeti böyle işte.

Dense ki: (Cehennemde, beden yanar ve biter.
Öyle ise acıyı, insan nasıl hisseder?)

Cevâbı şöyledir ki, bedenler, âhirette,
Bu dünyâdaki gibi olmıyacak elbette.

Dünyâdaki bedenler, çürümeye mahkûmdur.
Ve lâkin âhirette bedenler başka olur.

Yâni onlar yansa da, eriyip bitmiyecek.
Kâfirler, ebediyyen böyle azâb görecek.)

Bir gün de sohbetinde, buyurdu: (Kardeşlerim!
Size, mühim bir şeyi îzâh etmek isterim.

Her kalpten, başka kalbe bir “Yol” vardır mânevî.
Bu yolla, birbirine “Feyiz” akar bir nevi.

İki mü’min, bir yerde eğer karşılaşsalar,
Kalpleri arasında, hemen bir akım başlar.

Onların ellerinde değildir bu hareket.
Haberleri olmadan kurulur münâsebet.

Mânen yüksek olanın kalbinde olan “Nûr”lar,
Aşağıda olanın kalbine doğru akar.

“Cemâatle namâz”ın şudur ki bir faydası,
Mümkün olmaz herkesin her an “âgâh” olması.

Bâzısının Allah’tan “gâfil” oldukları an,
Bulunur cemâatte mutlaka “âgâh” olan.

Birisi “gâfil” iken, “âgâh”tır bir diğeri.
Uzak bir ihtimâldir, gâfil olsun herbiri.

Böylece cemâatte, kesintisiz olarak,
Bir “Huzûr ve âgâhlık” devâm eder muhakkak.

Böyle olan namâz da, olur daha müstecâb.
Cemâat, daha fazla alır ecir ve sevap.)

Bir gün de buyurdu ki: (Allah dostu velîler,
Hayırda, her insandan daha ileridirler.

Böyle yüksek bir zâtta olmaz gurur ve kibir.
O, herkesi kendinden daha kıymetli bilir.

“Kullar beğensin” diye, bir şey yapmaz o zinhâr.
Ve aslâ düşünmez ki, sevsin beni insanlar.

Bilâkis çevirmiştir yüzünü mahlûkâttan.
Rabbine yönelmiştir, bir şey ummaz o halktan.)