Dâvet ve icâbetin (dâvete gitmenin) edebleri - kainatingunesi.com

Dâvet ve icâbetin (dâvete gitmenin) edebleri: Dâvet eden kimsenin, iyi insanları çağırması sünnettir. Çünkü yemek vermek kuvvet vermektir. Fâsıka (günah işleyen kim­seye) kuvvet vermek, fıskına, günahına yardım etmek olur. Zenginleri de fakirleri de çağırmalıdır. Peygamber efendimiz (s.a.v.); “Yemek­lerin en fenâsı, fakirlerin değil, zenginlerin çağrıldığı velîme (düğün) yemeğidir” buyurdu. Akrabâ ve yakın dost­ları unutmamalıdır. Böyle yapan dinde olma­yan şeyi yapmış olur. Övünmek için veya desinler diye dâvet etmemelidir. Sünneti yerine getirmeye ve fakirleri doyurup rahat ettirmeye niyet etmelidir. Gelmesi zor olacak kimseyi dâvet etmemelidir. Onu üzmüş olur. Dâvetine aldırmayan, kabûl etmek istemeyeni de çağırmamalıdır. Çünkü gelirse, yemeği mekruh olarak yemiş olur. Bu ise günaha sebeptir.

Dâveti kabûl etmenin edebleri:

1) Fakir zengin ayırmamalı, fakirin dâvetinden imtinâ etmemelidir. Çünkü, Peygamber efen­dimiz (s.a.v.) fakirlerin dâvetine giderdi. Bir gün Hasen bin Ali (r. ahnümâ) fakirlerin bulunduğu bir yere vardı. Onlar bir ekmek çıkarmış yiyorlardı. “Buyurun, ey Allah’ın Resûlünün torunu, berâber yiyelim” dediler. Hayvandan indi. Oturup, onlarla berâber yedi ve; “Allahü teâlâ kibirlileri, gururluları sevmez” buyurdu. Yemekten sonra; “Peki yarın da ben sizi dâvet ediyorum, buyurunuz” dedi. Ertesi gün onlara güzel yemekler yaptı. Otu­rup yine berâberce yediler.

2- Misâfir, ev sâhibinin verdiği yemeği başına kakacağını bilirse, bir özür bulup dâve­tine gitmemelidir. Bunun gibi, malında şüphe olduğunu bilirse, yâhut çağrıldığı yerde günah bir şey varsa, ipek halı, gümüş buhurdan, duvarda veya tavanda canlı resimleri varsa, yâhut şarkı söyleniyor, çalgı çalınıyorsa, yâhut birisi hokkabazlık yapıyorsa veya çirkin sözler söylüyorsa, kadınlar erkekleri görmeye geli­yorsa, kadın erkek karışık oturuluyorsa böyle bir dâvete gitmek îcâbetmez. Dâvet eden, bid’at sâhibi, fâsık ve zâlim ise, yâhut dâvetten maksadı gururlanmak ve desinler için ise git­memelidir. Böyle bir yere gider de, kötü veya günah olan bir şey görür ve mâni olamazsa, oradan çıkması lâzım olur.

3- Yolun uzaklığı sebebi ile gitmemezlik etmemelidir. Hattâ, âdet olarak götürebileceği şeyi götürmelidir. Eski ümmetler arasında; bir mil uzağa gidip hastayı ziyâret eylemek, iki millik yere cenaze teşyîi için gitmek, üç mil uzaktaki yere dâvet edilince kabûl etmek, dört millik yere, din kardeşini ziyâret için gitmek iyi adetlerdendi.

4- Oruçlu ise de gitmeli, orada bulunmalı­dır. Ev sâhibi üzülmeyecekse, ikrâm edilen güzel koku ve tatlı söze kanâat etmelidir. Oruçluya ikrâm böyle olur. Eğer oruçlu olma­sına üzülecekse, (nâfile olan) orucunu açmalı­dır. Çünkü bir müslümanın gönlünü yapmak, nâfile oruçtan daha üstündür. Peygamber efendimiz (s.a.v.) böyle yapan, yâni orucunu açmayan bir kimseye; “Din kardeşin senin için hazırlık yapar, sen de oruçluyum dersen, günaha girersin” buyurdu.

5- Dâvete giderken, karnını doyurmak niyeti ile gitmemelidir. Peygamber efendimi­zin sünnetine uymaya niyet etmelidir. Pey­gamber efendimizin (s.a.v.); “Çağrılıp da gitmeyen, yâni dâvete icâbet etmeyen, Allahü teâlâya ve Resûlüne âsî olmuş olur” buyurduklarından olmamaya çalışmalı­dır. Bunun için bâzı âlimler; “Dâvete icâbet vâcibdir” demişlerdir. Bir müslüman karde­şine iyilik etmek niyetiyle, dâvete icâbet etme­lidir. Hadîs-i şerîfde; “Mü’mine ikrâm eden, Allahü teâlâya ikrâm etmiş olur” buyruldu. Din kardeşini sevindirmeye niyet etmelidir. Hadîs-i şerîfde; “Mü’mini sevin­diren, Allahü teâlâyı sevindirmiş olur” buyruldu. Ev sâhibini ziyârete niyet etmelidir. Çünkü din kardeşlerini ziyâret, Allahü teâlâya yaklaştıran sebeplerin büyüklerindendir. “Fenâ huyludur, yâhut gurûrludur, çağırdık da gelmedi” şeklinde hakkında söz söylemekten ve gıybete sebep olmaktan onları korumalıdır.

Bu niyetlerin her biri için ayrı ayrı sevâb vardır. Bu gibi niyetlerle övülmek, Allahü teâ­lâya yakınlık sebeplerindendir. Din büyükleri, her hareket ve duruşlarında, din üzere olmaya niyet ederlerdi. Hattâ bir nefesleri bile boş geçmezdi.