HASTALIKTA NAMAZ NASIL KILINIR ? - kainatingunesi.com

Hastalıkta Abdest Nasıl Alınır ?

Abdesti bozan şeyin bedenden çıkması, devâmlı olursa, (Özür) denir. İdrâr, iç sürmesi, yel kaçırmak, burun kanaması ve yaradan kan, sarı su akması, ağrıdan, şişden dolayı gözyaşı akması, bir namaz vakti içinde, devâmlı olunca, bu kimse özür sahibi olur. Tıkamakla, ilâç ile veya namazı oturarak yahut îmâ ile kılarak, bunları durdurmaları lâzımdır. İdrâr kaçıran erkek, idrar yoluna kadar nebâtî pamuk sokar. Fitil, az olan idrârı emerek, dışarı damlamasına mâni’ olur. Böylece, abdest bozulmaz. İdrar yaparken, fitil kendiliğinden dışarı çıkar, gider. İdrar çok kaçıyorsa, fazlası fitilden geçerek, dışarı sızar ve abdesti bozulur. Sızan idrarın çamaşırı kirletmemesi lâzımdır.. Akıntıyı durduramazlarsa, her namaz vaktinde abdest alıp, namazı öylece kılar. Özür sahibi olan kimse bir abdest ile, vakit çıkıncaya kadar farz, kaza ve nafile kılabilirler. Kur’ân-ı kerîmi tutabilirler. Namaz vakti çıkınca, abdesti bozulur. Vakit çıkmadan önce de, özür olan şeyden başka bir sebep ile abdesti yine bozulur. Meselâ, burun deliklerinin birinden kan gelmekde iken abdest alıp, sonra diğer delikten de kan akmağa başlasa, abdesti bozulur. Özür sâhibi olmak için, abdesti bozan şeyin, bir namaz vaktinde devamlı akması lâzımdır. Abdest alıp, o vaktin farzını kılacak kadar bir zemânda akmazsa, özür sahibi olmaz. Bir kimse özür sahibi olunca, sonraki narnaz vaktlerinde, bir kerre, bir damla gelince, özür sahibi olması, o vakitlerde de devam eder. Bir namaz vaktinde hiç gelmezse, özür sâhibi olmak biter. Özre sebep olan necâset elbiseye dirhem miktarından fazla bulaşınca, tekrar bulaşmasına mâni olmak mümkün ise, bulaşmış yeri yıkamak lâzım olur.

Gusül abdesti alınca, hasta olmaktan veya hastalığının şiddetlenmesinden yahut uzamasından korkan, teyemmüm eder. Bu korku, kendi tecrübeleri ile yahut müslüman, âdil tabîbin (doktorun) söylemesi ile bilinmiş olur. Fıskı, günâh işlemesi dillere düşmüş olmıyan tabîbin sözü de kabûl edilir. Soğuk olup, barınacak yer, suyu ısıtacak şey, şehirde hamam parası bulamamak, hastalığa sebep olabilir. Hanefi’de, bir teyemmüm ile, dilediği kadar farz kılabilir. Şâfi’îde, her farz için yeniden teyemmüm eder.

Abdest a’zâsının yarısında yara olan teyemmüm eder. Yara yarıdan azında ise, sağlamını yıkayıp, yarayı mesh eder. Gusülde, bütün beden bir uzv sayıldığı için, bütün bedenin yarısı yara ise teyemmüm eder. Yaralı yer yarıdan az ise, “sağlamını yıkayıp yaralan mesh eder. Yaraya mesh zarar verirse, sargıya mesh eder. Buna da zarar verirse, meshi terk eder. Abdestte ve gusülde, başa mesh zarar verirse, başı mesh etmez. Eli çolak [ekzema, yara] olup, su kullanamıyan teyemmüm eder. Yüzünü, kollarını yere, [kireçli, topraklı, taşlı duvara] sürer. Elleri ve ayakları kesik olanın yüzü de yara ise, namazı abdestsiz kılar. Abdest aldıracak kimse buyamıyan, teyemmüm eder. Çocuğu, kölesi, ücret ile tutduğu kimse, yardıma mecbûrdurlar. Başkalarından da yardım ister. Fakat, onlar yardıma mecbûr değildir. Kadın ve koca da birbirlerine abdest aldırmağa mecbûr değildirler.

Kan aldırarak, sülük tutunarak, yara, çıban olarak, kemiği kırılarak veyâ incinerek sargı [pamuk, gaz bezi üzerine flaster, merhem] koyan, orasını soğuk, sıcak su ile yıkamağa veyâ mesh etmeğe kâdir olamazsa, abdestte ve gusülde, bunların yarıdan fazlası üstüne bir kerre mesh eder. Sargıyı çözmek zarar verirse, altındaki sağlam yerler yıkanmaz. Sargı aralarında görünen sağlam deri kısmları mesh edilir. Sargıyı abdestli olarak sarmak lâzım değildir, Meshden sonra, sargı değişdirilirse, üstüne başkası da sarılırsa, yenisine mesh lâzım olmaz.

Hastalıkta Namaz Nasıl kılınır ?

Ayakta duramıyan veyâ ayakta durunca, hastalığının uzayacağını çok zan eden hasta, namazını oturarak kılıp, rükû’ için bedenini biraz eğer. Sonra dikilip, sonra yere secde yapar. Kolayına geldiği gibi oturur. Diz çökmesi, bağdaş kurması, ihtibâ etmesi, ya’nî kaba etleri üzerine oturup kollarını dizlerinin etrafına halka yapması câizdir. Baş, diz, göz ağrısı hastalık sayılır. Düşmana görünmek korkusu da, Özürdür. Ayakta orucu, abdesti bozulan da oturarak kılar. Bir şeye dayanarak ayakta durabilen dayanarak kılar. Ayakta fazla duramıyan, iftitâh tekbîrini ayakta alıp, ağrı hâsıl olunca, oturarak devâm eder.

Yere secde yapmaktan âciz olan, ayakta okuyup, rükû’ ve secde için oturarak îmâ eder. Oturup rükû’ için biraz, secde için daha çok eğilir. Bedenini eğemiyen, başını eğer. Birşey üzerine secde etmesi lâzım değildir. Birşey üzerine secde ederse, secde için, rükû’dan fazla eğilmiş ise, namazı sahih olursa da, mekrûhtur. Dayanarak oturmak mümkün iken, yatarak îmâ caiz olmaz. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, bir hastanın, önüne yastık koyup, yastık üzerine secde ettiğini görerek, yastığı alıp atmış, hasta, önüne tahta koymuş. Onu da atmış ve (Muktedir isen, erd üzerinde [ya’nî alnını toprağa koyarak] kıl! Buna gücün yetmezse, îmâ et ve secde için, rükû’dan daha çok eğil!) buyurmuştur. (Bahr-ür-râık)da bildirildiği üzere, Âlî İmrân sûresinin yüzdoksanbirinci âyet-i kerîmesinin meâli, (Namazı, gücü yeten ayakta kılar. Âciz olan oturarak kılar. Bundan da âciz olan yatarak kılar) demekdir. İmrân bin Husayn hasta olunca, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buna, (Ayakta kıl! Gücün yetmezse, oturarak kıl! Buna da kudretin olmazsa, yan veyâ sırt üstü yatarak kıl!) buyurdu. Görülüyor ki, ayakta duramıyan hasta, oturarak kılar. Oturamıyan, yatarak kılar. Sandalyada, koltukta kılmağa izin verilmemiştir. Hastanın ve otobüste, tayyârede gidenin, koltukta, sandalyada kılması islâmiyyete uygun değildir. Cemâate gidince ayakta kılamıyan, evinde ayakta kılar. Yirmi şeyden birinin bulunması, cemâate gitmemek için özür olur. Yağmur, şiddetli sıcak ve soğuk, canına veya malına saldıracak düşman korkusu, arkadaşlarının gidip yolda yalnız kalmaktan korkmak, havânın çok karanlık olması, fakîr borçlunun yakalanıp hapis olunmaktan korkması, kör olmak, yürüyemiyecek felci olması, bir ayağı kesik olmak, hasta, kötürüm olmak, çamur, yürüyememek, yürüyemiyen ihtiyar, nâdir bulunan fıkh dersini kaçırmak, sevdiği yemeği kaçırmak korkusu, yolculuğa hareket hâlinde olmak, yerine bırakacak kimse bulunmıyan hasta bakıcı, gece şiddetli rüzgâr, halâya gitmek için sıkışmak. Hastalığının artmasından veyâ uzamasından korkan hasta ve hastası bakımsız kalacak olan hasta bakıcı ve çok ihtiyârlıkdan yürümesi güç olmak. Cuma namazına gitmemek için özürdür.

Cemâate yürüyerek gidip gelmek, vâsıtaya binerek gitmekten efdaldir. Câmi’de sandalyada, koltukta oturarak, îmâ ile kılmak caiz değildir. İslâmiyyetin bildirmediği şekilde ibâdet yapmak (Bid’at) olur. Bid’at işlemenin büyük günâh olduğu fîkh kitâblannda yazılıdır.

Birşeye dayanarak oturamıyan hasta, sırt üstü yatarak, sırt üstü yatamazsa, sağ yanına yatarak başı ile îmâ eder. Kıbleye dönemiyen, kolayına gelen cihete doğru kılar. Sırt üstü yatanın başı altına birşey konarak, yüzü kıbleye karşı yapılır. Dizlerini dikmesi iyi olur. Başı ile îmâ edemiyenin namazı kazaya bırakması caiz olur. Namaz arasında hasta olan, gücü yettiği şekilde edâ eder.

Yerde oturarak kılan hasta namazda iyi olursa, ayakta kılarak edâ eder. Aklı, şuuru giden, namaz kılmaz. Beş vakit geçmeden iyi olursa, beş vakti kaza eder. Altı namaz geçerse, hiç kaza etmez.

İmâ ile de olsa, kılınmayan namazı acele kaza etmek farzdır. Kaza etmeden ölüm hâline gelirse, kılmadığı namazların iskâtı için ya’ni namaz borcundan kurtulmak için bıraktığı maldan fidye verilmesini vasiyyet etmek vâcib olur. Vasiyet etmezse, velîsinin, hatta yabancının kendi malından iskât yapması caiz olur denilmiştir. [Namaz kitabı/114]