Hazret-i Ebû Bekr'in Cennetde Olub Olmadığını Soran Bir Bedevîye Hazret-i Alî'nin Cevâbı - kainatingunesi.com

Hazret-i Ebû Bekr’in Cennetde Olub Olmadığını Soran Bir Bedevîye Hazret-i Alî’nin Cevâbı

Altmışbeşinci Menâkıb:

Câbir bin Abdüllah “radıyallahü teâlâ anh” anlatır: Bir bedevî a’râbî, bir kırmızı deve üzerinde, hazret-i Alînin “kerremallahü vecheh ve radıyallahü teâlâ anh” huzûruna gelip, deveden inip, dedi ki: Esselâmü aleyke, yâ emîr-el mü’minîn! Çabuk bana haber ver, Ebû Bekrden ki, o Cennetde midir. Hazret-i Alî “radıyallahü teâlâ anh” bundan dolayı üzülüp, buyurdu ki, yâ a’râbî, keşki, anan seni doğurmamış olsa idi. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin hayâtında ve vefâtlarından sonra, bu sözü hiç kimse söylemedi. Sen söyledin. Muhâcirîn ve Ensâr “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” arasında, şübhe yokdur ki, hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk, Resûl-i ekrem ve nebiyyi muhterem “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin hayâtında vezîri idi. Vefâtından sonra halîfesi idi. Ondan sonra her kimin i’tikâdı bunun üzerine olmaz ise, o dalâletdedir. Ey a’râbî! Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri Ebû Bekr-i Sıddîkı babası yerinde tutardı. Hazret-i Ebû Bekr Cennet ehlini, tıpkı, gökyüzündeki bir yıldızın, yeryüzünün ehlini aydınlatdığı gibi aydınlatır. Ebû Bekr Cennetde, bir köşkden bir köşke, bir kasrdan bir kasra gider. Cennetde hiçbir kasr ve bir serây, bir oda, bir bağçe, bostân olmaz ki, illâ hazret-i Ebû Bekrin nûrundan aydınlanmasın. Cennet ehli köşklerden başlarını çıkarıp, derler ki, yâ Rıdvân! Bu nûr nedir? Rıdvân der ki; Bu Ebû Bekrin yüzünün nûrudur ki, kasrdan kasra ve odadan odaya gider.

Alî “radıyallahü anh” sözüne devâmla dedi ki: yâ a’râbî! Ebû Bekr-i Sıddîk hazretleri, vefâtı ânında bana dedi ki, benim cânım, benim gözümün nûru ve benim dostum ve benim azîzim. Benim vefâtım yakınlaşdı. Ömrüm sonuna yaklaşdı. Beni o, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerini yıkadığın mubârek ellerin ile yıka. Kefene sar ve tabut üzerine koy. Cenâzemi Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin Ravda-i mukaddeselerinin kapısına koy. Ve de ki, yâ Resûlallah! Ebû Bekr kapıdadır. İçeri girmek için izn ister. Eğer kilit anahtarsız açılırsa, beni Seyyid-i âlemin mubârek arkası yanına defn edin. Eğer kilit açılmaz ise, beni Bakî’ kabristanına götürüp, garîbler kabristanına defn edin. Hazret-i Alî “radıyallahü teâlâ anh” buyurdu ki, yâ a’râbî, o halîfe-i Resûlullah olan Ebû Bekr-i Sıddîk dünyâdan göçdü. Vasiyyetini yerine getirip, techîz eyledim. Ravda-i mukaddese kapısına götürdüm. İzn istedim. O sâat kilit kendiliğinden açılıp, bir ses işitdim ki, (Habîbi habîbe kavuşdurun. Habîbini çok özlemişdir) diyordu.