İLMİN VE ÂLİMLERİN KIYMETİ - kainatingunesi.com

 

İLMİN VE ÂLİMLERİN KIYMETİ

Fârisî (RİYÂD-UN-NÂSIHÎN) 356.cı sayfasından başlıyarak diyor ki [(Riyâd-un-nâsıhîn) fârisî kitabını Muhammed Rebhâmî 835 h.de yazmıştır. 1313 de Bombayda basılmış, 1994 de Hakîkat Kitabevi tarafından ikinci baskısı yapılmıştır.]:

(Mirsâd-ül-ibâd minel-mebde-i ilel-me’âd) de yazılı hadis-i şerifte, (Âlimler arasında kıymet bulmak için ve câhiller ile mücâdele için ve heryerde meşhûr olmak için din bilgisi öğrenen ilim adamı, Cennetin kokusunu bile duymayacaktır) buyuruldu. [(Mirsâd-ul-ibâd) müellifi Necmüddîn Ebû Bekr Râzî, 654 de vefât etmiştir.] Bu hadis-i şeriften anlaşılıyor ki, mal toplamak ve bir mevkı’ elde etmek ve hayvânî arzularına kavuşmak için ilim öğrenen ve ilmi ile amel etmeyen kimse, islâm âlimi değildir. Diğer bir hadis-i şerifte, (Dünyalık ele geçirmek için, ilim öğrenen, dünyada mal ve mevkı’ elde eder. Âhiretteki kazancı ancak Cehennem ateşi olur). Böyle ilmin faydası yoktur. Böyle ilimden kaçmak lâzımdır. Nitekim hadis-i şerifte, (Yâ Rabbî! Beni faydasız ilimden koru!) buyuruldu. Bir müslümanın öğrenmesi lâzım olan bilgilere (İslâm ilimleri) denir. İslâm ilimleri iki nev’dir. (Din bilgileri) ve (Fen bilgileri). Faydasız ilim iki türlüdür: Birincisi, yukarıda bildirilen Cehennemlik olanların öğrendikleri din bilgileridir. İkincisi, din bilgileri ile birlikte olmıyan fen bilgileridir. [Eski Romalıların yahudilere yaptıkları arslanlar mezâlimi ve orta çağda hıristiyanların Filistinde müslümanlara yaptıkları korkunc saldırılar ve Hitlerin Avrupadaki ve Rus, Çin komünistlerinin Asyada yüzmilyonlarca insanın canlarına kıydıkları nükleer silâhları ve ingilizlerin, milletleri aldatarak, kardeşi kardeşe boğdurdukları saldırılar, hep bu fen bilgileri ile yapıldı.] Allâhü teâlâ, fen bilgilerinde ilerlemiş olan bu canavar insan düşmanlarını eşeklere benzetmekte, (Tevrât ve İncîl yüklenmiş eşek gibidirler) demektedir. İslâm ahlâkından haberleri olmıyan bu zâlim fen adamları, Hak yolunda değildir. Hak teâlâ bunlardan râzı değildir. (Mişkât) kitabında diyor ki, (Her müslüman erkeğin ve kadının, islâm bilgilerini öğrenmeleri farzdır) hadis-i şerifi, Allahü teâlânın rızasına uygun ilimleri öğrenmeyi emretmektedir. Böyle olmıyan kimselere ilim öğretmek, domuzlara altın ve inci tasma takmak gibidir. Türkiye gazetesi 12 Haziran 1995 tarihli takvim yaprağında yazılı olan hadis-i şerifte, (Kıyâmete yakın hakîkî din bilgileri azalır. Câhil din adamları, kendi görüşleri ile fetvâ vererek, insanları doğru yoldan saptırırlar) buyuruldu. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki, (Bir zaman gelir ki, insanlar din adamından, sokakta rastladıkları eşek ölüsünden kaçar gibi kaçarlar). Bu hâl, insanların hâllerinin bozuk, pis olacaklarını haber vermektedir. Çünkü, ilme Allahü teâlâ kıymet vermektedir. Fakat dünyaya tapınan ahmaklar, çocuk iken mektebe gitmemiş, büyük yaşında iken de, hakîkî din âliminin sohbetinde bulunmakla şereflenememişlerdir. Dinlerinin noksan olması tehlikesinden korkmazlar ve hakîkî din âlimlerinin kitaplarından okuyup öğrenmezler. Bunların tek düşünceleri, para, mal toplamak ve mevkı’ elde etmektir. Helâlden mi, haramdan mı geldiğini hiç ayırd etmezler. Hakkı bâtıldan ayırmazlar. İlmin ve hakîkî din âlimlerinin kıymetini bilmezler. Hakîkî din adamlarının vaazları, kitapları, bunların nazarında, hayvan pazarında güzel kokular satan attâr ve körlere ayna satan kimse gibidir. Ebû Leheb gibi kimseye (Tâhâ) sûresini okumak ve sokak serserisinin cebine inci, mercan doldurmak ve bir köre sürme hediye etmek, akıllı kimsenin yapacağı şey değildir. Allahü teâlâ, böyle boş kafalı kimseye (Bunlar hayvan gibidir, hattâ daha aşağıdırlar) buyurdu. Enes bin Mâlikin haber verdiği hadis-i şerifte, (Âlime haksız olarak hakâret eden kimseyi, Allahü teâlâ, bütün insanlar arasında hakîr, rezil eder. Âlime hurmet eden kimseyi, Allahü teâlâ, Peygamberler gibi azîz eder, şereflendirir) buyuruldu. Bir hadis-i şerifte, (Bir kimse, âlimin sesinden yüksek sesle konuşursa, Allahü teâlâ, onu dünyada ve âhirette hakîr eder. Eğer pişman olur, tevbe ederse affolur.) Görülüyor ki, hakîkî âlimlere hurmet etmek lâzımdır. Şiir:

Bir damla sudan yaratıldın unutma!

Sakın kendini âlimlerle bir tutma!

Bak, ne buyurdu Mustafâ!

Âlime yapılan hurmet, hurmet etmek olur bana!

 

İyi bil ki, insanı dalâletten, kötü yoldan ilim ve âlimler kurtarır. Rehber olmadan doğru yola kavuşulamaz. Bunun için, Ehl-i sünnet âlimlerini ve bunların yazdığı doğru din kitaplarını arayıp, bulmak lâzımdır. Yüce Peygamber Mûsâ aleyhisselâm, ilmin en yüksek derecesinde olduğu ve Allahü teâlâ ile konuşmak şerefine kavuştuğu ve Allahü teâlânın muhabbet şerbetinden içtiği hâlde, ilim edinmek için, Hızır aleyhisselâmın talebesi olan Yûşa’ aleyhisselâm ile berâber geldiği (Kehf) sûresinde bildirilmektedir. Mûsâ aleyhisselâm mantık ilminin üstâdı iken, Hızır aleyhisselâmdan ilim öğrenmeye geldi. Buhârî tefsîri, bunu uzun anlatmaktadır. O hâlde, ey kardeşim! Kıymetli ömrünü ilimden ve âlimden daha kıymetli olan birşey buldun da, ona mı sarf ediyorsun? Bilmiyormusun ki, dînimiz ilme kıymet vermeyi ve âlimlere hurmet etmeyi ve Allah yolunda olanlarla berâber bulunmağı emretmektedir. Bunun için, kıymetli ömrünü faydasız şeylerle geçirme! Hadis-i şerifte, (Doğru ilim sahibi olan ve ilmi ile amel eden bir âlim ile Peygamberler arasında bir derece fark vardır. Bu bir derece, peygamberlik makamıdır) buyuruldu. Bu saadete kavuşmak için, ilim öğrenmeye çalışmak lâzımdır. Şiir:

Ey ilim öğrenmekte olan mes’ûd kimse!

Ömrünün bir dakikasını boş geçirme!

Bu nasihatımın kıymetini bil!

Pişman olur kıymet bilmiyen kimse!

 

Hikâye: İmâm-ı Ebû Yûsüf Kâdînın onbeş yaşında oğlu vardı. Oğlunu çok seviyordu. Ansızın vefât etti. Talebesine (Defn işini size bıraktım. Ben üstâdımın dersine gidiyorum. Bugünki dersi kaçırmıyayım) dedi. İmâmı vefâtından sonra rü’yâda gördüler. Cennette, büyük bir köşkün karşısında duruyordu. Köşkün yüksekliği Arşa varmıştı. Bu köşk kimindir denildikte, benimdir buyurdu. Buna nasıl kavuştun denilince, (İlme ve ilim öğrenmeye ve öğretmeye olan muhabbetim ile) buyurdu. Ey kardeşim! Dünyada ve âhirette azîz olmak için, ilim öğren! Şiir:

Hep neşeli olmak için,

her yerde hurmet bulmak için,

ilim sahibi olmaya çalış,

ilim tâcını taşımaya alış!

 

Hikâye: Bu fakirin hocasının çocuklarının en büyüğü takvâ sahibi idi ve çok âlim idi. [(Riyâd-un-nâsıhîn) kitabının müellîfi, Mevlânâ Muhammed Rebhâmîdir. Bunun üstâdı Allâme Muhammed Celâl Kayinî Sümme Hirevîdir.] Vefât ederken babası, yastığı başında idi. Vefât edince, üstünü örttü. Medreseye gelip, bir cüz hadis dersi verdi. Sonra medreseden çıkıp defn işine başladı. Dağlardan, her yerden gelen bir ses, (Oğlumun eceli geldi. Vefât etti. Bu iş, Allahü teâlânın rızası ile olduğu için, ben de râzı oldum. Başka bir çâre bilmiyorum. Allahü teâlânın kazası ve emri böyle oldu) diyordu. Hassân bin Atıyyenin rivayet ettiği hadis-i şerifte, (Âlimin ölümüne üzülmiyen, münâfıktır. İnsanlar için, bir âlimin ölümünden daha büyük musîbet yoktur. Bir âlim ölünce, gökler ve göklerde olanlar, yetmiş gün ağlar) buyuruldu. Hakîkî âlim vefât edince dinde bir yara açılır ki, kıyâmete kadar kapanmaz. Diğer bir hadis-i şerifte, (Bir insan, yâ âlimdir, yâhut ilim öğrenmekte olan talebedir. Yâhut bunları sevmektedir. Bu üçünden başkaları ahırlarda uçan sinekler gibidir.) Bu dördüncü dereceden olmamaya çalışınız! Şiir:

İnsanı Cehennemden kurtaran ilimdir.

Kimsenin senden alamıyacağı mal ilimdir.

İlmden başka birşey isteme ki,

dünyada ve âhirette maksada kavuşturan ilimdir!

 

Beldeci fetvâlarında diyor ki, İmâm-ı Sadr-üş-şehit diyor ki, (Hakîkî âlim ile alay edenin zevcesi boş olur). [Sadr-üş-şehit Hüsâmeddîn Ömer, 536 da Semerkandda şehit oldu.] Bir âlime ahmak, câhil, domuz, eşek diyen tâzîr olunur. Hakâret ederek söylerse, kâfir olur, zevcesi boş olur. İmâm-ı Muhammed buyuruyor ki, küfre sebep olan her kelimeyi söylemek de böyledir. İlme ve âlimlere hakâret eden kâfir olur. Allahü teâlâ hepimize faydalı ilim nasip eylesin. Faydası olmıyandan muhâfaza eylesin.