KABİR HAYATI ve KABİR SUALLERİ - kainatingunesi.com

Ölüm ve Kabir Hayatı Nedir ?

Ölüm, ruhun bedene olan bağlılığının sona ermesidir. Ruhun, bedenden ayrılmasıdır. Ölüm, insanın bir hâlden, başka bir hâle dönmesidir. Bir evden, başka bir eve göç etmek gibidir. Kur’ân-ı kerîmde; (Her canlı Ölümü tadacaktır) buyurulmaktadır. Bir şeyi tatmak, hayatta kalmak ile mümkündür.

Ruhun Teslimi Sırasında Arız Olan Fitneler

Ruh çekilip son bağı kopacağı zemân, kendisine birçok fitneler ârız olur. Bu, o fitnelerdir ki, iblîs a’vanını (yardımcılarını) hassaten o kimseye musallat eder. O hâlde iken o insana gelirler ve onun anası  ve babası  ve kardeşi ve kızkardeşi ve sevdiği kimselerden vefat  etmiş olanlar suretinde görünürler ve ona derler ki:

(Ey filân! Sen ölüyorsun. Biz, bu hâlde seni geçdik. Sen yehûdî dîninde olarak öl. Bu din Allah indinde, makbul olan hak dindir). Eğer bunların sözlerine aldanmaz, dinlemez ise, yanından giderler. Başkaları gelip, derler ki, (Sen nasrânî (hıristiyan) olarak öl! Zîrâ o din Mesîhin, ya’nî İsa aleyhisselâmın dînidir ki, Mûsâ aleyhisselâmın dînini, nesh etmişdir, hükmünü kaldırmıştır.) Böylece, her milletin dinlerini ona söylerler. O zemânda Cenâb-ı Hakkın şaşırmasını dilediği kimse şaşırır. İşte bu; (Ey bizim Rabbimiz! Dünyâda iken bize îmân verdiğin gibi, Ölürken de kalblerimizi şaşırtma) mealindeki Âl-i İmrân sûresinin sekizinci âyet-i kerîmesinin haber verdiği hâldir.

Cenâb-ı Hak bir kuluna hidâyet ve îmânda sebatını dilerse, o kimseye rahmeti ilâhıyye gelir. Ba’zıları, bu rahmetden maksad Cebrâîl aleyhisselâmdır, dediler.

Rahmet-i ilâhiyye, şeytânı uzaklaşdınp, hastanın yüzünden o yorgunluğu giderir. O zemân insan ferahlar, güler. Çok kimselerin bu hâlde güldüğü görülür ki, Allahü teâlâ tarafından rahmet gelmesi ile onu müjdeleyip, (Beni bilir misin, ben Cebrâîlim. Bunlar ise senin düşmanların olan şeytânlardır. Sen Millet-i Hanîfiyye ve şerifat-ı Muhammediyye üzre vefat et!) der. İnsanı işte bu melekden daha çok sevgili ve ferahlandıncı bir şey yokdur. (Yâ Rabbî, bize rahmetini ihsan eyle. İhsan sahibi ancak sensin) meâl-i şerîfindeki Al-i îmrân sûresi sekizinci âyet-i kerîmesi bu hâli haber vermekdedir.

Ba’zı kimseler vardır ki, ayakda nemâz kılarken vefat eder. Ba’zısı uykuda iken, ba’zısı bir şeyle meşgul iken, ba’zısı da çalgı ve oyunlara dalmış iken, kimisi de serhoş iken, ansızın vefat eder. Ba’zı kimselere, ruhu çıkarken kendinden evvel geçen tanıdıkları gösterilir. Bunun için etrafında olan kimselere bakar. Bu zemânda o kimse için horuldamak olur ki, insandan başka herşey onu işitir. İnsan işitmiş olsa, elbette helak olur, korkudan ölürdü.

Ölüm ile hayat sona ermemekte, yeni bir hayat başlamaktadır. Bu hayat, kabir hayatıdır. Kabir hayatına inanmak lâzımdır. Kabir, bir konaktır. Hadîs-i şerifte, (Kabir, âhiret konaklarının birincisidir. Ondan kurtulana sonraki konaklardan geçmek kolay olur. Kabirden kurtulamayana, ondan sonraki konaklar daha zor olup, azapları da daha şiddetlidir) buyuruldu, Sevgili Peygamberimiz “sallallâhü aleyhi ve sellem” yine buyurdu ki; (Kabir, Cennet bahçelerinden bir bahçe yahut Cehennem çukurlarından bir çukurdur). Kabirde, imân edenler ve ibâdetlerinde kusuru olmayanlara mükâfat, iyilik ve ni’metler verileceği gibi, kâfirlere ve günah işleyen müslimanlara da azaplar yapılacağı haber verildi. Kabir azabı, haktır. Üzerine idrar sıçratan ve birbirleri arasında söz taşıyan müsiümanlara kabir azabı yapılacağı bildirildi. Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki: (Kabir azabı şu üç şeydendir: Gıybet, koğuculuk ve üzerine idrar sıçratmak)

Kabir Sualleri Nelerdir ?

Ölü kabre konulduğu zemân üzerine toprak örtülünce kabir meyyite şöyle söyler, benim üzerimde iken ferah idin. Şimdi altımda mahzun olursun. Benim üzerimde yemekler yirdin. Şimdi de seni benim altımda kurtlar yir. Kabr dolup, toprakla üzeri örtülünceye kadar böyle çok acı sözler söyler.

İbni Mes’ûddan “radıyallahü anh” rivayet olundu ki, Yâ Resûlallah, ölü kabre konduğu vakt, ilk karşılaşdığı şey nedir diye sordu. Peygamberimiz “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Yâ İbni Mes’ûd! Bunu bana senden başka kimse sormadı. Ancak sen sordun. Ölü kabre konulduğu vakt önce bir melek seslenir, O meleğin ismi (Rûmân)dır Kabrlerin arasına girer. Der ki, Yâ Abdellah (Allahın kulu)! Amelini yaz! O kimse der ki, benim burada ne kâğıdım, ne kalemim var. Ne yazayım? O melek der ki; bu sözün kabul edilmez. Senin kefen’in kâğıdındır. Tükrüğün mürekkebindir. Parmakların kalemindir. Melek kefeninden bir parça kesip verir. O kul dünyâda her ne kadar yazı yazmak bilmese de, orada sevabını ve günâhını âdeta o bir günde işlemiş gibi yazar. Bundan sonra melek o yazdığı kefen parçasını dürer. O ölünün boynuna asar.) Bundan sonra Resûlullah “sallalahü teâlâ aleyhi ve sellem” efendimiz, (Her insanın yapdığı işleri gösteren sahîfelerini biz boynunda kıldık) mealindeki İsrâ sûresinin onüçüncü âyet-i kerimesini okudular.

Sonra “Münker” ve “Nekir” adındaki iki meleğin, bilinmeyen korkunç insan şeklinde mezara gelip, suâl sorarlar. Kabir suâli, bütün imân bilgilerinden veyahut bazılarından olacaktır. Bunun için çocuklarımıza, kabir suâlleri ve cevapları olarak şunları ezberletmelidir:

– Rabbin kimdir? Allahü teâlâdır.

– Dînin hangi dindir? İslâmiyettir.

– Peygamberin kimdir? Muhammed aleyhisselâmdır. “sallallâhü aleyhi ve sellem”

– Kitabın nedir? Kur’ân-ı kerimdir.

– Kıblen neresidir? Kâ’be-i şeriftir.

– İtikâdta mezhebin nedir? Ehl-i sünnet vel-cemâatdir.

– Amelde mezhebin nedir? Hanefi mezhebidir, [Bu suâle cevâb olarak dört hak mezhebden hangisinde ise onu söyliyecekîir.]

Eğer ölünün i’tikâdı bozuk olursa, [Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun olarak inanmadı, bid’at ehline uydu ise], (Rabbim Allah) diyemez. Başka söz söylemeğe başlar. Melekler bir kerre vururlar, kabri ateşle dolar. Sonra söner. Birkaç gün sönük olarak durur. Sonra yine kabrde onun üzerinde ateş hâsıl olur. Kıyamet kopuncaya kadar, bu hâl devam eder.

Birçok kimse dahî, (Dînim İslamdır) diyemez. Bunlar yâ şübhe üzre vefat etmişlerdir. Yâhud vefat ederken kendisine fitnelerden bir fitne ârız olmuşdur. [Ehl-i sünnet olmıyan kimselerin sözlerine, yazılarına aldanmışdır.] Buna bir kerre vururlar. Kabri, yukarıda denildiği gibi ateşle dolar.

Ba’zı kimseler (Kitabım Kur’ân-ı kerimdir) diyemezler. Çünki bunlar, Kur’ân-ı kerimi okurlar, fekat ondan nasîhat almazlardı ve Kur’ân-ı kerîmde olan emrlerle amel etmezler ve nehy etdiği şeylerden kaçınmazlardı. Bunlara da öncekilere yapdıkları gibi yaparlar.

Ba’zı kimsenin de ameli korkunç şekil alır. Kabrinde günâhları kadar azâb olunur, bildirildiğine göre (Ba’zı insanların ameli hunût şekline çevrilir.) Hunût, hınzır yavrusuna derler.

Ba’zı kimse de, (Peygamberim Muhammed “aleyhisselâm”dır) diyemez. Zîrâ bu kimse, dünyâda sünnet-i nebeviyyeyi (ya’nî islâmiyyetin emirlerini ve yasaklarını) unutmuş idi. Zemâna, modaya uymuş idi. Çocuklarına Kur’ân-ı kerîm okutmamış, Allahü teâlânın emirlerini, yasaklarını öğretmemiş idi.

Ba’zı kimse (Kıblem Kâ’be-i şerif) diyemez. Zîrâ, nemâz kılmak için kıbleye az yönelmiş, yâhud abdestinde bozukluk bulunurmuş, yâhud nemâzında başka şeylere iltifat eder, dünyâ işleri ile meşgul olurmuş, yâhud rükû’ünde ve sücûdünde noksanlık olup, ta’dîl-i erkâna riâyet etmezmiş.

Bu suâllere güzel cevap verenlerin kabri genişleyecek, Cennetten bir pencere açılacaktır. Sabah ve akşam, Cennetteki yerlerini görüp, melekler tarafından iyilikler yapılacak, müjdeler verilecektir, iyi cevap veremezse, demir tokmaklarla öyle vurulacak ki, bağırmasını insandan ve cinden başka her varlık işitecektir. Kabir o kadar daralır ki, kemiklerini birbirine geçirecek gibi sıkar. Cehennemden bir delik açılır. Sabah ve akşam. Cehennemdeki yerini görüp mezarda mahşere kadar, acı azaplar çeker.

Rüyada Görülen Ölüler ve Halleri

Mevtalardan çok defa rivayet olunmuş ve rü’yâda görülüp, hâlleri sorulmuş ve cevâblar alınmışdır. Bunlardan birisine hâli sorulunca, (Birgün abdestsiz nemâz kılmış idim. Allahü teâlâ, bana bir kurtcağız musallat etdi. Onunla hâlim pek fenadır) dedi. [Nemâz kılmıyanların ve kılmadığı nemâzı kaza etmiyenlerin hâllerinin ne olacağını, buradan anlamalıdır.]

Bir diğeri de rü’yâda görülüp, Allahü teâlâ sana ne mu’âmele buyurdu diye sorulunca, (Bir gün cenâbetden gusl etmemişdim. Allahü teâlâ, ateşden bir elbise giydirdi. Onun içinde kıyamete kadar bir yerden bir yere çevirerek bana azâb ediyorlar) dedi. [Her müslimân ana ve baba, çocuklarına gusl abdesti almasını öğretmelidir].

Bir diğeri de rü’yâda görülüp, Allahü teâlâ sana ne mu’âmele buyurdu diye sorulunca, (Beni yıkayan kimse, bir tarafdan bir tarafa şiddet ile çevirirken, teneşirdeki demir çivi vücûdumu tırmaladı. Bundan çok zahmet çekdim) dedi. Sabah olunca yıkayan kimseden sorulunca, (İstemiyerek böyle birşey olmuşdu) dedi.

Bir başkası da rü’yâda görülüp, hâlin nasıldır, sen ölmemiş miydin? diye sorulunca, (Evet, ben hayr üzereyim, lâkın üzerime toprak atılırken, bir taş düşüp, iki kemiğimi kırdı. Bana çok sıkıntı verdi) dedi. Bunun üzerine kabrini açdılar. Dediği gibi buldular.

Bir kimse oğluna, rü’yâsında gelip, (Ey fena oğul! Babanın kabrini düzelt! Zîrâ, yağmur çok eza verdi) dedi. Bunun da kabrini açdılar. Adeta su arkı (harkı) gibi dolmuş buldular ki, sel doldurmuş idi.

A’râbîden biri, rivayet eder ki, oğluma, Allahü teâlâ sana ne mu’âmele etdi diye sordum. (Zararım yok, lâkin filân fâsıkın yanına defn olunduğumdan, ona olunan azâblardan kalbime korku giriyor) dedi. Çok defa haber verilen, bunlar gibi hikâyelerden açıkça anlaşılan şudur ki, kabr ehli kabrlerinde azâb çekerler. Onun için, Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” ölünün kemiklerini kırmakdan nehy buyurmuşlar ve bir kimseyi kabrin (Diri kimseler evlerinde nasıl elemi ve azabı duyar ve his ederlerse, mevta da kabrinde öylece elem ve azabı duyar, his eder) bir tarafında oturduğunu gördüklerinde, (Mevtâya kabrlerinde eza etmeyiniz) buyurmuşdur.

Mü’minlerin Bayramı ve Sıratta (7) Sual Nelerdir ?

Mü’minlerin bayramı beş çeşitdir:

1- Bir mü’minin sol yanındaki melek; kötü amel olarak yazmağa bir şey bulamazsa.

2- Sekerât-ül-mevtde (ruhunu teslim edeceği vakit), müjdeci melekler gelip, merhaba ey mü’min! Sen Cennetliksin diyerek müjde ederlerse.

3- Kabre vardığında, kabrini Cennet bahçelerinden bir bahçe bulursa.

4- Kıyâmet gününde, Arş-ür-rahman altında, Enbiyâ , Evliyâ , ulemâ ve sâlih kimseler ile birlikde gölgelenir ise.

5- Kıldan ince ve kılıçdan keskin ve gecenin karanlığından daha karanlık, bin yıl iniş ve bin yıl yokuş ve bin yıl düz olan sırat köprüsü üzerinde, yedi yerde olan suâle cevâb verir, geçerse.Eğer veremezse, her birinde, bin yıl azâb olunsa, gerekdir. O yedi suâl-şunlardır :

Birinci sual, îmândandır.

İkinci sual, nemâzdandır.

Üçüncü sual, orucdandır.

Dördüncü sual, hacdandır.

Besinci sual, zekâtdandır.

Altıncı sual, kul hakkındandır.

Yedinci  sual, guslden, istincâdan ve abdestdendir. İstincâ, küçük ve büyük abdesti bozduktan sonra avret mahallerini yıkamak ve temizlemektir.