KAZA NAMAZLARI - kainatingunesi.com

İmâm-ı Rabbânî kuddise sirrûh hazretleri buyuruyor ki; “Namazı kılmadan vakti çıkarsa adam öldürmüş gibi büyük günah olur. Namaz (vakti içinde) nekadar geç kılınırsa sevabı o kadar azalır” [Mektübât/266]

Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî hazretleri de “Tek vakit namazımı kaçırmaktansa, bin kerre ölmeyi tercih ederim.” buyurmaktadır. [Yeni Rehber Ansiklopedisi/ 1-73]

Hanefi mezhebinin kıymetli fıkıh kitablarından (Dürr-ül-muhtâr)da, ikiyüzellialtıncı sahîfede buyuruyor ki, (Farz nemâzı, özrü olmadan, vakti geçdikden sonra kılmak, ya’nî kazaya bırakmak haramdır). Dörtyüzseksenbeşinci sahîfede buyuruyor ki, (Nemâzı, özrsüz [ya’nî şeri’atın gösterdiği sebeb olmadan] vaktinden sonra kılmak, büyük günâhdır. Bu günâh, kazâ edince afv olmuyor. Kazâ etdikden sonra, ayrıca tevbe veya hac etmek de lâzımdır. Kaza edince, yalnız nemâzı kılmamak günâhı afv olur. Kaza kılmadan, tevbe edilince, terk günâhı afv olmadığı gibi, te’hîr günâhı da afv olmaz. Çünki, tevbenin kabûl olması için, günâhdan sıyrılmak şartdır). [Seâdet-i ebediyye/272]

Farzlara ehemmiyyet verip, tembellikle yapmıyan kimse, mürted olmaz yâ’ni, İmânı gitmez. Fekat, bir farzı yapmıyan müslimân, iki büyük günâha girer. Birincisi, o farzın vaktini ibâdetsiz geçirmek ya’nî farzı gecikdirmek günâhıdır. Bunun afv olması için tevbe etmek, pişman olmak, üzülmek, bir daha gecikdirmiyeceğine karâr vermek ile olur. İkincisi, bu farzı terk etmek, yapmamak günâhıdır. Bu büyük günâhın afv olması için, bu farzı hemen kazâ etmek, ya’nî vaktinden sonra hemen yapmak lâzımdır. Kazâyı gecikdirmek de, ayrıca büyük günâh olur. [Büyük islâm âlimi, ondördüncü asrın müceddidi, zâhiri ve bâtını ilmlerin mütehassısı, medreset-ül-mütehassısîn müderrislerinden tesavvuf kürsîsi profesörü Seyyid Abdülhakîm Efendi “rahime-hullahü teâlâ”, derslerinde, câmi’lerde va’zlarında ve sohbetlerinde sık sık buyururdu ki, (Bir farzı, özrsüz olarak vaktinde yapmamak büyük günâhdır). Vaktinden sonra hemen kaza etmemenin de, büyük günâh olduğu, kitâblarda yazılıdır. Farzın vakti geçdikden sonra, bu farzı yapacak kadar zemân içinde bu farz özrsüz olarak kazâ edilmezse, gecikdirme günâhı bir misli artar. Bundan sonra, yine bu kadar zemân içinde kazâ etmezse, bir misli daha artar. Böylece, farzı yapacak kadar zemânların herbiri geçdikçe, günâhlar, katkat artarak, sayılamıyacak ve düşünülemiyecek kadar çoğalır. Bir farzın kazâsı özrsüz olarak yapılmayınca, günâhı böyle artıyor. Aylarca, senelerce kılınmıyan nemâzların günâhlarının ne kadar çok olacağı, buradan anlaşılabilir. Bu müdhiş, bu korkunç günâhların altından kurtulabilmek için, her çâreye başvurmak lâzımdır.

Îmânı olan ve aklı başında olan kimsenin gece gündüz kazâ nemâzı kılarak. Cehennemdeki nemâz kılmamak azâbından kurtulması için çalışması lâzımdır. Çünki, özrsüz olarak, tembellikle, üşenerek kılınmıyan bir nemâz için, yetmişbin sene, Cehennemde azâb çekileceği bildirildi. Yukarıda açıklanan sayısız nemâz günâhları için Cehennemde ne kadar çok azâb çekileceğini düşünen bir müslümânın uykusu kaçar, yemekden içmekden kesilir. Dünyâsı zindan olur. Evet, nemâza ehemmiyyet vermiyen, vazîfe kabûl etmiyen kâfir olur, mürted olur, îmânı gider. Mürted, Cehennemde sonsuz azâb çekecekdir. O, zâten Cehenneme de, azaba da, nemâzın ehemmiyyetine de inanmamaktadır. Dünyâda, zevkinden ve zevkine vâsıta olan parayı, mâlı toplamakdan başka birşey düşünmemekdedir.

Senelerce kılınmamış nemâzları kazâ etmek, imkânsız gibi olmuşdur. İnsanlar, şeri’ati terk etdikleri için, ya’nî Allahü teâlânın emrlerine ve yasaklarına uymadıkları için ve islâm dîninin gösterdiği râhat ve huzûr yolundan ayrıldıkları için, dünyâda bereket kalmadı. Rızklar azaldı. Tâhâ sûresinde yüzyirmidördüncü âyet-i kerîmesinde meâlen, (Beni unutursanız rızklarınızı kısarım) buyuruldu. Bunun için, îmân rızkı, sıhhat rızkı, gıda rızkı, insanlık ve merhamet rızkı ve daha nice rızklar azaldı. (Hâşâ, zulm etmez kuluna hüdâsı, herkesin çekdiği kendi cezası) sözü Nahl sûresinin otuzüçüncü âyetinden alınmışdır. Bugünkü küfr karanlıkları ve Allahü teâlâyı, Peygamberi “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”, islâmiyyeti unutmanın bereketsizlikleri ve sıkıntıları içinde, insan gece gündüz, kadınlı erkekli çalışıp, bir âilenin nafakasını, râhat yaşamasını te’mîn edemez hâle gelmişdir. Allahü teâlâya inanmadıkça, Onun bildirdiği islâm dînine uymadıkça, Onun Peygamberinin güzel ahlâkı ile bezenilmedikce, dalâlet, felâket akıntısını durdurmak imkânsızdır.

Bundan yüzlerce sene önce, fıkh kıtâblarının yazıldıkları zemânlarda, müslimânların îmânlarının kuvveti ve Allahü teâlâdan ve Cehennem azâbından korkuları çokdu. Nemâzı özrsüz terk etmek, hâtıra bile gelmezdi. Nemâzı terk edenin bulunabileceği düşünülemezdi. O zemânlar, özr ile ve pek az sayıda nemâz, (Fevt) edilir, kaçırılırdı. Bu da, bir müslimân için, büyük mâtem, üzüntü olurdu. Nemâzın kazâya kalması için özr, uykuya dalmak, unutmak, muhârebede ve yolculukda, oturarak da kılmağa imkân bulamamakdır. Bu özrlerden birisinden dolayı nemâzın fevt edilmesi, kaçırılması günâh olmaz. Fekat, özr bitince, bu nemâzı kaza etmek hemen farz olur. Özr ile fevt edilen, kaçırılan nemâzların kazâlarını, çoluk çocuğunun ihtiyâcını kazanacak kadar, gecikdirmek câiz olur.

Kazâları, ödemeğe niyyet eden ve başlıyan kimse, ağır hasta olursa, öldükden sonra nemâz keffâreti yâ’ni ıskat yapılması için (vasıyyet) etmesi, velîsinin de bu vasıyyeti yerine getirmesi lâzımdır. Velî, vasıyyet olunan kimse veya vârislerden birisi demekdir.

Hanefi mezhebine göre sünnetler kılınmış olan farzlardaki kusurları tamamlar, yoksa terk edilmiş kılınmamış farzların yerine geçmez.

Kazâ Namazına Nasıl Niyyet Edilir

Kazâ namazını kılarken, ilk kazâya kalmış diye niyyet edilir. Mesâla ilk kazaya kalmış sabahın farzını kılmaya, ilk kazâya kalmış öğlenin farzını kılmaya diye niyyet edilir. Farzları eda etmek farz, vacibleri kazâ etmek vacibdir. Hanefi mezhebinin âlimleri, söz birliği ile buyuruyorlar ki, (Sünnet nemâzların, yalnız vaktinde kılınmaları emr olundu. Vaktinde kılınmayan sünnet nemâzlar, insanın üzerinde borç kalmaz. Bunun için, vaktinden sonra kaza edilmeleri emr olunmadı. Sabâh sünneti vacibe yakın olduğundan, o gün öğleden önce farzı ile kazâ edilir. Sabâh sünneti öğleden sonra, başka sünnetler ise, hiçbir zemân kazâ edilmez. kazâ olursa, sünnet sevabı hâsıl olmaz. Nafile kılınmış olur.)

Kazâya kalan dört rek’at farz, seferi iken de dört rek’at olarak kazâ olunur. Seferde kazâya kalan iki rek’at öğle farzı mukîm iken de iki rek’at kazâ olunur.

Kazâ namazları, namaz kılmak tahrîmen mekrûh, ya’nî harâm olan üç vaktin dışında her zaman kılınabilir. Bu üç vakit: Güneş doğarken (güneş doğduktan takriben 50 dakika içinde), batarken (akşama takriben 40-45 dakika kala) ve zevâlde (öğle namazı vaktine takriben 20 dakika kala) ikendir. Bu üç vaktde başlanan farzlar sahîh olmaz. Nâfileler sahîh olursa da, tahrîmen mekrûh olur. Bu üç vaktde başlanan nâfileleri bozmalı, başka zemânlarda kazâ etmelidir. Yalnız nafile kılmak mekrûh olan iki vakt vardır. Sabah Fecr-i sâdık [tan yeri] ağardıkdan, yâ’ni sabah namazının vakti girdikten güneş doğuncaya kadar, sabah namazının sünnetinden başka nafile kılınmaz, ikindiyi kıldıkdan sonra, akşam nemâzından önce nafile kılmak tahrîmen mekrûhdur. Cum’a günü imâm minbere çıkınca ve mü’ezzin ikâmet okurken, diğer nemâzlarda imâm nemâzda İken nâfileye, ya’nî sünnete başlamak mekrûhdur. Yalnız sabâh sünnetine başlamak mekrûh değildir. Bunu da safdan uzak veya direk arkasında kılmalıdır. Minbere çıkmadan başlanan sünneti temâmlamalı denildi.

Kazâ namazlarını en kısa zamanda kılmalıdır. Kazâların bir an önce nasıl bitirileceği Tam İlmihâl Se’âdet’i Ebediyye kitabında açık olarak yazılıdır.

(Kurretül’uyûn) kitabındaki hadîs-î şerîfde buyuruldu ki, [Nemâzı özrsüz kılmıyan kimseye, Allahü teâlâ onbeş sıkıntı verir. Bunlardan altısı dünyâda, üçü ölüm zemânında, üçü kabrde, üçü kabrden kalkarkendir. Dünyâda olan altı azâb:

1 – Nemâz kılmıyanın ömründe bereket olmaz.

2 – Allahü teâlânın sevdiği kimselerin güzelliği, sevimliliği kendinde kalmaz,

3 – Hiçbir iyiliğine sevâb verilmez, [Bu hadîs-î şerif gösteriyor ki; farzları vaktinde kılmıyanların sünnetleri kabûl olmaz. Ya’nî sünnetlerine sevâb verilmez.]

4 – Duâları kabûl olmaz.

5 – Onu kimse sevmez,

6 – Müslimânların iyi duâlarının buna fâidesi olmaz.

Ölürken çekeceği azâblar:

1 – Zelîl, kötü, çirkin can verir.

2 – Aç olarak ölür.

3 – Çok su içse de, susuzluk acısı ile ölür.

Kabrde çekeceği acılar:

1 – Kabr onu sıkar. Kemikleri birbirine geçer.

2 – Kabri ateşle doldurulur. Gece, gündüz onu yakar.

3 – Allahü teâlâ, kabrine çok büyük yılan gönderir. Dünyâ yılanlarına benzemez. Hergün, her nemâz vaktinde ona sokar. Bir ân bırakmaz,

Kıyâmetde çekeceği azâblar:

1 – Cehenneme sürükleyen azâb melekleri yanından ayrılmaz.

2 – Allahü teâlâ onu kızgın olarak karşılar.

3 – Hesabı çok çetin olup, Cehenneme atılır).

Âkıl isen kıl nemâzı, çün se’âdet tâcıdır.

Sen nemâzı öyle bil ki, mü’minin mi’râcıdır! [Seâdet-i ebedîyye /213]