MEKTÛBÂTDAN SEÇMELER - kainatingunesi.com

YETMİŞBEŞİNCİ MEKTÛB

Bu mektûb, mahlûkların en üstününe uymağı, önce i’tikâdı düzeltmeği, sonra fıkh bilgilerini Öğrenmeği bildirmekdedir:

Allahü teâlâ, size selâmet’ ve âfiyet versin! Dünyâ ve âhıret se’âdetlerine kavuşmak için, dünyâ ve âhıretin efendisine “aleyhi ve âlâ âlihissalevâtü vetteslîmâtü etemmühâ ve ekmelühâ” uymak lâzımdır. Ona uymak için, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun olarak, önce i’tikâdı düzeltmek lâzımdır. Bundan sonra, o büyüklerin Kur’ân-ı kerîmden ve hadîs-i şeriflerden anlayıp bildirdikleri halâl, haram, farz, vâcib, sünnet, mendûb, mubah ve müştebeh (şüpheli) bilgilerini öğrenmek ve bütün işlerini bunlara uygun olarak yapmak lâzımdır. Bu iki i’tikâd ve amel kanadları elde edildikden sonra, eğer ezelde mes’ûd olmuş ise, mukaddes âleme uçmak nasib olur. Bu iki kanat olmadan yükselmek olamaz. Bu alçak dünyâ, arkasından koşmağa değmez. Malının, mevkı’inin değeri yokdur ki özenilsin. Değerli, kıymetli şeyleri aramalıdır, Allahü teâlâ, herşeyi bir sebeble yaratdığı, gönderdiği için, kendisine kavuşduran sebebi, o vesileyi Ondan istemelidir. Fârisî mısra’ tercemesi:

İş budur, bundan başkası hiçdîr.

Bu fakirlere “rahmetullahi aleyhim ecma’în” yakınlık göstererek yardım istiyorsunuz. Size müjdeler olsun! Sağlam olarak ve kazanarak geri dönersiniz. Fekat, bir şartı gözetmek lâzımdır. O da, kalbi yalnız bir yere bağlamakdır. Kalbi birkaç yere bağlamak, insanı harâb eder. (Bir yerde olan, her yere kavuşur, Heryere dağılan hiçbir yer bulamaz) sözü meşhûrdur. Allahü teâlâ, Muhammed aleyhisselâmın nûrlu caddesinde bulundursun. Doğru yolda olanlara ve Muhammed aleyhisselâmın izinde bulunanlara selâm olsun!

YETMİŞÜÇÜNCÜ MEKTÛB

Bu mektûb, Kılınç hânın oğlu Kılıcullaha yazılmış olup, kaçınması ve yapılması lâzım gelen şeyleri bildirmekdedir:

Yavrum! Bu dünyâ, imtihan yeridir. Dünyânın görünüşü, yalancı yaldızlarla süslüdür. Kötü kadına benzer. Yüzünü saçlar, kaşlar, ben ile boyamışlardır. Görünüşü tatlıdır. Tâze, güzel, körpe sanılır. Fekat aslında, güzel koku sürülmüş bir ölü gibidir. Sanki bir leşdir ve böceklerle, akreblerle dolu bîr çöplükdür. Su gibi görünen bir serâbdır, Zehrlenmiş şeker gibidir. Aslı harâbdır, elde kalmaz. Kendini sevenlere, arkasına takılanlara, hiç acımayıp, en kötü şeyleri yapar. Ona tutulan aklsızdır, büyülenmişdir. Âşıkları delidir, aldatılmışdır. Onun görünüşüne aldanan, sonsuz felâkete düşer. Tadına, güzelliğine bakan nihayetsiz pişmanlık çeker. Server-i kâinat, Habîb-i Rabbil âlemin “aleyhi ve âlâ âleyhissalevât vettehıyyât” buyurdu ki, (Dünyâ ile âhıret birbirinin zıddıdır, birbirine uymaz. Birini razı edersen, öteki gücenir). Demek ki, bir kimse, dünyâyı râzı ederse, âhıret ondan gücenir. Ya’nî, âhırette, eline bir şey geçmez. Allahü teâlâ, bizi ve sizi, dünyâya düşkün olmaktan ve dünyâyı ele geçirmek için insanlık vazifelerini çiğneyenleri sevmekden muhâfaza eylesin!

Yavrum! Bu, pek kötü olduğunu anladığın dünyâ, nedir biliyor musun? Dünyâ, seni, Allahü te’âlâdan uzaklaştıran şeyler demektir. Kadın, çocuk, mal, rütbe, mevki’ düşüncesi, Allahü teâlâyı unutduracak kadar aşırı olursa, dünyâ olur. Çalgılar, oyunlar, (Mâlâ-ya’nî) ile, ya’nî fâidesiz, boş şeylerle vakt geçirmek, [kumarlar, kötü arkadaş, kötü filmler, mecmû’a ve romanlar], hep bunun için dünyâ demekdir. Âhırete fâidesi olmıyan ilmler, dersler de, hep dünyâdır. Hesâb, hendese [ya’nî matematik ve geometri], astronomi, mantık, eğer Allahü teâlânın gösterdiği yerlerde kullanılmazsa [ya’nî kâfirlerle mücâdele ve onlardan üstün olmak için ve insanlara hizmet etmek için kullanılmazsa] bunlarla uğraşmak, boşuna vakt öldürmek olur ve dünyâ olur. Bu bilgileri bütün derinliği ile, incelikleri ile okumak, yalnız başına işe yarasaydı, eski Yunan felsefecileri [ve son zemânlardaki Avrupanın, Amerikanın fen adamları, mütehassısları] se’âdet yolunu bulur, âhıretdeki ebedî azâbdan kurtulurlardı.

[Liselerde, üniversitelerde okunan ulûm-i akliyye, ya’nî tecribi ilmler, ya’nî fen bilgileri ve yabancı diller, islâmıyyete ve mahlûklara hizmet etmek niyyeti ile öğrenilirse ve bu yolda kullanılırsa, fâideli olur. Bunlara çalışmak lâzım olur ve sevâb olur. Bugün liselerde, üniversitelerde okutulan ve insanın bütün gençlik hayâtına mal olan bilgiler, Allahü teâlânın emrlerine uyarak kullanılırsa, fâideli olur ve dünyâ ve âhıretin kazanılmasına sebeb olur. ]

Peygamberimiz “aleyhissalâtü vesselâm” buyurdu ki: (Bir kimsenin mâlâ-ya’nî ile, ya’nî faidesiz şeylerle uğraşması, boş vakt geçirmesi, Allahü teâlânın onu sevmediğine işâretdîr!) Fârisî beyt tercemesi;

Ne varsa güzel, Allah sevgisinden başka,

Hepsi câna zehrdir, şeker bile olsa.

ÜÇÜNCÜ CİLD, 35. ci MEKTÛB

Bu mektûb, Mirzâ Menû Cehre yazılmış olup, nasihat vermekdedir:

Allahü teâlâ, hayrlı ömürler ihsan buyursun! Se’âdet, iyilikler verip, başınızdan geçen acıları unutdursun!

Yavrum! Gençlikde, nefsin arzûları, insanı kapladığı gibi, ilm öğrenilecek, ibâdet yapılacak en kârlı zemân da gençlikdir. Gençlikde, şehvetin, asabiyyetin kapladığı anlarda, şeri’atin bir emrini yerine getirmek, ihtiyârlıkda yapılan aynı ibâdetden çok üstün ve kıymetli olur. [Hele başka mâni’ler de araya katılırsa, bunları dinlemeyip yapılan ibâdetin sevabı o kadar çokdur ki, ancak Allahü teâlâ bilir]. Çünki, mâni’ler karşısında, ibâdeti yapmak güçlüğü, sıkıntısı, o ibâdetlerin, şânını, şerefini göklere çıkarır. Mâni’ olmayarak, kolay yapılan ibâdetler, aşağıda kalır. Bunun içindir ki, “insanların yüksekleri, meleklerin yükseklerinden dahâ üstün olmuşdur”. Çünki insan, mâni’ler arasında ibâdet ediyor. Melekler ise, mâni’ olmadan emre itâ’at ediyor. Harb zemânında, askerin kıymeti artar ve muhârebede ufak bir hizmetleri, sulh zemânındaki büyük gayretlerinden daha kıymetli olur.

Gençlik arzûları, Allahü teâlânın düşmanı olan nefsin ve şeytânın sevdiği şeylerdir. Şeri’ate uygun şeyler ise, Allahü teâlânın sevdiği şeylerdir. Allahü teâlânın düşmanlarını sevindirip, bütün ni’metleri veren, hakîkî sahibi gazaba getirmek, akıllı ve zekî insanların yapacağı şey değildir. Allahü teâlâ, hepimize akla uygun hareketler nasîb edip, nefse, şeytâna ve din düşmanlarının sözlerine ve yazılarına aldanmakdan muhâfaza buyursun! [Hele dinsizlerin, müslimânlarla alay edenlerin çoğaldığı, müslimân evlâdlarını dinden çıkaran propagandaların yayıldığı zemânda yapılan az bir ibâdete, doğru olmak şartı ile, katkat çok sevâb verilecekdir. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Ey Eshâbım! Siz öyle bir zemânda geldiniz ki, Allahü teâlânın emirlerinden onda dokuzunu yapıp, birini yapmazsanız, helak olursunuz, Cehenneme gidersiniz! Bir zemân gelecek ki, o zemânın mü’minleri, emrlerin birini yapabilip, dokuzunu bıraksalar, Cehennemden kurtulurlar. O zemânda îmânı olanlara müjdeler olsun!)] (Müjdeci Mektuplar shf: 97-1/73. Mektûb) ve (Saadet-i Ebediyye Shf: 116- 3/35 Mektûb)

İKİNCİ CİLD, 89. cu MEKTÛB

Bu mektûb, seyyid Mîr Muhibbullaha yazılmışdır. Dünyâda âhırete yarar iş görmek lâzım olduğu bildirilmekdedir:

Allahü teâlâya hamd olsun! Allahü teâlâ bizi ve sizi, dedelerinizin doğru yolunda bulundursun! İnsanların en üstünü, sevgili Peygamberinin “aleyhissalâtü vesselâm” sadakası olarak, duamızı kabul eylesin! Burada bulunan fakirlerin hâli ve işleri çok iyidir. Allahü teâlâya dâima hamd ve minnet ederiz ve Onun Peygamberine sonsuz salât ve selâm ederiz. Selâmetde ve âfiyetde olmanız ve doğru yolda bulunmanız ve ilerlemeniz için Allahü teâlâya düâ ederim. Kıymetli ve merhametli efendim! Kazanç zemânı geçip gidiyor. Her geçen an, ömrümüzü azaltmakda, ecel zemânını yaklaşdırmakdadır. Bugün aklımızı başımıza toplamazsak, yarın âh etmekden ve pişmânlıkdan başka elimize birşey geçmez. Bu birkaç günlük sağlık zemânında, parlak şeri’ate uygun yaşamağa çalışmalıyız! Ancak böylece kurtulmamız umulur. Dünyâ hayâtı, iş yapacak zemândır. Keyf yapacak, eğlenecek zemân ileride gelmekdedir. Orada, dünyâda yapılan işlerin karşılığı ele geçecekdir. İş zemânını eğlence ile geçirmek, çiftçinin tohum ekmemesi ve mahsûl almaması gibidir. Daha uzatarak başınızı ağrıtmakdan çekiniyorum.

İKİNCİ CİLD, 31. ci MEKTÛB

Bu mektûb, Hâce Şerefüddîn Hüseyne yazılmışdır. Nasihat etmekdedir:

Allahü teâlâya hamd olsun! Onun seçdiği kullarına selâm olsun! Sevgili oğlum! Fırsat ganîmetdir. Ya’nî, zemân çok kıymetlidir. Bu kıymetli zemânları fâidesiz şeylere harc etmemelidir. Allahü teâlânın râzı olduğu, beğendiği şeyleri yapmakla geçirmelidir. Beş vakt nemâzı, dünyâ işlerini düşünmiyerek ve cemâ’at ile kılmalıdır. (Ta’dîl-i erkân) ile kılmağa dikkat etmelidir. Teheccüd nemâzını kaçırmamalıdır. [Teheccüd, gece nâfile nemâz kılmak demekdir. Farz nemâz borcu olan geceleri de, kazâ nemâzlarını kılmalıdır.] Seher vaktleri istiğfar etmelidir. Gafletden, nefse uymakdan lezzet almamalıdır. Dünyânın geçici lezzetlerine aldanmamalıdır. Ölümü hâtırlamalı, âhıretin dehşet ve şiddetini göz önüne getirmelidir. Kısacası, yüzümüzü dünyâdan âhırete çevirmelidir. Dünyâ işleri ile zarûret mikdârı uğraşmalı, başka zemânlarda, hep âhıreti kazandıracak işleri yapmalıdır. Sözün Özü, gönül Allahdan gayrisine tutulmakdan kurtulmalı, beden ve a’zâları da, şeri’ate uymakla süslemelidir.

İş budur, bundan başka herşey hiçdir!