MUHAMMED ALEYHlSSELÂM’IN dîni ile âlem nûrlanır
Hazret-i Osman, müslüman olmasını şöyle anlatır: “Benim kâhin bir teyzem vardı. Bir gün onu ziyaret etmiştim. Bana;”Sana bir hanım nasîb olur. Fakat ne sen ondan önce bir hatun görmüş olursun, ne de o, senden önce bir erkek görmüş olur. O, güzel yüzlü, zahide bir hanım ve bir büyük peygamber kızı olsa gerek” dedi. Ben, teyzemin bu sözüne hayret ettim. Yine bana dedi ki: “Bir peygamber geldi. O’na gökten vahy nazil oldu.” Ben dedim ki: “Ey teyzem! Böyle bir sır, şehirde hiç duyulmadı. O hâlde bu sözü açık söyle.” O zaman teyzem; “Muhammed bin Abdullah’a peygamberlik geldi. Halkı dîne davet eder. Kısa zamanda O’nun dîni ile âlem nûrlanır ve karşı gelenlerin başı kesilir” dedi.
“Allahü teâlâya beldelerin en sevimlisi, oraların mescidleridir. En sevimsizi de çarşılardır. “
“Kırk sene beklemek, namaz kılanın önünden geçmekten hayırlıdır.”
“Üç şey insanı helak eder. Son derece cimrilik, tamamen arzularına uymak ve kişinin kendini beğenmesi. ” Hadîs-i şerif
Teyzemin bu sözleri, bana çok te’sir etti. Endişeye düştüm. Hazret-i Ebû Bekr ile aramızda büyük bir dostluk vardı. Birbirimizden hiç ayrılmazdık. Bu mes’eleyi görüşmek üzere, iki gün sonra Ebû Bekr’in (r.anh) yanına gittim, teyzemin söylediklerini anlatınca, bana dedi ki: “Yâ Osman! Sen akıllı bir kimsesin. Hiç görmeyip, işitmeyen; bir şeye fayda ve zarar vermekten uzak olan bir kaç taş, tanrılığa nasıl lâyık olur?” Ben; “Doğru söylüyorsun, teyzemin sözü gerçektir” dedim.”
Hazret-i Ebû Bekr, Osman’a (r.anh) İslâmiyet’i anlattıktan sonra, onu, Resûlüs-sekaleyn yâni insan ve cinlerin peygamberi olan Efendimizin huzuruna götürdü. Sevgili Peygamberimiz, hazret-i Osman’a şöyle buyurdu: “Yâ Osman! Hak teâlâ, seni Cennet’e misafirliğe davet eder. Sen de icabet eyle (kabul et)/ Ben, bütün insanlara hidayet rehberi olarak gönderildim.” Hazret-i Osman, Resûlullah’ in yüksek hâlleri ve güler yüzle söylediği sözler karşısında kendinden geçip, büyük bir şevk ve teslimiyetle; “Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh” deyip müslüman oldu.
Resûlullah efendimiz, peygamberliğinin ilk üç yılında, insanları gizlice islâm’a davet etti, insanlar, yavaş yavaş, birer ikişer müslüman oluyorlardı. Bu zaman içinde müslümanlann sayısı ancak otuza ulaşabildi. Onlarda, ibâdetlerini evlerinde yapıyorlar ve Kur’ân-ı kerîmin nazil olan âyet-i kerimelerini gizlice okuyup ezberliyorlardı.