MÜSLİMÂNLIĞI SEÇENLER MUHAMMED ALEXANDER RUSSEL WEBB (Amerikalı) - kainatingunesi.com

 

MÜSLİMÂNLIĞI SEÇENLER

MUHAMMED ALEXANDER RUSSEL WEBB (Amerikalı)

(Muhammed Alexander Russel Webb, 1262 [m. 1846] senesinde Amerikada Hudson şehrinde doğdu. New-York üniversitesinde okudu. Kısa zamanda çok sevilen ve çok takdîr edilen bir fıkra muharriri oldu. (St. Joseph Gazett) ve (Missouri Republican) ismlerinde mecmû’alar neşretti. 1887 tarihinde Filipinlerde Amerika konsolosu oldu. Müslüman olduktan sonra kendini tamamiyle İslâmiyeti neşretmeye vakf etti ve Amerikadaki teşkilâtın başına geçti. 1335 [m. 1916] senesinde vefât etti. )

Bana, ehâlîsinin pek çoğu hıristiyan olan Amerikada doğan, büyüyünceye kadar mütemâdiyen hıristiyan papazların yaptıkları vaazları, daha doğrusu saçmalıkları dinliyen, benim gibi bir insanın, niçin dînini değiştirerek müslüman olduğunu soranlar çok oldu. Ben de onlara, müslümanlığı niçin hayat rehberi olarak seçtiğimi, kısaca şöyle anlattım:Müslüman oldum! Çünkü, yaptığım incelemeler, araştırmalar, insanların ruhî ihtiyaçlarının, ancak müslümanlığın koyduğu sağlam esaslarla te’mîn edileceğini gösterdi. Ben daha çocukken bile, hıristiyanlığa bir türlü iki elle sarılamamıştım. Yirmi yaşıma geldiğim ve artık reşîd olduğum zaman, kilisenin herşeyi günah sayan, garîb [mistik] ve can sıkıcı terbiyesine tamamen isyân etmiştim. Yavaş yavaş kiliseden ayrıldım ve bir daha dönmedim. Benim araştırıcı ve mütecessis bir ahlâkım [karakterim] vardı. Her şeyin sebebini ve maksadını arıyordum. Bunlar için mantıkî cevaplar bekliyordum. Hâlbuki, râhiblerin ve diğer hıristiyan din adamlarının bana verdiği cevaplar, beni tatmîn etmiyordu. Onlar, çok kereler suâllerime tatmîn edici cevaplar verecekleri yerde, (Bunları biz anlıyamayız. Bunlar ilâhî sırlardır) diyorlar veya (Bunu bizim aklımız kavramaz)gibi kaçamaklı bir cevap veriyorlardı. Bunun üzerine, bir yandan şark dinlerini, diğer taraftan meşhûr filozofların eserlerini incelemeye karar verdim. Filozoflardan Mill, Locke, Kant, Hegel, Fichte, Huxleyin ve diğerlerinin eserlerini okudum. Bu filozofların eserlerinde, hep protoplazmadan, atomlardan, moleküllerden, dâneciklerden bahs olunuyor, fakat (İnsanın ruhu ne oluyor, öldükten sonra nereye gidiyor, bu dünyada ruhun nasıl terbiye edilebileceği) hakkında bir fikir bulunmuyordu. Hâlbuki islâm dîni, insanın bedeni yanında, ruhu ile de meşgûl oluyor ve bizi aydınlatıyordu. Bunun içindir ki, ben, ne yolumu şaşırdığımdan, ne de hıristiyanlara kızdığımdan veya ânî bir karara kapıldığımdan dolayı değil, tam aksine inceden inceye tedkîk ettikten, büyüklüğünü, ulviyyetini, ciddiyyetini, mükemmelliğini iyice anladıktan sonra müslüman oldum.

İslâmiyette esas, Allahü teâlânın var ve bir olduğuna inanmak, Ona kendini teslim etmek ve Ona ibâdet ederek lutflarına Şükretmektir. İslâmiyet, bütün insanlara kardeşliği, iyiliği, sevgiyi emreder. Onlardan ruh, beden, dil ve amel [iş] temizliği ister. İslâm dîni, şimdiye kadar insanların bildiği dinlerin muhakkak en mükemmeli, en üstünü ve sonuncusudur.