ÖĞLE NAMAZI - kainatingunesi.com

1- Öğle nemâzı, on rek’atdir. Önce, dört rek’at ilk sünneti, sonra dört rek’at farzı, farzdan sonra da iki rek’at son sünneti kılınır.

2- Öğle nemâzının ilk sünneti (Müekked) dir. Ya’nî, kuvvetle emr oiunmuşdur. Sevâbı daha çokdur. Bunda, birinci oturuşda, farzlarda olduğu gibi, yalnız ettehıyyâtü okunup, sonra üçüncü rek’at için, hemen ayağa kalkılır. Kalkınca, önce Besmele çekip, doğruca Fâtiha okunur.

3- Öğlenin ve yatsının farzından sonra dört rek’at ve akşamın farzından sonra altı rek’at daha kılmak müstehabdır, çok sevâbdır. Hepsini bir selâm ile veya iki rek’atde birer selâm ile kılabilir. Her iki şeklde de, ilk iki rek’atleri, son sünnetler yerine sayılır. Bu müstehab nemâzları, son sünnetlerden sonra ayrıca kılmak da olur.

4-Sabâh nemâzını her mevsimde (İsfâr) etmek, ya’nî ortalık aydınlanınca kılmak müstehabdır. Cemâ’at ile öğle nemâzını, yazın sıcakda geç, kış günleri ise, erken kılmak müstehabdır. Akşam nemâzını her zemân erken kılmak müstehabdır. Yatsıyı, şer’î gecenin ya’nî gurûbdan (akşam namazının vaktinin girmesinden) fecre (sabah namazının vaktinin girmesine) kadar olan zemânın üçde biri oluncaya kadar geç kılmak müstehabdır. Gecenin yarısından sonraya bırakmak tahrîmen mekrûhdur, günahtır. Bu gecikdirmeler, hep cemâ’at ile kılanlar içindir. Evinde yalnız kılan, her nemâzı vakti girer girmez kılmalıdır. (Künûz-üd-dekâık) da yazılı ve Hâkimin ve Tirmüzînin bildirdikleri hadîs-i şerîfde, (ibâdetlerin en kıymetlisi, evvel vaktinde kılınan nemâzdır) buyuruldu. (İzâlet-ül hafâ) nın beşyüzotuzyedinci sahîfesinde yazılı, (Müslim) kitâbındaki hadîs-i serîfde, (Bir zemân gelecek, âmirler, imâmlar, nemâzı öldürecekler, vaktinden sonraya bırakacaklardır. Sen, nemâzını vaktinde kıl! Senden sonra, cemâ’at olurlarsa, onlarla da, tekrar kıl! ikinci kıldığın nafile olur) buyuruldu. Uyanamayan, vitri yatsıdan hemen sonra kılmalıdır. Yatsıdan evvel kılarsa, sonra tekrar kılar. Uyanabilen ise, gecenin sonunda kılmalıdır.

5- Nemâzların vaktlerini bilmek ve vaktin içinde kılmış olduğunu bilmek lâzımdır.Vaktin içinde olduğunu bilerek, vaktin farzı diyerek, başladığı nemâzı kılarken, vakt çıksa ve çıkdığını bilmese sahîh olmaz. Bu günün farzı deseydi, sahîh olup, kaza olurdu. Vakti girmeden kılınan farz, nâfile olur. Vakti çıkdıkdan sonra kılınmış ise, kazâ olur. Ya’nî (Bu günün öğle nemâzını eda etmeğe, kılmağa) diye niyyet eden kimse, vakt çıkmış ise, öğleyi kaza etmiş olur. Bunun gibi, öğle vakti çıkdı sanarak, (Bugünki öğleyi kazâ etmeğe) niyyeti ile kılınca, vakt çıkmadığı anlaşılınca, öğleyi edâ etmiş olur. Her ikisinde de aynı nemâza niyyet etmiş, yalnız vaktin çıkmasında yanılmışdır.

6- İbâdetler yapılırken, yalnız ağız ile söylemeğe niyyet denmez. Kalb ile niyyet edilmezse, dört mezhebde de nemâz sahîh olmaz. ResûluIIahın ve Eshâb-ı kiramın ve Tabi’înin ve hattâ dört imâmın ağız ile niyyet etdikleri işitilmemişdir. İmâm-ı Rabbânî “rahmetullahi aleyh”, birinci cildin yüzseksenaltıncı mektubunda buyuruyor ki, (Niyyet kalb ile olur.  Ağız ile niyyet etmek bid’atdir. Bu bid’ate, hasene demişlerdir. Hâlbuki bu bid’at, yalnız sünneti yok etmekle kalmıyor. Farzı da yok ediyor. Çünkî, çok kimseler, yalnız ağız ile niyyet ederek, kalb ile niyyet etmiyorlar. Böylece, nemâzın farzlarından biri olan kalb ile niyyet yapılmıyor. Nemâz kabul olmıyor. Bu fakîr, hiçbir bid’ati, (hasene) olarak bilmiyorum. Hiçbir bid’atde güzellik görmüyorum). Ağız ile niyyet etmek, şâfi’î ve hanbelîde sünnetdir. İbni Âbidîn diyor ki, (Nemâza başlarken niyyet etmenin farz olduğu sözbirliği ile bildirildi. Niyyet yalnız kalb ile olur. Yalnız ağız ile söylemek bid’atdir. Kalb ile niyyet edenin, şübheden, vesveseden kurtulmak için, söz ile de niyyet etmesi câiz olur).

Bütün bunlara göra meselâ öğle namazının farzına niyyet ederken: “Niyyet ettim Allahü teâlânın rızâsı için bugünki öğle namazının farzını kılmağa, döndüm kıbleye ” diye kalbden geçirilir. Cemâatle kılınıyorsa “Uydum hâzır olan imâma ” diye de ilave edilir.

7- Öğle namazının farzını kılarken son rek’atde oturmayıp ayağa kalkarsa, secde etmeden hatırladı ise, hemen oturur ve oturmağı gecikdirdiği için, secde-i sehv eder. Secdeye inince hatırladı ise, farz nemâzı, nâfile şekline döner. Bir rek’at daha kılıp, altıncı rek’ate oturarak  temâmlar.

Dördüncü rek’atde teşehhüd mikdârı, ya’nî ettehiyyâtüyü okuyacak kadar oturup, selâm vermeden beşinciye kalkarsa, secdeye yatmadan hatırladı ise, oturup teşehhüdde okumadıklarını okuyup selâm verir ve secde-i sehv yapar. Secdeye yatdı ise, altıncı rek’ati de temâmlayıp, secde-i sehv yapar. Farzı temâm etmiş olur. İki rek’ati de nâfile olur. Fekat, bu iki rek’at, öğle, akşam ve yatsının son sünneti yerine geçmez denildi. Çünki, sünnetlere tahrîme tekbîri ile (Allahü ekber diyerek) başlanır.

8- Öğle namazının farzını yalnız kılan kimsenin yanında, o farzı cemâ’at ile kılmağa başlasalar, birinci rek’atde secde etmedi ise, ayakda iken bir yana selâm vererek, nemâzı bozar. İmâma uyar.

Birinci rek’atin secdesini yapdı ise, dört rek’atli farzlarda, iki rek’ati temam kılıp selâm verir, Üçüncü rek’atin secdesini yapmadı İse, ayakda bir tarafa selâm verip bozar ve cemâ’ate katılır. Üçüncü rek’atin secdesini yapdı ise, dört rek’ati temâmlar. Sonra, imâma uyup, dört rek’at nafile kılması iyi olur. İkindiyi, böyle cemâ’at ile kılamaz. Çünki İmamla kıldığı nâfile olur. Halbuki ikindinin farzı kılındıktan sonra nâfile kılınmaz Sabah ve akşamın farzlarını yalnız kılan da imâma uyup bu namazları tekrar cemâatle kılmaz. Çünki cemâatle kıldıkları nâfile olur. Halbuki sabah namazı vaktinde sabâhın sünnetinden başka nâfile kılmak mekruhtur. Cemâatle kıldığı akşam namazı da nâfile olur. Halbuki üç rekatlik nâfile olmaz.

9- Öğle veyâ Cum’a sünnetini kılarken öğle namazının farzına başlanırsa iki rek’ate tamamlayıp selâm verilir ve cemâate uyulur. Böyle iki rek’atde selâm veren, farzdan sonra, iki daha kılarak, dörde temâmlar. Yeniden dört rek’at kılması, daha iyi olur.

10- Öğle namazının sünnetini kazâ niyyeti ile kılarken öğle namazının farzına veya Cum’a hutbesine başlanırsa, nemâzı bozmaz. İki rek’ate tamamladıktan sonra selâm verip cemâate uyar. Kazanın üçüncü rek’atinde ise dört rek’ate temâmlar, selâm verip cemâate uyar.

11- Öğle ve Cum’a nemâzları cemâ’at ile kılınırken gelen, birinci rek’ati kaçırmak korkusu varsa, sünneti kılmaz. Hemen imâma uyar. Öğlenin sünnetini farzdan sonra kılar. Sabâh ve öğle cemâ’atini kaçırmamak için sünnete başlayıp ve hemen selâm vererek, sünneti farzdan sonra kazâ etmek doğru değildir. Çünki, özrsüz nemâz bozmak haramdır. Rükü’a yetişemiyen, o rek’ati imâmla kılmış olmaz. İmâm rükü’da iken gelen, niyyet eder ve ayakda tekbîr getirip, nemâza girer. Hemen rükü’a eğilip imâma uyar. Rükü’a eğilmeden, imâm rükü’dan kalkarsa, rükü’a yetişmemiş olur.

12- Cum’a nemâzının son sünneti ile vaktin sünneti arasında (Âhır zuhur), ya’nî (Son Öğle) nemâzı kılmağa niyyet ederek, ayrıca dört rek’at kılmalıdır. Âhir zuhur için (Üzerime son farz olan kılmadığım öğle nemâzını kılmağa) diye niyyet edilir, yan’î kalbden geçirilir.

13- Özrsüz Cum’a kılmıyanın, Cum’a kılınmadan önce, şehrde öğle kılması harâmdır. Sonra ise, kılması farzdır. Özr ile Cum’a kılmıyanların, öğle nemâzını şehrde cemâ’at ile kılmaları mekrûhdur.

14- Güneş tepede iken, [ya’nî öğle nemâzının vaktinden temkin zemânı kadar evvel olan zemân içinde], her nemâzı kılmak haramdır. Bu zaman takriben öğleye yirmi dakika kala olan zamandır. Bu zemânda, her nemâzı kılmanın, Cum’a günleri de harâm olduğu sözü daha kuvvetlidir.

15- Mübârek geceler, islâm dîninin kıymet verdiği gecelerdir. Kıymetli geceye, kendinden sonra gelen günün ismi verilir. Önceki günü öğle nemâzı vaktinden, o gecenin fecrine kadar olan zemândır. Yalnız, Arefe ve üç kurban günlerinin geceleri böyle değildir. Bu dört gece, bu günleri ta’kîb eden gecelerdir.

17- Şimdi, Türkiyede, takvimlerde, ikindi vaktleri, asr-ı evvele ya’nî İmâmı Ebû Yûsuf ve İmâmı  Muhammed’in bildirdiği (bugün bildiğimiz ve kıldığımız) vaktlere göre yazılıdır. Bu vaktlerden, kışın 36, yazın 72 dakîka sonra kılınca, İmâm-ı a’zama da uyulmuş olur. Öğle nemâzını iki imâmın bildirdiği vakitte kılamıyan, kazaya bırakmayıp, İmâm-ı a’zamın kavline göre edâ etmeli, kılmalı, bu takdîrde, o gün ikindi nemâzını da, İmâm-ı a’zamın bildirdiği vaktden önce kılmamalıdır.

Niyyetde İmâm-ı a’zâm’ın “rahmetullahi aleyh” ictihâdına uyarak kıldığını da kalbinden geçirmelidir.

Vakt çıkmadan, hanefîde iftitâh tekbîri alınca, mâlikîde ve şâfi’ide ise, bir rek’at kılınca, nemâzı vaktinde kılmış olur. Sabah namazı bundan müstesnâdır.

18- Özr sâhibi olan, istediği zemân abdest alır. Bu abdest İle, istediği kadar farz ve nâfile kılar ve Kur’ân-ı kerîm okur. Nemâz vakti çıkınca abdesti bozulmuş olur. Her nemâz vakti girdikden sonra, yeni abdest alıp, bu vakt çıkıncaya kadar her ibâdeti yapar. Öğleden başka dört nemâzdan birinin vakti girmeden evvel aldığı abdest ile, bu nemâzı kılamaz. Çünki. Öğle nemâzının vakti başlarken, bir nemâzın vakti çıkmıyor. Özr sâhiblerinin, devâm eden özrleri, abdestini bozmaz. Fekat, başka bir abdest bozan sebeb ile bozulur. Vakt çıkınca, özr sebebi ile de bozulmuş olur.