ÖLÜME HAZIRLANMAK ve KABİR ZİYARETİ - kainatingunesi.com

Ölüme Hazırlanmak

Ölümün çok hatırlanması sünnetdir. Çünki, ölümü çok hatırlamak, emrlere sarılmağa ve günâhlardan sakınmağa sebeb olur. Haram işlemeğe cesareti azaltır. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Lezzetleri yıkan, eğlencelere son veren ölümü çok hatırlayınız!).

Tesavvuf büyüklerinden ba’zılan, hergün bir kerre hatırlamağı âdet edinmişdi. Muhammed Behâeddîn-i Buhâri “kuddise sirruh” hergün yirmi kerre, kendini ölmüş, mezara konmuş düşünürdü.

Ölmek, yok olmak değildir. Varlığı bozmıyan bir işdir. Mevt, ölüm ruhun bedene olan bağlılığının sona ermesidir. Ruhun, bedenden ayrılmasıdır. Mevt, insanın bir hâlden başka bir hâle dönmesidir. Bir evden, bir eve göç etmekdir. Ömer bin Abdülazîz “rahmetullahi aleyh” buyurdu ki, (Sizler, ancak ebediyyet, sonsuzluk için yaratıldınız! Lâkin bir evden, bir eve göç edersiniz!). Mevt, mü’mine hediyyedir, ni’metdir. Günâhı olanlara musîbetdir.

Bir kimsenin îmân ile öleceği son nefesde belli olur. Bir insan, bu devlete kavuşunca, Allahü teâlânın ihsanları başlar. Bu ânda, elbette sevinir. Se’âdet sahibi ol kimsedir ki, Azrail “aleyhisselâm” gelip, (Korkma, Erhamürrâhimîne gidiyorsun. Asıl vatanına kavuşuyorsun. Büyük devlete erişiyorsun!) der. Böyle kimseye, bundan daha şerefli bir gün yokdur. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî “kuddise sirruh”, Azrâîl aleyhisselâmı görünce: (Çabuk gel, canım çabuk gel. Beni Rabbime çabuk kavuşdur!) demişdir.

Bu dünyâ, bir konakdır. O cihana bakınca zindandır. Bu geçici varlık, bir görünüşdür. Gölge gibi, yavaş yavaş çekilmekde, geçip gitmekdedir. Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar). Dünyâ hayâtı, rü’yâ gibidir.

Can vermek acısı, dünyâ acılarının hepsinden daha acıdır. Fekat, âhıret azablarının hepsinden daha hafîfdir. Mü’min, ruhunu teslim edeceği vakt, rahmet meleklerini, Cennet hurilerini görüp, onların zevki ile, can verme acısını duymaz. Ruhu, tereyağından kıl çeker gibi, kolay çıkar. Ni’metlere kavuşur.

Her müslümânın, ölüme hazırlanması lâzımdır. Bunun için de, tevbe etmelidir. Kul hakkı altında kalmamağa dikkat etmelidir. Ya’nî, hakları sahiplerine verip halâllaşmalıdır. Allahü teâlânın haklarını da Ödemek lâzımdır. Bu hakların en mühimi, islâmın beş şartını yerine getirmekdir. Nemâz kılmıyan bir kimse, müslimânların hakkını da vermemiş oluyor. Çünki, her nemâzda oturunca, (Ve âlâ ibâdillahissâlihîn) diyerek mü’minlere düâ etmek vazifemizdir. Nemâz kılmıyanlar, mü’minleri bu duadan mahrum bırakıyor. Hakları olan bu duayı yapmıyor.

Borçları ödiyerek, emânetleri sahiplerine vererek, ölüme hazırlanmak ve vasıyyet yazmak vâcibdîr.  [Se’adet-i ebediyye / 988]

Kabr Ziyareti Niçin Yapılır ?

İmâm-ı Birgivî “rahmetullahi aleyh” (Etfâl-ül müslimîn) kitabında buyuruyor ki, müslimânların kabrlerini ziyaret etmek sünnetdir. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, mü’min olan akrabasının ve Eshâbının kabrlerini ziyaret ederdi. Kabr ziyareti sünnetdir. Haftada bir, hiç olmazsa, bayramlarda ziyaret edilir. Perşembe veya Cum’a veya Cumartesi günü ziyaret edilir. Cum’a günü daha sevâbdır.

(İhyâ-ül-ulûm)de diyor ki, (ölümü hatırlamak ve ölüden ibret almak için kabr ziyaret etmek ve sâlihlerin, velîlerin kabrlerinden bereketlenmek müstehabdır, iyidir.) İbret almak için, meyyitin çürüdüğü, yanaklarının, dudaklarının döküldüğü, ağzından pis sular akdığı, karnının şişip patladığı, içine kurtların, böceklerin dolduğu düşünülür, (Şir’at-ül-islâm) sonunda diyor ki, Osman “radıyallahü anh” kabr yanından geçerken çok ağlar, sakalları ıslanırdı. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” akrabasının ve Eshâbının “radıyallahü teâlâ anhüm” kabrlerini ziyaret ederdi.

Hadîs-i şerîfde, (Bir kimse, tanıdığının kabrine gidip selâm verince, onu tanır ve selâmına cevâb verir) buyuruldu. Meyyit ziyaret edenin yaptığı duadan fâidelenir.

Kabre elini yüzünü sürmek, toprağı öpmek hıristiyanların âdetidir. Yalnız ana-babanın kabr toprağını öpmek câizdir. (Kifâye) kitabında diyor ki, bir kimse, Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem’, Cennet kapısının eşiğini öpmeğe yemîn etdim, ne yapayım dedikde, (Ananın ayağını öp!) buyurdu. Anam babam yok deyince, (Kabrlerini öp! Kabrlerini bilmiyorsan, iki çizgi çizip onların kabri olarak niyyet ederek, bu çizgileri öp! Yeminini yerine getirmiş olursun!) buyurdu.

Hâtim-i Esâm diyor ki, (Kabristandan geçen kimse, onları düşünmezse ve düâ etmezse, kendine ve onlara hıyanet etmiş olur). Erkeklerin kabr ziyaret etmeleri emr olundu.

Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, kabr ziyaret eden kadınlara la’net etdi. Sonradan izn verdi diyenler vardır. Ba’zıları da mekrûhdur dedi. Kadınların cenaze götürmeleri sözbirliği ile câiz değildir. Kadınların ziyaret etmesi de câiz ise de, Resûlullahdan başkasının kabrini ziyaret’etmemeleri daha iyidir. Hâid ve cünüb iken de ziyaret câiz ise de abdestli olmak sünnetdir.

Hadîs-i şerîfde, (Ana-babasının veya ikisinden birinin kabrini her Cum’a günleri ziyaret edenin günâhları afv olur. Haklarını ödemiş olur) buyuruldu. Muhammed bin Vâsi’, her Cum’a kabr ziyaret ederdi. Pazartesi günleri ziyaret etsen daha iyi olmaz mı? dediklerinde, (Meyyitler, Cum’a, Perşembe ve Cumartesi günleri kendilerini ziyaret edenleri tanırlar) buyurdu. Dahhâk “rahmetullâhi aleyh” diyor ki, (Cumartesi günü güneş doğmadan önce kabr ziyaret edeni meyyit tanır. Bu, Cum’a gününün faziletini göstermekdedir.)

Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Bir mü’minin kabrini ziyaret ederken, Allahümme innî es’elüke-bi-hurmet-i Muhammed aleyhisselâm en la tü’azzibe hâzelmeyyit derse, o meyyitin azabı kıyamete kadar kaldırılır).

Büyük zâtların kabrini ziyaret için uzak memleketlere gitmemek, başka bir işi için gidilince ziyaret etmek iyi olur. Yalnız, Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimizi ziyarete gitmek sevâbdır. Peygamberleri “aleyhimüsselâm” ve Evliyâyı “aleyhimürrahme” ziyaret eden bunların mübarek ruhlarından istifade eder. Bunlara olan sevgisi, bağlılığı kadar, kalbi temizlenir. Türbelerde günâh işiliyen olursa, meselâ açık kadınlar da gelirse, ziyareti terk etmemeli, bunlara mâni’ olamazsa, kalbi nefret etmelidir. Nitekim kadın bulunan, şarkı, ilâhi, nutk söylenen mü’min cenazesine gitmek lâzımdır.

Kabir Ziyareti Nasıl Yapılır ?

1- (Cilâ-ül-kulûb)da diyor ki: Kabristana gelen bir kimse, ayakda, (Esselâmü aleyküm, yâ Ehle dâr-il kavm-ilmü’minîn! İnnâ İnşâallahü an karibin biküm lâhikûn) der. Sonra, Besmele ile onbir İhlâs ve bir Fatiha okur. Sonra, (Allahümme rabbel-ecsâdil bâliyeh, vel-ızâmin nahire-tilletî harecet mineddünyâ ve hiye bike mü’minetün, edhıl aleyhâ ravhan min indike ve selâmen minnî) duasını okumalıdır. Kabrin yanına gelince, meyyitin sağ [kabrin kıble] ve ayak tarafından yaklaşır. Selâm verir. Ayakda veya cömelip veya oturup, Bekara sûresinin başını ve sonunu, Yasîn-i şerif sûresini, Tebâreke, Tekâsür, İhlâs-ı şerif ve Fatiha sûrelerini veya bildiği sureleri okuyup, meyyitin ruhuna hediyye eder.

2- Ebül Kasım diyor ki, (Kabr yanında Kur’ân-ı kerîm okununca, meyyit sesi işiterek rahat eder),  Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki,  (Bir kimse,  tanıdığının  kabri yanından  geçerken selâm verirse, meyyit bunu tanır ve selâmına cevâb verir). Abdullah ibni Ömer “radıyallahü anh”, bunun için, bir kabr yanından geçerken durup selâm verirdi.

Nâfi’ diyor ki, Abdullah ibni Ömer, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” kabri yanına gelir, (Esselâmü alennebiyy, esselâmü âlâ Ebî Bekr, esselâmü âlâ Ebî) derdi Böyle söylediğini yüzden fazla gördüm. İmâm-ı Gazâlî “rahmetullahi aleyh”, (İhya) kitabında buyuruyor ki, (Kabr ziyaret ederken, kıbleyi arkada bırakıp, meyyitin yüzüne karşı oturup selâm vermek müstehabdır. Kabre el, yüz sürülmez, öpülmez). Kıbleyi arkada bırakıp, meyyitin ayak tarafında, ayakda durmak efdaldir, daha İyidir. (İbni Abidîn).

3- Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Bir kimse, kabristandan geçerken, onbi kerre İhlâs sûresi okuyup sevabını meyyitlere hediyye ederse, kendisine ölüler adedince sevâb verilir). Ahmed bin Hanbel “rahmetullahi teâlâ aleyh” buyurdu ki, (Kabristana girince, Fatiha, Kul e’ûzüler ve İhlâs sûrelerini okuyunuz! Sevabını meyyitlere gönderiniz! Sevabı hepsine vâsıl olur.)