PEYGAMBERİMİZİN GENÇLİK YILLARI - kainatingunesi.com

PEYGAMBERİMİZİN GENÇLİK YILLARI

Her bakımdan insanların en üstünü olan Muhammed aleyhisselam, daha gençliği sırasında Mekke halkı arasında diğerlerinden farklı olarak çok sevilmiştir. Güzel ahlakı, insanlara görülmemiş bir şekilde iyi davranması, sakinliği, yumuşaklığı ve diğer üstün halleriyle insanlar arasında fevkalade farklılığı ile herkes Ona hayran olmuştur. Mekke halkı, Onda gördükleri şaşılacak derecedeki doğru sözlülük ve güvenilirlikten dolayı da Ona (El-emin =Güvenilir kimse) dediler ve gençliğinde bu isimle meşhur oldu.

Muhammed aleyhisselam yirmi yaşlarında bulunduğu sıralarda, Mekke’de asayiş tamamen bozulmuş, zulüm son derece yaygınlaşıp mal, can ve namus emniyeti kalmamıştı. Mekke’nin yerli halkı, ticaret için ve Kâbe’yi ziyaret maksadıyla gelen yabancılar haksızlığa ve zulme uğruyorlar, haklarını almak için müracaat edecek bir merci de bulamıyorlardı. Bu sırada ticaret maksadıyla Mekke’ye gelen Yemenli bir tüccarın malları, As bin Vâil adında bir Mekkeli tarafından zorla elinden alınmıştı. Bu hadise üzerine Yemenli, Ebu Kubeys Dağı’na çıkıp feryat ederek hakkının alınması için kabilelerden yardım istemişti. Artık zulmün had safhaya ulaştığını dile getiren bu tip hadiseler üzerine Haşim ve Zühre oğulları ile diğer kabilelerin ileri gelenleri Abdullah bin Cedan’ın evinde toplandılar. Yerli yabancı hiç kimseye zulüm ve haksızlık yapılmamasına, zulme mani olmaya ve haksızlığa uğramış olanların haklarını almaya karar verdiler ve bu maksatla bir adalet cemiyeti kurdular. Muhammed aleyhisselamın genç yaşta katıldığı ve kuruluşunda da çok tesirli olduğu bu cemiyete, daha önceden de Fadl adındaki iki kişi ile Fudayl adında biri tarafından kurulup zamanla unutulan böyle bir cemiyeti de hatırlatmak bakımından Fadılların yemini manasında “Hılf-ul Fudul Cemiyeti” denildi. Bu cemiyet, zulmü önleyip Mekke’de bozulmuş olan asayişi yeniden kurdu. Tesiri uzun müddet devam etti. Muhammed aleyhisselama peygamberlik bildirildikten sonra eshabına “Abdullah bin Cedan’ın evinde yapılan yeminleşmede ben de bulundum. Bence o yeminleşme kırmızı tüylü develere (servete) sahip olmaktan daha sevimlidir. Şimdi de böyle bir meclise çağrılsam icabet ederim” buyurdu. Mekkeliler öteden beri, ticaretle uğraşarak geçimlerini sağlarlardı. Muhammed aleyhisselamın amcası Ebu Talib de ticaretle uğraşıyordu. Muhammed aleyhisselam yirmibeş yaşında bulunduğu sıralarda Mekke’de geçim sıkıntısının iyice artması üzerine Mekkeliler, Şam’a gitmek üzere büyük bir ticaret kervanı hazırlamıştı. Ebu Talib, yeğeni Muhammed aleyhisselama, bu kervana katılmasını tavsiye etti. Amcası Ebu Talib’in bu tavsiyesiyle Mekke’de üstün ahlakı ve meziyetleriyle tanınan ve “Tahire” (çok temiz) lakabıyla anılan Hazret-i Hatice’nin mallarını götürüp satmak üzere bu ticaret kafilesine katıldı. Bunu büyük bir memnuniyetle karşılayan Hazret-i Hatice, kölesi Meysere’yi de Onun yanına yardımcı olarak vermişti. Üç ay süren bu ticaret seferi sırasında kervanda bulunanlar Muhammed aleyhisselamın üzerinde Onu gölgeleyen bir bulutun ve kuş şekline giren iki meleğin Onunla birlikte sefer bitinceye kadar hareket etmesi, yolda yürüyemeyecek derecede yorulup kervandan geri kalan iki devenin ayaklarını eliyle sığamasından sonra develerin birden süratlenmesi gibi nice harikulade hallerini görünce, Onu son derece sevip şânının çok yüce olacağını anlamışlardı. Busra denilen yere vardıklarında, daha önce amcası Ebu Talib’le ticaret için gelip konakladıkları manastırın yakınında bir yerde bu seferde de konaklamışlardı. Gördüğü bir çok alametlerden Onun son peygamber olacağını anlayıp söyleyen rahip Bahira ölmüş, onun yerine Nastura adında başka bir rahip geçmişti. Manastırın yakınına gelip konan Kureyş kervanını seyreden rahip Nastura, yakınında bulunan bir kuru ağacın altına birinin oturmasıyla birlikte yeşermesini görerek koşup geldi. Bir elinde bulunan sahifede yazılı olanlara, bir de Muhammed aleyhisselamın yüzüne bakıyor ve baktıkça da hayrete düşüyordu. Nastura bildiği, duyduğu ve okuduğu alametleri aynen görüp, Muhammed aleyhisselamı göstererek “İsa aleyhisselama İncil’i indiren Allah hakkı için bu zat son peygamber olacaktır. Ne olaydı ben Onun peygamber gönderilerek emrolunduğu zamana ulaşsaydım” dedi. Busra pazarında Hazret-i Hatice’nin mallarını satarken Onunla pazarlık yapan bir Yahudi kendisine inanmadı. “Lat ve Uzza’ya (iki put ismi) yemin et inanayım” deyince Muhammed aleyhisselam “Ben, o putlar adına asla yemin etmem! Onların yanından geçerken yüzümü başka tarafa çevirerek geçerim” dedi. Peygamber efendimizdeki diğer alametleri de gören Yahudi “Söz senin sözündür. Vallahi bu zat peygamber olacak bir kimsedir ki, âlimlerimiz kitaplarda bunun vasfını bulmuşlardır” diyerek hayranlığını açıkladı.

Kureyş kervanı ticaretini tamamlayıp Mekke’ye dönünce, kervanda bulunan ve Hatice’nin akrabası olan Zübeyr ve kölesi Meysere, Muhammed aleyhisselam hakkında işittiklerini ve gördüklerini Hazret-i Hatice’ye bir bir anlattılar. Hatice hatun mallarını satmak üzere teslim ettiği Muhammed aleyhisselamın bereketiyle iyi kâr getirdiğini görerek çok memnun olmuştu. Fakat o bundan ziyade kervanı karşıladığı sırada Muhammed aleyhisselamı gölgeleyen iki meleği görmesi ve ticaret seferi sırasında vuku bulan harikulade hallerin kölesi Meysere tarafından teker teker anlatılması üzerine hemen amcasının oğlu Varaka bin Nevfel’e gitti. Varaka bin Nevfel, putlara tapmayan okumuş ve çok bilgili, yaşlı bir Hristiyan idi. Hazret-i Hatice, daha önceden Varaka bin Nevfel’e, rüyasında; gökten ayın inerek koynuna girdiğini ve koltuk altından çıkarak bütün âlemi aydınlattığını gördüğünü anlatmıştı. Varaka bin Nevfel “Ahir zaman peygamberi doğmuştur. Sen onun hanımı olursun. Senin zamanında ona vahiy gelir. Onun dini bütün âlemi doldurur. Sen ona en önce iman eden olursun. O peygamber, Kureyş kabilesinin Haşimoğulları kolundan olacak…” demişti. Hazret-i Hatice bu defa kölesi Meysere’nin anlattığı şeyleri de Varaka bin Nevfel’e söyleyince, o da hayrete düşüp “Bu söylediklerinden anlaşılıyor ki, şüphesiz Muhammed aleyhisselâm bu ümmetin peygamberi olacak. Ben zaten bu ümmetten bir peygamberin çıkacağını biliyor ve onu bekliyordum. Bu günler onun tam zamanıdır” dedi. Böylece Hazret-i Hatice’nin sevgisi ve itimadı daha da arttı.

Muhammed aleyhisselam 12 yaşında iken amcası Ebu Talib ile ticaret için Busra’ya, 17 yasında iken amcası Zübeyr ile Yemen’e, 20 yaşında Hazret-i Ebu Bekir ile Şam’a ve 25 yaşında iken de Hazret-i Hatice’nin mallarını satmak üzere Şam’a olmak üzere dört defa seyahate çıktı. Bu seyahatlerinden başka hiçbir yere seyahat yapmadı.