Resûlullahın Abdest Suyundan Yeşeren Mübârek Ağaç - kainatingunesi.com

Dördüncü Halîfe emîr-ül mü’minîn Esedillahi Gâlib Alî ibni Ebî Tâlibin “radıyallahü teâlâ anh” Menâkıbı hakkındadır:

Resûlullahın Abdest Suyundan Yeşeren Mübârek Ağaç

Kırkdokuzuncu Menâkıb:

Zimâhşerî, (Rebî’ul ebrâr) adlı kitâbında Ümm-i Ma’bedin kız kardeşi oğlu Henûdun Ümm-i Ma’bedden rivâyet etdiğini bildiriyor. Fahr-i âlem “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri bir gece benim çadırımda istirâhat edip, uyuyordu. Uyandı ve su istedi. Mubârek ellerini yıkadı ve mazmaza eyledi. O suyu, çadırın bir tarafında bulunan bir diken dibine dökdü. Sabâh oldu. Gördük ki, o yerden bir ağaç yetişmiş. Büyük, büyük yemişler vermişdi. Kokusu anber kokusu gibi, tadı şeker gibi idi. Aç kimse yise doyar, susuz kimse yise kanardı. Hasta yise sıhhat bulurdu. Gamlı kimse yise, mesrûr olurdu. Yaprağını yiyen her koyun ve deve bol mikdârda süt verirdi. Biz o ağacın adına (Şecere-i Mubâreke) koymuşduk. Etrâfdan hastalara şifâ için, meyvesinden almaya gelirlerdi.

Bir gün seher vaktinde gördüm ki meyveleri dökülmüş, yaprakları küçük olmuş. Çok üzüldüm. Feryâd etdim. O sırada Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin vefât haberi geldi. O vak’adan otuz sene geçdi. Bir gün yine sabâh vaktinde dışarı çıkdım. Bakdım ki, o ağaç kökünden dallarına kadar her tarafı diken olup, yemişleri de dökülmüş. Sonra Aliyyül mürtedâ “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinin şehâdeti ve bu dünyâdan öbür âleme göçüşü haberi geldi. Artık yemiş [meyve] vermedi. Ammâ yapraklarından fâidelenirdik. Bir gün yine gördüm. Özünden hâsıl olan kan akar, yaprakları da solmuş. Üzüntülü ve gamlı olup, oturduk. Sonra imâm-ı Hüseyn “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinin şehâdet haberini getirdiler. Ondan sonra o ağaç, dibinden kuruyup, belirsiz oldu. (Şevâhid-ün nübüvve)den alınmışdır.