TİRMİZÎ - kainatingunesi.com

Büyük hadîs âlimlerinden. Kütüb-i sitte denilen meşhûr altı hadîs kitabından olan Sünen-i Tirmizî adıyla meşhûr Câmi-üs-sahîh adlı kıymetli hadîs kitabının yazarıdır. İsmi, Muhammed bin Îsâ Tirmizî, künyesi Ebû Îsâ’dır. 824 (H. 209) senesinde, Buhara’nın güneyinde bulunan Ceyhun nehri kıyısındaki Tirmiz kasabasında doğdu. 893 (H. 279)’da Boğ şehrinde, Receb ayının on üçüncü günü Pazartesi gecesi vefat etti. Ömrünün son yıllarında gözleri görmez olmuştu.

Hadîs ilminde meşhûr ve sika yâni, güvenilir bir âlim olduğu ittifakla bildirilmiştir. Bu ilmi öğrenmek için seyahatler yapmış, Hicaz, Irak, Horasan civarlarını dolaşmış, Kuteybe bin Sa’îd, Ebû Muş’ab, Mahmûd bin Geylan, Muhammed bin Beşşâr, Süfyân bin Vekî’, Muhammed bin İsmail (İmâm-ı Buhârî) ve Müslim bin Hâlid (İmâm-ı Müslim) gibi meşhûr âlimlerden ilim öğrenmiştir. Ayrıca, pek çok sayıda hadîs âliminden hadîs-i şerîf işitip, rivayet etmiştir. Hadîs-i şerîf aldığı âlimler, sayılamayacak kadar çoktur. Ayrıca evliyanın büyüklerinden olan Ebû Türâb Nahşebî, Ebû Abdullah Celâ’ ve Ahmed bin Hadraveyh gibi zâtların sohbetinde bulunarak, tasavvuf ilminde yetişip yükselmiştir. Hafızasının üstünlüğü darb-ı mesel hâlini almıştır.

Ebû Hâmid Ahmed bin Abdullah, Heysem bin Küteyb Şâmî, Muhammed bin Mahbûb, Ahmed bin Yûsuf Nesefî, Es’ad bin Hamdeveyh, Dâvûd bin Nasr bin Süheyh el-Bezdevî, Abd’übnü Muhammed bin Mahmûd Nesefî, Mahmûd bin Nümeyr ve oğlu Muhammed bin Mahmûd, Muhammed bin Mekkî bin Fevel (Nuh), Ebû Ca’fer, Muhammed bin Süfyân, Muhammed bin Münzir gibi pek çok âlime hocalık etmiştir.

İmâm-ı Tirmizî, hadîsden başka, fıkıh ve tefsîr ilminde de üstün bir âlimdir. Rivayet ettiği hadîs-i şerîfler ile Kur’ân-ı kerîmin tefsîri hususunda mühim hizmetleri vardır. Bilhassa âyet-i kerîmelerin nüzul sebebleriyle ilgili Garîb-ül-Kur’ân denilen Kur’ân-ı kerîmin bâzı lafız ve kıssalar ile ilgili en doğru hadîs rivâyetleriyle meşhûrdur. Bu bakımdan âlimler arasında İmâm-ı Buhârî’nin, İmâm-ı Tirmizî’nin ve Hâkim’in tefsirleri, Esahh’üt-Tefâsîr yâni en sahîh tefsîr olarak kabul edilmiştir.

Âlimler, İmâm-ı Tirmizî’ye Hâkim payesini vermişlerdir. Bu isme lâyık olduğunu ve daha üstün meziyetlere sâhib bulunduğunu, yine onlar bildirmişlerdir. Büyük velîlerden Ebû Türâb Nahşebî ile görüşmüş, Ebû Abdullah Celâ’, Ahmed bin Hadraveyh ile de sohbette bulunmuştur. Her birinden ayrı ayrı feyz alarak eserlerini ilâhî bir ilhamla hazırlamıştır. Bunu Allahü teâlânın ihsanı bilip, kendisine mal edilmesini istememesi başlıca meziyetidir. Hattâ; “Yazdığım eserlerin hiç birini, kendimin düşüncesi ile yazmadım. Bâzan daraldığım zamanlar oldu. İçten gelen bir duygu ile bunları yazmağa başladım. Yazdıkça gönlüm açıldı, işte bu hâl içinde onlar meydana geldi” buyurmuştur.

Eserleri: İmâm-ı Tirmizî’nin bir çok eseri vardır. Kitâb-ül-Ilel, Kitâb-üş-şemâil, Kitâbu esmâ’is-sahâbe, Kitâb-ül-esmâ’ ve’l-künâ ve en meşhûr kitabı Es-Sünen diye anılan El-Câmi’ibaşlıcalarıdır. Hasen hadîs mevzuunda ana kaynak olan Sünen’i dört bölümdür. Birinci kısımda sahîh olduğu kafi olan hadîsler, ikinci kısımda Ebû Dâvûd ve Nesâî’nin şartlarına uygun hadîsler, üçüncü kısımda, illetini açıkladığı hadîsler, dördüncü kısımda ise; “Bu kitaba aldığım hadîslerle bâzı fakihler amel etmişlerdir” diyerek durumunu açıkladığı hadîsler yer almaktadır. Eserin diğer bir hususiyeti hadîs çeşitlerinden, sahîh, hasen ve garibleri bildirmesi, cerh ve tâdile âid konulara yer verip, sonuna ilel kitabını, yâni bahsini ilâve edip, ondan da çok güzel faydalar toplamasıdır. Bu bakımdan diğer hadîs kitaplarından farklılık gösterir. Başka bir hususiyeti de mezheplerin, istidlal (delil getirme) şekillerini bildirmesidir.

İmâm-ı Tirmizî eseri için; “Ben bu kitabı yazınca, Hicaz âlimlerine arz eyledim. Hepsi beğendiler. Irak âlimlerine arz eyledim, onlar da beğendiler. Horasan âlimlerine arz eyledim. Çok güzel oldu dediler” buyurmuştur.

İmâm-ı Tirmizî’nin Sünen’i Hindistan’da, Diyobend şehrindeki Dâr-ül-ulûm müderrislerinden Muhammed Enver Şah Kesirim tarafından Arabî olarak şerh edilmiş ve Meârif-üs-sünen adı verilerek 1963 (H. 1383) senesinde Muhammed Yûsuf Benûrî tarafından önemli açıklamalar ilâve edilerek, Pakistan’da basılmıştır.

En önemli kitaplarından biri de, Şemâil-i Nebî’dir. Eser bu konuda yazılan kitapların en güzellerindendir. Sayılamıyacak, anlatılamayacak kadar bereketli, bir kitaptır. Okunması; işlerin görülmesi, muradın hâsıl olması için çok faydalıdır.

İmâm-ı Tirmizî hazretleri buyurdu ki:

Azîz; kendisini günâhın zelîl kılmadığı, hür; kendisini tamahın kötüleştirmediği, hoca; kendisini şeytanın esir almadığı kimsedir. Zekî; Allahü teâlâdan sakınan ve nefsini bizzat hesaba çekendir. Hakk’a giden yola düşen ve hakikati bilen kimsenin, günâhlara hiç ihtirası kalmaz.”

Bir sohbet toplantısında; “Bize insanı tarif eder misiniz?” dediklerinde; “İnsanda daimî bir zaaf hâli görülür Bununla beraber o, bir dâva ve büyük bir iddia peşindedir. Bu zayıf haliyle, bunları nasıl gerçekleştirebilir ki? İnsan dikkat etmeli. Yaptığı her işe bakmalı. Hayrını, şerrini bilmelidir. Dikkat etmezse, yanılabilir. Belki de, zararına olan bir şeye bilmeden sevinir. Büyüklerin nazarında onun bu işi, zor affedilen bir hatâdır” buyurmuş, ayrıca;

“Namaz bir ziyafettir. Allahü teâlâ, kendine inananlara, mü’minlere merhamet ederek, onları namaza davet eder. Namaz içinde, önlerine rahmet sofrasını yayar ve nimetlerini bol bol dağıtır. Sevdiği kulların, bu nimetlere kavuşmasını diler…”

“Herkesin terbiye ve ıslâh şekli başkadır. Çocukların terbiye yeri mekteb, yol kesenlerinki zindan, kadınlarınki de evleridir” demiştir.