YİME ve İÇME ÂDABI - kainatingunesi.com

1-Yimeğe ve içmeğe başlarken, (Besmele) okumalıdır. Yimek ve içmek sonunda (Elhamdülillah) demelidir. Bunları söylemek sünnetdir. Herkese hâtırlatmak için Besmele, yüksek sesle söylenebilir. [Yimeğe başlarken Besmele söylemeği unutursa, hâtırladığı zemân Bismillâhi evvelühû ve ahirühû söylemelidir].

Menkıbe: Ümeyye (radıyallâhü anh) anlatıyor. Bir adam yemek yiyordu. Son lokmasına kadar Besmele çekmedi. Son lokmayı ağzına götürürken Bismillâhi evvelühû ve ahirühû dedi. Resûlullâh “sallallâhü aleyhi ve sellem” bunu görünce güldü ve : “Şeytan onunla birlikte yemek yiyordu. Allahü teâlânın ismini söyleyince, şeytan karnındakini kustu,” buyurdu.

2- Yemeği ibâdet yapmağa kuvvetlenmek niyyeti ile yimelidir. Karnı doyunca, bunu günâh işlemekde kullanmamak için duâ etmelidir. Bunun kıyâmetdeki hesâbını düşünmelidir. Aç iken de, yavaş yavaş yimelidir.

Yemekte-içmekte orta halde olmağı gözetmelidir. Gevşeklik verecek kadar çok yememeli, ibâdet yapamayacak kadar da perhiz yapmamalıdır. Evliyanın büyüklerinden Behâeddin-i Buhâri kuddise sirruh hazretleri “İyi ye, iyi çalış” buyurdu.

3-Yimekden Önce ve yimekden sonra el yıkamak ve sağ el ile yimek ve sağ el ile içmek sünnetdir. Yimekden evvel el yıkarken, önce gençler, yimekden sonra, önce yaşlılar yıkar. Yimekden sonra elleri kâğıda silmek câiz olmadığı, (Fetâvâ-yı Hindiyye) de yazılıdır. Önce el kurulanmaz. Yimekden sonra yıkayınca bezle silip kurulanır. Önce el yıkarken ağzı da yıkamak sünnet değildir. Fekat cünübün, ağızını yıkamadan yimesi mekruh olup, hayızlı kadına mekrûh değildir. Tuzluğu, tabağı ekmek üstüne koymak, elini, bıçağı ekmeğe silmek mekrûhdur. Bu ekmek yinirse, mekrûh olmaz

4- Otururken birşeye dayanmak ve başı açık yimek câizdir.

5- Ekmeğin içini yiyip kabuğunu bırakmak, pişkin yerini yiyip, gerisini bırakmak isrâfdır. Kalanı başkası veyâ hayvân yirse isrâf olmaz.

6- Tabağın kenârından yimek, kendi önünden yimek sünnetdir.

7- Sağ ayağı dikip, sol ayak üstüne oturmak sünnetdir. Çeşidli meyve bulunan tabağın orta tarafından almak câizdir. [Fekat, başkasının önünden almak yine câiz değildir].

8- Yirken hiç konuşmamak mekrûhdur. Ateşe tapanların âdetidir. Neş’eli konuşmalıdır. Tuz ile başlamak ve bitirmek sünnetdir ve şifâdır. [İlk ve son lokma ekmekle yapılır ve ekmekdeki tuza niyyet edilirse, bu sünnet yerine getirilmiş olur].

9- Ekmeği bir eli ile değil, iki eli ile koparmalıdır. Lokma küçük olmalı ve İyi çiğnenmelidir. Sağına, soluna, havaya bakmamalı, lokmasına ve önüne bakmalıdır. Ağzını çok açmamalıdır. Sofrada elini, üstüne, başına sürmemelidir. Öksüreceği ve aksıracağı zemân, başını geriye çevirmelidir. Ekmek bıçakla kesilebilir. Dilimler bıçakla lokma yapılmaz. Eti bıçakla değil, el ile parçalamalıdır. Küflü ekmek, kokmuş yemek ve su mekrûhdur. Sofrada  konuşurken  ağzından  yemek  parçalarının çıkmamasına dikkat etmelidir. Kavun ve karpuz gibi yiyecekleri yerken elinin suyunu akıtarak tababağın üzerinde tutmamalı ve elininin suyunu tabağın içine silkmemelidir.

10- Çağırılmayan sofraya oturmamalıdır. Sofrada herkesden çok yimemelidir.

11- Önce büyükler başlamalıdır. Üçden çok (yi) diyerek, kimseye sıkıntı vermemelidir. Ev sâhibinin sofraya oturmayıp hizmet etmesi câizdir. Birlikde yidiği zemân, müsâfirleri doymadan, yemekden elini çekmemelidir.

12-Yemekde korkunç ve iğrenç şeyler söylememelidir. Ölümden, hastalıkdan, Cehennemden konuşmamalıdır. Sofraya gelen yemeklere bakmamalıdır. Bir lokmayı yutmadan önce, ikinciyi eline almamalıdır. Yemek arasında, birşey için, hattâ nemâz için sofradan kalkmamalıdır. Nemâzı önce kılmalıdır. Eğer hâzırlanmış yemekler soğuyacak veyâ bozulacak ise ve nemâz vakti yemekten sonra kılmağa elverişli ise nemâzdan önce yimelidir. Yemek kaldırıldıktan sonra, sofradan kalkmalıdır. Yol üstünde, ayakta, yürürken yimemelidir.

13- Müsâfirin sevdiği şeyi, ağzına vermelidir. Temiz yere düşürdüğünü alıp ona vermelidir. Kirlendi ise, kediye ve başka hayvanlara bırakmalıdır. Böyle evin bereketi artar. Torunlarına bile ulaşır. Yere düşenler toplanmazsa şeytân yer. Kapda kalanı sıyırıp, yimek sünnetdir. Hoşaf, ayran gibi şey artığına su koyup, çalkalayıp içmek çok sevâbdır. Tabakda, bardakda artık bırakmak câizdir. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, mü’minin artığını yimesini severdi.

14- Yimekden sonra dişleri misvak ile [kürdanla] temizlemek sünnetdir. Temizlikdir. Temizlik îmânı kuvvetlendirir. Dişler arasından hilâl [kürdan] ile çıkarılan şeyleri yutmamalıdır. [Bu temizliği musluk   başında  yapıp, diş arasındarı çıkan kırıntıları, lavaboya atmalı, sofrada bulunanları iğrendirmemelidir]. Dil ile toplanan yutulabilir. Fesleğen, nar dalı ve kamış, incir, ılgın, süpürgeden hilâl olmaz. Yemekden sonra ev sâhibine, bereket, rahmet ve mağfiret ile duâ edilir. Sonra, gitmeğe izin istenir. Yemeğe da’vet edilir.

15- Ağzında, elinde et, yemek kokusu varken yatmamalıdır. Çocukların elini de yıkamalıdır. Tok iken yatmamalıdır. Gıdâ maddelerini, lüzûmu kadar ölçerek almalı, ölçüsüz, çok almamalıdır, isrâf olur.

16-Yiyecek ve içecek kapları, kapaklı olmalıdır. Nehrden, havuzdan eğilip, ağız ile içmemelidir. İbrik, desti ağzından da içmemelidir. Fincânın, bardağın kırık yerinden içmemelidir. Sap olan yerinden de içmemelidir. Akşam yatarken yiyecek ve içecek kaplarının üstü örtülmelidir. Kapılar kapanmalıdır. Işıklar södürülmelidir. Çocuklar eve gelmiş olmalıdır. Geceleri cinnîler yayılır.

17- Sağ el ile içmelidir. İçdiği suya bakmalıdır. Üç nefesde içmelidir. Soluğu suya değil, bardağın dışına vermelidir. Yazın, serin içmelidir. Çok soğuk içmemelidir. [Dondurma yimemelidir],

Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” serin şerbet içmesini severdi. (Ayakda içmeyiniz!) buyururdu.

Zemzem suyu, abdest aldıkdan sonra kalan su ve ilâç yutmak için içilen su ayakda içilebilir. Yolcu, her suyu ayakda içebilir denildi. Aç karna su içmemelidir. Suyu yavaş yavaş emerek içmelidir. Ağzı doldurarak içmemelidir. Nefes verirken bardağı ağızdan çekmelidir. Kaynar şeyi, üfleyerek içmemeli. Soğutup, sonra içmelidir. Suya birşey düşerse, parmakla veyâ kürdanla almak kolaysa almalı, alınamazsa, suyun bir parçasını dışarı dökerek gidermelidir. Suyun hepsini bir solukda içmemelidir. Müslümânın ve hele sâlih insanların artığını içmek bereketlidir. Birkaç kişiye su verirken, önce âlimlere, sonra yaşlılara, en son çocuklara verilir. Yirken, yürürken, otururken de, bu sıra gözetilir. Kendisi sonra içmelidir. Yanında oturanlara birşey verirken, kendi sağında olandan başlanır. Sonra, onun sağındakine olarak devâm edilir. Sağdakinin izni ile önce soldakine verilebilir. Hadîs-i şerîfde, (Günâhı çok olan, çok su dağıtsın!) buyuruldu.

Alî “radıyallahü anh” buyurdu ki, (Üç şey ahmaklıkdır: Diş ile tırnak uçlarını yimek, sakal yolmak ve balçık yimek). Hadîs-i şerifde, (Allahü teâlâ, kuluna derd vermek isterse, sakalını yolmağı ve tırnağını ısırmağı âdet eder) buyuruldu. Koku verilen kimse almalı, koklamalıdır. Gül koklayınca, salevât-ı şerife getirmelidir. Çünkü, Peygamberimizin mübârek teri, gül gibi kokardı. Hadîs-i şerifde, (Üç şey, bedeni besler: Güzel koku, yumuşak kumaşdan güzel elbîse ve bal yimek) buyuruldu.

18- Yemekten sonra şu duâ okunmalıdır: (El-hamdülillâhillezî eşbe’anâ ve ervânâ min- gayri-havlin minna ve la kuvveh. Allahümme at’im-hüm kemâ at’amûnâ!. Allahümmerzüknâ kalben tekıyyen mineşşirki beriyyen lâ kâfiren ve şakıyyâ. Allahümme mâ Esbatha (akşamleyin mâ emsâ denir) bî min ni’metin ev bi ehadin min halkıke fe minke vahdeke lâ şerike leke fe lekel hamdü ve lekeşşükr velhamdü lillâhi Rabbil âlemin..) [Seâdet-i ebediyye / 648]

Başka yemek duaları da vardır.

Bizans Sarayındaki Ziyafet

Menkıbe : Mısır’ın tanınmış âlimlerinden bir zât, Bizansa elçi tayin edilmişti. Kral elçiye ve maiyyetine mükellef bir ziyâfet hazırlatmıştı. Bu zât, yemeğin sonunda sofraya dökülen ekmek kırıntılarını toplayıp yemeğe başlayınca, kral, elçinin doymadığını zannetti. Hemen ikinci bir sofra daha hazırlattı. Bunun, üzerine islâm elçisi:

– Ben doydum. Yemeğe ihtiyacım yok, deyince;

Kral:

– Dökülen kırıntılarını niçin yiyordunuz?

– Benim Peygamberim buyurdu ki.

“Sofradan düşeni alıp yiyen, genişlik, bolluk içinde yaşar ve çocukları afiyette olur.”

Bu söz, kralın çok hoşuna gitti. Maliye nazırına emredip elçiye bir kese altın verilmesini istedi. Hemen dediği yapıldı,

İslâm elçisi ellerini açıp Allahü teâlâya hamd etti ve “Peygamberim, ne güzel söylemiş! Elbette her sözü doğrudur. İşte, kendi ülkemde olmadığım halde darlık içinde değilim, bolluk içindeyim.”