1.CİLD 23.MEKTÛB - kainatingunesi.com

 

İMÂM-I RABBÂNÎ AHMEDÎ FÂRÛKÎ SERHENDÎ

1.CİLD

23.MEKTÛB

 

Bu mektûb, Hân-ı Hânân ismi ile meşhûr Abdürrahîme arabî olarak yazılmış olup, dîni, câhillerden öğrenmeyi men etmekte ve soy adı seçmekten bahs etmektedir:

Allahü teâlâ hepimizi lâftan kurtarıp, iş yapmak nasip buyursun. İnsanların en iyisi ve hepsinin Peygamberinin hâtırı için, amelsiz ilimden, işe yaramıyan bilgilerden korusun!

Arabî mısra’ tercümesi:

Bir kimse ki, bu duâya âmîn diye,

Hak teâlâ, o kula rahmet eyleye!

 

Ey, yüksek yaratılışlı kardeşim! Allahü teâlâ, sizin yaratılışınızda bulunan kemâlâtın meydana çıkmasını ihsân eylesin! Bu dünya âhıretin tarlasıdır. Burada tohum ekmeyip, yaratılışta bulunan, toprak gibi yetiştirici kuvvetini işletmeyenlere, bundan faydalanmayanlara ve amel, ibâdet tohumlarını elden kaçıranlara yazıklar olsun! Toprak gibi yetiştirici kuvveti işletmemek, oraya birşey ekmemekle veya zararlı, zehirli tohum ekmekle olur. Bu ikincisinin zararı, bozukluğu, birincisinden kat kat daha çoktur. Zehirli bozuk tohum ekmek, dîni, din derslerini, dinden haberi olmayanlardan öğrenmek ve din düşmanlarının kitaplarından [mecmû’alarından] okumaktır. Çünkü, din câhilleri, nefsine uyar, keyfi peşinde koşar. Dîni, işine geldiği gibi söyler. Karşısındakinin de nefsini azdırır ve kalbini karartır. Çünkü, din câhilleri, din dersi verirken [din kitabı yazarken], islâmiyete uygun olmıyanı uygun olandan ayıramaz. Gençlere neleri ve nasıl anlatmak lâzım geldiğini bilemez. Kendi gibi, talebesini de câhil yetiştirir. Birçok şeyler okuyup ezberlemekle, [başka ilim kollarında söz sahibi olmakla, fen ve sanat şu’belerinde ihtisas kazanmakla] insan din adamı olamaz, [din kitabı yazamaz] ve din bilgisi veremez.

Bir din âlimi, gençlere din öğreteceği zaman, bunlara önce, dinsizler, islâm düşmanları [ve câhil din adamları] tarafından şırınga edilen, yanlış propagandaları, iftirâları anlayıp, onların temiz ve körpe kafalarını bu zehirlerden temizler. Zehirlenen ruhlarını tedâvî eder. Sonra, yaşlarına, anlayışlarına göre, islâmiyeti ve meziyyetlerini, faydalarını, emirlerindeki ve men lerindeki hikmetleri, incelikleri ve insanlığı saadete ulaştırdığını, onlara yerleştirir. Böylece gençlerin ruh bahçelerinde derdlere devâ, ruhlara gıdâ olan nefis çiçekler yetişir. Böyle bir din âlimini ele geçirmek, en büyük kazancdır. Onun bakışları, ruhlara işler. Sözleri, kalblere te’sîr eder. Dîn-i islâmı, hazır lokum gibi yutmak, susuz kalmış iken, soğuk şerbet içip ciğerlerine kadar serinliyebilmek, ancak böyle bir Allah adamının sunması ile mümkindir. Allahü teâlâ, hepimizi Muhammed aleyhisselâmın doğru yolundan ayırmasın! Âmîn. Çünkü, insanları dünya ve âhıret rahatına kavuşturan, ancak bu yoldur. Şu fârisî beyt ne güzel söylenmiştir. Beytin tercümesi:

Arabistândan doğan, Muhammed

İki cihânda, üstün Odur, hemân!

Kara toprak altında kalsın, her an,

Onun kapısında, toprak olmıyan!

 

Peygamberlerin en yükseğine, en üstününe bizden selâmlar olsun!

Ne kadar şaşılacak şeydir ki, kıymetli teveccühünüze kavuşmakla şereflenen şairlerden birinin, bir kâfir ismini soyadı aldığını işittim. Hem de, kendisi seyyidlerden, sevmemiz lâzım gelen büyüklerden biridir. Keşke bunu duymasaydım. Bu alçak ismi acaba niçin aldı? Bir türlü anlıyamıyorum. Böyle ismleri almaktan, korkunç arslanlardan kaçmaktan, daha çok kaçmak lâzımdır. Böyle ismleri, her çirkinden daha çirkin görmek lâzımdır. Çünkü, bu ismler ve onların sahipleri, Allahü teâlânın düşmanlarıdır. Onun Peygamberinin düşmanlarıdır. Müslümanların, [ister hıristiyan olsun, ister yahudi olsun, isterse Kitapsız olsun bütün] kâfirleri düşman bilmesi emrolunmuştur. Bu gibi pis ismleri, evladına koymamaları, her müslümana vâcibdir. Benim tarafımdan ona söyleyiniz! Bu ismi değiştirsin! Onun yerine, ondan hayrlı ve müslümana yakışan bir ism koysun. Müslüman olana, müslüman ismini koyması yakışır. Allahü teâlânın sevdiği ve Onun Peygamberinin beğendiği, islâm dîninde bulunmakla şereflenmiş bir kimsenin hâline uygun da, ancak budur.

[Ebû Dâvüd ve Muhammed ibni Hibbân bildiriyor ki, Resûlullah, (Kıyâmet günü ismlerinizle ve babalarınızın ismleri ile çağrılacaksınız. Onun için güzel ismler alınız!) buyurdu. Tirmüzî bildirdiğine göre Âişe buyurdu ki, (Resûlullah çirkin ismleri değiştirirdi).]

Tirmüzî ve İbni Mâce bildiriyor: Abdüllah bin Ömer buyurdu ki, (Hz. Ömerin bir kızının adı Âsıye yâni isyân edici idi. Resûlullah, onu değiştirdi. Cemile yaptı). Bunlar gibi, daha birçok insan, yer ve sokak ismini değiştirerek, müslümana yakışan ismler taktığını Ebû Dâvüd bildirmektedir. Hadis-i şerifte, (Kötü zan altında kalınacak yerlerden kaçınız!) emrolundu. Dinsizlik alâmeti olan ve bu zannı uyandıran ismleri koymaktan, [sözleri söylemekten ve alâmetleri kullanmaktan ve işleri yapmaktan] kaçınmak, her müslümanın vazîfesidir. Bekara sûresi, ikiyüzyirmibirinci âyetinde meâlen, (Mümin olan bir köle, kâfir olan bir beğden, daha kıymetlidir!) buyuruldu.

Muhammed aleyhisselâmın yolunda gidenlere, Allahü teâlâ, selâmet versin! Âmîn.

Mâlu mülke olma mağrur, deme var mı ben gibi!

Bir muhâlif yel eser, savurur harman gibi.