1.CİLD 268.MEKTÛB - kainatingunesi.com

 

İMÂM-I RABBÂNÎ AHMEDÎ FÂRÛKÎ SERHENDÎ

1.CİLD

268.MEKTÛB

 

Bu mektûb, Hân-ı Hânâna yazılmıştır. Peygamberlere vâris olan âlimlerin kimler olduğu ve gizli bilgilerin neler olduğu bildirilmektedir:

Allahü teâlâya hamd olsun! Onun seçdiği kullarına selâm olsun! Buradaki fakirlerin hâli hamd etmeğe lâyıktır. Sizin de selâmette, âfiyette ve doğru yolda olmanıza düâ ederim. Konumuz, ilimde vâris olmak olduğundan, vaktin izn verdiği kadar, birkaç kelime daha yazıyorum. Hadis-i şerifde, (Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir) buyuruldu. Peygamberlerin bıraktığı ilim iki dürlüdür:

1. Ahkâm bilgileri, 2. Esrâr bilgileri.

Bir âlimin vâris olması için, bu ilimlerin ikisinden de pay alması lâzımdır. Yalnız birisinden pay alan kimse vâris olamaz. Çünki vâris, bırakılan malın herbirinden pay alır. Bir kısmından alıp, başka parçalardan almaması olamaz. Belli bir kısmdan payı olana vâris denilmez. Buna alacaklı denir. Alacaklı olan, yalnız hakkı olan maldan alır. Peygamberimiz başka bir hadisde, (Ümmetimin âlimleri, İsrâîl oğullarının Peygamberleri gibidir) buyurdu. Burada bildirilen âlimler de, vâris olan âlimlerdir. Alacaklı gibi olanlar değildir. Alacaklı olanlar, kalan malın yalnız bir kısmından alırlar. Çünki vâris çok yakın olduğu için ve şâhidi olduğu için malı bırakan kimse gibidir. Alacaklı olan ise, böyle değildir. İşte vâris olmıyan, âlim olamaz. Buna belki belli birşeyin âlimidir denilebilir. Meselâ, fıkh âlimidir denir. (Âlim), vâris olana denir ki, her iki ilimden de nasibi vardır. İlm-i esrâr deyince, çok kimse, tevhîd-i vücûdî, [herşeyde, bir olan varlığı görmek, bir olanda herşeyi görmek gibi] bilgileri sanır. (İhâta, sereyân, kurb, mâıyyet gibi, hâl sahibi sâliklerin anladıkları şeyleri bilmektir) der. Hâşâ! Böyle değildir. Bu bilgiler, esrâr bilgileri değildir. Bunlar, Peygamberlik makamına yakışacak bilgiler değildir. Çünki bu bilgiler, tarîkat serhoşluğu, hâllerin kapladığı zaman hâsıl olur. Bunlar, ayık, şü’ûrlu olanların bilgileri değildirler. Peygamberlerin bilgileri ise, hem ahkâm bilgileri, hem esrâr bilgileri, hepsi ayık, şü’ûrlu bilgilerdir. Hiçbirine, dalgınlık bilgileri hiç karışık değildir. Dalgınlık bilgileri, vilâyet derecelerine uygundurlar. Çünki Velîler, sekr, dalgın hâlde olurlar. Bu bilgiler, olsa olsa, vilâyetin esrârı olurlar. Nübüvvetin esrârı değildirler. Her ne kadar Peygamberlerin de vilâyetleri varsa da, vilâyete bağlı olan şeyler, bu büyüklerde küçük kalmakta, Peygamberliğe bağlı şeyler yanında yok gibi olmaktadır. Fârisî beyt tercemesi:

Güneş doğar, aydınlanır memleket,

sabah yıldızı görünemez elbet.

 

Kitaplarımda, mektûblarımda açıkladım. Yine bildiriyorum ki, Peygamberlik derecelerinin üstünlüğü büyük bir deniz gibidir. Evliyâlık dereceleri, bu denizin yanında bir damla gibi kalır. Fakat, ne yapayım ki, Peygamberliğin derecelerine yetişemiyen çok kimse, (Vilâyet nübüvvetten daha yüksektir) dedi. Birçoğu da, bu sözü çevirerek, (Peygamberlerin vilâyeti, kendi nübüvvetinden daha üstündür) dedi. Bunların hepsi de, Peygamberliğin ne olduğunu anlıyamamışlardır. Anlamadan konuşmuşlardır. Sekr, [yâni şü’ûrsuz, dalgınlık hâlini] sahv, yâni uyanıklıktan üstün görenleri de böyledir. Sahvın ne olduğunu bilmiş olsalardı, sahvın yanında sekri dillerine bile almazlardı. Fârisî mısra’ tercemesi:

Toprak nerede, temiz âlem nerede?

 

Bunlar yüksek insanların sahvını, câhillerin sahvları gibi sanmış olacaklar ki, sekri sahvdan üstün tutmuşlar. Keşke, câhillerin sekrini de, yükseklerin sekri gibi bilselerdi de, öyle söylemeselerdi. Çünki aklı olan herkes bilir ki, sahv, sekrden, yâni ayıklık serhoşluktan elbette iyidir. Câhillerin sahvları da böyledir. Büyüklerin sahvları da böyledir. Evliyâlığı Peygamberlikten ve sekri sahvdan üstün tutmak, kâfirliği, müslümanlıktan üstün tutmaya ve bilgisizliği ilimden daha üstün tutmaya benzer. Çünki küfür ve cehl, evliyâlığa benzer. İslâm ve marifet ise, Peygamberlikte olur. Hallâc-ı Mensûr diyor ki, Arabî beyt tercemesi:

Allahın dînine inanmıyorum, küfür lâzımdır,

müslümanlar beğenmeseler de, bence böyledir!

 

Muhammed  küfürden sakınmış, Allahü teâlâya sığınmıştır. İsrâ sûresinin seksendördüncü âyetinde meâlen, (Onlara de ki, herkes, yaradılışında bulunanı yapar!) buyuruldu. İslâmiyyette, islâm küfürden iyi olduğu gibi, hakîkatte de, islâmın küfürden iyi olduğunu bilmek lâzımdır. Çünki islâmiyet, hakîkatin sûretidir.

Süâl: Evliyâlığın (Cem’) denilen derecelerinde, küfür, cehl ve sekr bulunduğu gibi, daha üstündeki (Fark) denilen derecelerinde, islâm, sahv ve marifet vardır. Böyle olunca, küfür, sekr ve cehl, vilâyet derecelerinde bulunur demek nasıl olur?

Cevâb: Fark derecelerinde bulunan sahv ve benzerleri, cem’ derecelerindeki koyu sekre göre olan sahvdır. Oradaki sahv, sekr ile karışıktır. Oradaki islâm da, küfür ile karışıktır. Marifet de, cehl ile bulanmıştır. Eğer yazılabilseydi, fark derecelerindeki hâlleri, marifetleri uzun uzadıya bildirir, o mertebede sekr ve benzerlerinin karışmış olduklarını açıklardım. Zekî olanlar, böyle olduğunu, düşünerek de anlıyabilirler. Şaşılır, doğrusu çok şaşılır! Şu kadar bilmek lâzımdır ki, Peygamberler bütün o büyüklüklerini ve üstünlüklerini, Peygamberlik yolunda buldular. Vilâyet yolunda değil! Evliyâlık, Peygamberliğin hizmetcisinden başka birşey değildir. Evliyâlık, Peygamberlikten üstün olsaydı, meleklerin yüksek olanlarında Evliyâlık, başka vilâyetlerden üstün olduğu için, Peygamberlerden daha yüksek olurlardı.

Evliyâlığı Peygamberlikten daha üstün bilenlerden birçoğu, meleklerin yükseklerindeki vilâyetin, Peygamberlerdeki vilâyetten daha üstün olduğunu görerek, (Meleklerin yüksekleri, Peygamberlerden daha üstündür) dediler. Böylece Ehl-i sünnet âlimlerinin  çoğunlukla bildirdikleri yoldan ayrıldılar. Bu yanlışlıkları, hep Peygamberliği anlıyamamaktandır.

Peygamberlik zamanı uzaklaştığı için, şimdi herkes Peygamberlik derecelerini, Evliyâlık derecelerinden aşağı sanıyorlar. Bunun için, bunun üzerinde sözü uzattım. İşin içyüzünü biraz aydınlatmış oldum. Yâ Rabbî! Günâhlarımızı afv eyle. Ayaklarımızı doğru yolda bulundur! Kâfirlere karşı savaşırken bize yardımcı ol! Âmîn. Kıymetli kardeşim meyân şeyh Dâvüd, yanınıza geliyordu. Bu yazılara sebeb oldu. Vesselâm.