ALLAHÜ TEALANIN İHSANLARI VE ÖLÜM - kainatingunesi.com
Yazar: M. Said Arvas

Hepimiz biliyoruz ki, biz bu dünyaya kendi arzumuzla gelmedik. Babamızı ve annemizi de biz seçmedik. Memleketimizi de tercih etmedik, falan memlekette, falan ırktan, falan zamanda dünyaya gelmek istiyoruz diye bir talebimiz olmadı. Rengimizi ve dilimizi yine biz seçmedik. Hepsi takdiri ilahi ile oldu. Cenabı Hak bizi yaratmayı murad etti. Yaratmakla da bize çok büyük nimet verdi. Hayatımızın devamı için lazım olan her şeyi yarattı. Yani rızkımız, annemizin göğsünde daha biz dünyaya gelmeden önce hazırlamış. Aldığımız gıdaları, içtiğimiz suyu, biz yaptık, yarattık da diyemeyiz. Hepsi Cenabı Hakkın takdiri ile olmuştur. Topraktan yaratıldık… Toprak, bir damla su ve ondan sonra insan. Aslımızla hiçbir alakamız yok. Meleklere de benzemiyoruz, hayvanlar gibi de değiliz. Apayrı bir varlık olarak Cenabı Hak bizi yarattı. Fakat en kıymetli varlık olarak bizi yarattı. En kıymetli varlık, mahluk insandır. Müminleri, iyi olanları meleklerden de üstündür. Ama iyi olmayanları da hayvanlardan da daha aşağıdır. Fakat melekler de, hayvanlar da, diğer bütün mahlukat da hepsi Cenabı Hakka muhtaçtır. O hiçbir şeye muhtaç olmadan yaşar. Ama melekler de, bizler de, bütün kainatta ne varsa, hepsi de Cenabı Hakka muhtacız. O irade buyurmasa biz hayatımızı devam ettiremeyiz.

Kainattaki her şey Onu tesbih ediyor. Hiçbir şey yoktur ki, Onu tesbih etmiş olmasın. Yıldızlar da, ağaçlar da secde ediyorlar, Cenabı Hakkı tesbih ediyorlar. Onlar da Onu tanıyorlar, yaratıcılarını tanıyorlar.

Evet, insan bütün kainatla beraber muhtaçtır. Kendi başına hayatını devam ettiremez, ister inansın, ister inanmasın! Bu ihtiyacı devam ediyor. Eğer mümin dili ile, kalbi ile Cenabı Hakkı tesbih ediyorsa, Onu zikrediyorsa, aklı ile Onu tanıyorsa, kafir de iddia edemez ki, kalbimi ben çalıştırıyorum, böbreklerimi ben çalıştırıyorum diye bir iddia da bulunamaz. O da Cenabı Hakkın emri ve iradesi ile meydana geliyor. Biz ne yapabiliriz ki aziz müminler, biz kendi nefsimize hakim değiliz. Bir lokma boğazımızdan geçtikden sonra biz ona hükmedemiyoruz, söz geçiremiyoruz. Yani midemize diyebilir miyiz ki, sen bu yemeği hazmetme, ben uzun bir seyahate çıkacağım, acıkmayayım, bu içinde kalsın desek, bize kulak verir mi, bizi dinler mi? Kendi midemiz, içimizde taşıdığımız midemiz, dinlemez. Veya çabuk hazmet, ikinci bir ziyafete gideceğim, yine dinlemez. Bildiği gibi çalışır. Kalbimiz durduysa, ona çalış diyemeyiz. Desek de söz dinletemeyiz. Böbreklerimiz öyle, bütün iç organlarımız, hepsi Cenabı Hakkın emir ve takdiri ile hareket ediyorlar. Ondan emir alıyorlar, bizden değil. Bizi dinlemiyorlar. Kendi uzvumuz, kendi içimizde taşıdığımız organlarımız, buna rağmen onlara söz geçiremiyoruz.

İşte aynen böyle aziz müminler, kıyamet günü bizi dinlemeyecek elimiz, ayağımız. Bizim yaptıklarımızı anlatacaklar. Şahitlik yapacaklar, iyi işler yapmışsak, iyi olarak bize şahitlik yapacaklar. Ya Rabbi ben şahidim, benim sahibi olduğum kişi hayırlı işler yaptı, camilere gitti, mescidlere gitti, namazını kıldı, haramlardan sakındı, ben şahidim. Biz şahidiz, eller, ayaklar da şahitlik yapacak. Veya günah işlediysek günah işlediğimize şahitlik yapacaklar. Şimdi böyle bir dava nasıl gizlenir, insan cezadan nasıl kurtulma imkanı bulur? El, ayak şahitlik yapıyor. Gizli ve saklı hiçbir şeyimiz olamaz.

Cenabı Hak, kıyamet günü bizi konuşturmayacak. Azalarımızı, uzvlarımızı konuşturacak. Öyle buyruluyor Kuranı kerimde, “Biz onların ağızlarını mühürleriz, konuşmalarına gerek yok. Dilleri ve elleri ve ayakları şehadet edecektir.”

El ve ayaklar şahitlik yapacaklar. Konuşmalarına gerek kalmaz. Evet aziz müminler, ama bizi niçin yarattı, şimdi onu düşünmemiz lazım. Şimdi biz yaratıldık, en kıymetli bir varlık olarak dünyaya geldik. Bu kadar nimetler bize ihsan edildi. Huzurlu bir hayat yaşamamız için ne lazımsa yaratıldı. Peki ama niçin bunlar yaratıldı, sebebi neydi? Sebebi imtihan. Rabbimiz bizi imtihan ediyor. Bazımızı zenginlikle, bazılarını fakirlikle, bazılarını sıhhatle, bazılarını hastalıkla, her birimiz bir şeklide imtihan olunuyoruz. Bu imtihandan başarılı bir şekilde çıkmamız lazım. Bu şaka değil. Eğer imtihanı kazanamazsak bu dünyada çok büyük sıkıntılar bizi bekliyoruz. Azabı elim bizi bekliyor. Yanmak çok zordur. İmtihanı Rabbimizin emr ettiği şekilde hareket edersek kazanırız. Terazi var aziz müminler, kıyamet günü yaptıklarımızın hepsi tartılacak. Ellerimiz ve ayaklarımız şahitlik yapacaklar, sevaplarımız bir tarafa, günahlarımız da terazinin öbür tarafına konacak. Hangisi ağır bastıysa ona göre hüküm giyeceğiz veya ona göre mükafakat, nimete kavuşacağız.

Onun için aziz müminler, gözümüz terazi de olsun. Yaptıklarımız günahlara tevbe edelim, bir daha yapmamaya azm edelim.Çünkü insanın ne zaman öleceği belli değil. Ne kadar daha yaşayacağı belli değil. Fakat muhakkak olan şu ki, hepimiz bu dünyada misafiriz. Bir gün bu hayata veda edeceğiz. Evet Cenabı Hak bizi bunun için yarattı, imtihan için. Çok cömert bir insan olsa, elbette ki, ister böyle insanlar gelsin, yemeğini yesin, onlara ziyafet çeksin. Cenabı Hak da bizi yarattı, rızıklandırıyor. Rezzakı mutlak sıfatı tecelli ediyor. Şafi isminin tecelli etmesi için hastaları olması lazım. Bir doktor da hiç hastası olmazsa, hep öyle otursa olmaz. İster ki, hastalar gelsin, tedavi etsin, iyileştirsin, dua alsın. Rabbimiz de Şafi esmai hüsnasına sahiptir, onun için de hastalıkların olması ve onlara şifa verilmesi lazım.

Bu kadar muazzam kainatı yaratmış ki, akıllara hayret verecek kadar mükemmeldir, bundan daha mükemmeli olmaz. Onu görenler, takdir edenler, Cenabı Hakkın kuvvet ve kudretini müşahede edenler olmalı ki, bu bir işe yarasın. Yoksa boşuna yaratılmış olur. Dünyaya ibret nazarıyla bakmamız lazım aziz müminler. Şimdi bir denizi birkaç kişi seyretse, bunların bakış şekilleri değişik olur. Çocuklar onu bir dümdüz, mavi satıh olarak olarak görür. Dere, tepe yok, öyle görür. Kimyager, o denizdeki kimyevi maddeleri düşünür, işte şu kadar soda var, bu kadar tuz var, şu bu maddeler mevcuddur onu düşünür. Balıkçılar da, ondaki balık cinslerini düşünür. İşte şu cins balıklar var, büyüklükleri şu kadar olur, öyledir, böyledir o da onu düşünür. Fakat en güzel bakış, Cenabı Hakkın kuvvetini ve kudretini müşahade etmek, bu kadar büyük bir suyu, dünya bu kadar süratli bir şeklide döndüğü halde, bu suların nasıl dökülmediği, akmadığı ve bir yerde muhafaza edilmesi ne büyük kudret ve kuvvet eseridir, ya Rabbi sen ne kadar kadiri mutlaksın diye, Onun kudretini müşahade edip, Ona hamd etmek lazımdır. Ne olursa olsun, neye bakarsak, onda Rabbimizin bir hikmetini düşünmeli ve onu sevmeliyiz aziz müminler. Rabbimizi ne kadar çok seversek, O da o kadar bizi çok sever. Sevgi karşılıklı.

Yalnız bu dünya seadetini bize vermekle kalmadı, az görüyor Cenabı Hak dünya seadetini kullarına vermeye. Çünkü geçicidir, kısadır, fanidir, rüya gibi bir hayattır. Bize ebedi seadeti de vermek istiyor. Bunun için peygamberler gönderdi, “aleyhimüsselatü vesselam”, kitaplar nazil etti, yolları gösterdi bize, davetiyeler çıkardı. Biz Rabbimizi dinlersek iki cihan seadetine kavuşuruz. Cenabı Hak cümlemizi bu nimetlere kavuştursun.