Ay, Dünya’nın tek doğal uydusudur. Güneş Sistemi içinde beşinci büyük doğal uydudur. Dünya ile Ay arasında ortalama merkezden merkeze uzaklık 384.403 km, yani Dünya’nın çapının yaklaşık otuz katı kadardır. Ay’ın çapı 3.474 km‘dir, bu da Dünya çapının dörtte birinden biraz fazladır. Dolayısıyla Ay’ın hacmi Dünya’nın hacminin %2’sidir. Kütlesi Dünya kütlesinden 81,3 kat daha düşüktür. Yüzeyinde kütle çekim etkisi yer çekiminin yaklaşık %17’sidir. Ay, Dünya’nın yörüngesinde bir turunu 27 gün 7 saatte tamamlar. Dünya, Ay ve Güneş geometrisinde görülen periyodik değişimler sonucunda her 29,5 günde tekrar eden Ay’ın evreleri oluşur.
Ay, insanların üzerine iniş yaparak yürüdükleri tek gökcismidir. Yerçekiminden kurtulup uzaya çıkan ve Ay’ın yakınından geçen ilk yapay nesne Sovyetler Birliği’nin Luna 1 uydusudur. Ay yüzeyine çarpan ilk insan yapısı nesne Luna 2 uydusudur. Normalde görünmeyen Ay’ın öteki yüzünün ilk fotoğraflarını ise Luna 3 uydusu çekmiştir. Bu üç uydu da 1959 yılında uzaya fırlatılmıştır. Ay yüzeyine ilk yumuşak iniş yapabilen uzay aracı Luna 9, ve Ay yörüngesine giren ilk insansız uzay aracı da Luna 10’dur. Bu iki uydu da 1966’da uzaya fırlatılmıştır. ABD’nin Apollo programı 1969 ve 1972 yılları arasında altı başarılı inişle, günümüze kadar insanlı görevleri başaran tek uzay programıdır. Ay’ın doğrudan insanlar tarafından incelenmesine Apollo programının bitişiyle son verilmiştir.
Fiziksel Özellikleri
Ortalama Çap Ortalama Yarıçap |
3.474,13 km (0,273 x Yer) 1.737,06 km (0,273 x Yer) |
||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
Ekvatoral Çap Ekvatoral Yarıçap |
3.476,28 km (0,273 x Yer) 1.738,14 km(0,273 x Yer) |
||||||
Kutuplar Arası Çap Kutuplar Arası Yarıçap |
3.471,94 km (0,273 x Yer) 1.735,97 km (0,273 x Yer) |
||||||
Basıklık | 0,00125 | ||||||
Yüzey Alanı | 3,793×107 km² (0,074 x Dünya) |
||||||
Hacim | 2,1958×1010 km³ (0,020 x Dünya) |
||||||
Kütle | 7,3477×1022 kg (0,0123 x Dünya) |
||||||
Ortalama Yoğunluk | 3.346,4 kg/m³ | ||||||
Ekvatorda Yerçekimi | 1,622 m/s² (0,1654 g) |
||||||
Ekvatorda Kurtulma Hızı | 2,38 km/s | ||||||
Eksen Eğikliği | 6,688° | ||||||
Albedo | 0,12 | ||||||
Kadir | −2.5 to −12.9 −12.74 (ortalama dolunay) |
||||||
Yüzey Sıcaklığı |
|
Yörüngesi ve Dünya ile olan ilişkisi
Ay, sabit yıldızlara göre Dünya yörüngesinde her 27,3 günde bir tam tur atar. Ancak Dünya’da kendi yörüngesinde Güneş’in çevresinde döndüğü için Ay’ın evrelerinin dönüşümü için biraz daha uzun bir zaman, 29,5 gün gerekir. Diğer gezegenlerin uydularının aksine Ay Dünya’nın ekvator düzlemi üzerinde değil, tutulum düzlemi yakınlarında yörüngededir. Gezegeninin boyutlarına göre Güneş Sistemi içinde en büyük doğal uydudur. (Charon cüce gezegenPlüton’dan daha büyüktür.)
Dünya üzerinde görülen gelgit etkilerinin çoğu Ay’ın kütleçekim alanı nedeniyle oluşmaktadır, Güneş’in etkisi çok azdır. Gelgit etkileri nedeniyle Dünya ile Ay arasındaki ortalama uzaklık her yüzyılda 3,8 m artmaktadır. Açısal momentumun korunumu nedeniyle Ay’ın yarı büyük ekseninin artmasıyla birlikte Dünya’nın dönüşü yüzyılda 0,002 saniye kadar yavaşlamaktadır.
Dünya ve Ay sistemi bazen gezegen-uydu sistemi olarak değil de çifte gezegen sistemi olarak değerlendirilir. Bunun nedeni Ay’ın çevresinde döndüğü gezegene göre oldukça büyük olan boyutlarıdır. Ay’ın çapı Dünya’nın dörtte biri, kütlesi de 1/81’idir. Ancak sistemin orta kütle merkezi yeryüzünün 1.700 km. yani Dünya yarıçapının dörtte biri kadar altında olması nedeniyle bu görüş bazıları tarafından eleştirilmektedir. Ay yüzeyi Dünya’nın onda birinden azdır ve Dünya’nın kara alanının yaklaşık dörtte biri kadardır.
1997’de asteroit 3753 Cruithne’nin Dünya ile bağlantılı olağandışı bir atnalı yörünge üzerinde olduğu bulundu. Ancak gökbilimciler bu asteroiti Dünya’nın ikinci doğal uydusu olarak kabul etmemektedir çünkü yörüngesi uzun dönemde kararlı değildir. Daha sonra Cruithne ile benzer yörüngede bulunan Dünya’ya yakın üç asteroit daha bulunmuştur: (54509) 2000 PH5, (85770) 1998 UP1 ve 2002 AA29.
Ay yüzeyi
Ay, Dünya’nın yörüngesinde eş zamanlı olarak dönmektedir, yani her zaman aynı yüzü Dünya’ya dönüktür. Ay’ın oluşumunun başlarında dönüşü yavaşladı ve Dünya’nın kütlesi nedeniyle oluşan gelgit deformasyonlarına bağlı sürtünme etkilerinin sonucu olarak günümüzdeki konumunda kilitlendi.
Çok uzun zaman önceleri Ay daha hızlı dönerken, gelgit tümseği Dünya-Ay hattının önünde dönüyordu. Çünkü gelgit tümsekleri yeteri kadar hızlı olarak Dünya ile aynı hatta gelemiyordu. Bu hattın dışına çıkan tümsek nedeniyle oluşan tork Ay’ın dönüşünü yavaşlattı. Ay’ın dönüşü yörünge hızına denk gelecek kadar yavaşladığında gelgit tümseği Dünya’nın tam karşısına geldi ve bu nedenle tork ortadan kayboldu. İşte bu nedenden ötürü Ay, Dünya yörüngesinde döndüğü hızla kendi çevresinde de döner ve Dünya’dan her zaman Ay’ın aynı yüzü görünür.
Ay’ın göründüğü açının küçük değişimleri (Ay sallantısı) nedeniyle Ay yüzeyinin %59’u görünür.
Ay’ın Dünya’ya karşı olan yüzünden Ay’ın görünen yüzü, diğer tarafına da Ay’ın öteki yüzü denir. Öteki yüz Ay’ın karanlık yüzü ile karıştırılmamalıdır. Ay’ın karanlık yüzü herhangi bir anda Güneş tarafından aydınlatılmayan yarıküresidir. Ayda bir kere bu yüz yeniay safhasına Ay’ın görünen yüzü olur. Ay’ın öteki yüzü ilk olarak 1959’da Sovyet uzay sondası Luna 3 tarafından fotoğraflandı. Ay’ın öteki yüzünün ayırt edici özelliklerinden biri Ay denizi (Latince: (mare, çoğulu maria) adı verilen düzlüklerin hemen hemen hiç olmamasıdır.
Ay denizleri
Çıplak gözle rahatlıkla görünebilen Ay yüzeyinde bulunan karanlık Ay düzlüklerine Ay denizi denir. Çünkü antik dönem gökbilimcileri bunların suyla dolu olduklarını zannediyordu. Günümüzde bunların katılaşmış bazalt olduğu bilinmektedir. Bazaltı oluşturan lav, Ay yüzüne göktaşları ve kuyrukluyıldızların çarpması sonucu oluşan krater düzlüklerini doldurmuş ve katılaşarak bu bazaltı oluşturmuştur (Oceanus Procellarum krater düzlüğü değildir ve bu kurala önemli bir istisna oluşturur.) Ay denizleri hemen hemen yalnızca Ay’ın görünen yüzünde bulunur. Ay’ın öteki yüzünün yalnızca %2’sinde birkaç dağılmış küçük düzlük bulunur.Ayın görünen yüzündeyse bu oran %31’dir.Bu farklılığın en akla yatkın açıklaması, Lunar Prospector uzay sondasının gamma ışını spektrometresi ile elde edilen jeokimyasal haritalarda gösterildiği üzere Ay’ın görünen yüzünde ısı üreten elementlerin daha yüksek konsantrasyonda bulunmasıdır.Kalkan tipi yanardağlar ve kubbemsidağlar görünen yüz üzerindeki Ay denizlerinde rastlanan özelliklerdir.
Ay dağları
Ay yüzeyinde görünen açık renkli bölgelere Ay dağları (Latince: terrae (çoğul), terra (tekil)) denir çünkü Ay denizlerinden daha yüksektirler. Ay’ın görünen yüzünde, içleri bazalt ile dolu olan kraterlerin çevresinde birçok dağ sırasına rastlanır. Bunların kraterlerin çevrelerinde oluşan yükseltilerin kalıntıları olduğu düşünülmektedir. Dünya’da karşılaşılan oluşumun aksine, başlıca Ay dağlarının hiçbirinin tektonik etkinlikler sonucu oluşmadığına inanılmaktadır.
1994 yılında gerçekleştirilen Clementine görevinden alınan görsellerde Ay’ın kuzey kutbunda bulunan 73 km genişliğindeki Peary kraterinin çevresindeki dört dağlık bölgenin tüm Ay günü boyunca günışığı aldığı görülmüştür. Günışığının sürekli aydınlatığı bu bölgeler, Ay’ın tutulum düzlemine olan oldukça küçük eksenel eğikliği nedeniyle mümkündür. Güney kutbunda benzer bölgelere rastlanmamıştır, ancak Shackleton krateri Ay gününün %80’i boyunca gün ışığı altındadır. Ay’ın küçük eksenel eğikliğinin bir başka sonucu da kutup bölgesinde kraterlerin dibinde sürekli gölgede kalan bölgeler olmasıdır.
Kraterler
Ay’ın yüzeyinde gökcisimlerinin çarpması sonucu oluşan birçok krater bulunur. Çapı 1 km.’den büyük yaklaşık yarım milyon krater Ay yüzeyine göktaşlarının ve kuyrukluyıldızların çarpması sonucu oluşmuştur. Kraterler hemen hemen sabit bir oranla oluştuğu için birim alanda bulunan krater sayısı yüzeyin yaşını tahmin etmek için kullanılabilir. Atmosferin, hava olaylarının ve yakın geçmişte jeolojik etkinliklerin olmaması sayesinde bu kraterler, Dünya’dakilerin aksine oldukça iyi korunmuştur.
Ay yüzeyinin ve Güneş Sistemi’nin bilinen en büyük krateri Güney Kutbu – Aitken düzlüğüdür. Bu çarpma havzası Ay’ın öteki yüzünde Güney Kutbu ile ekvator arasında yer alır; 2240 km. çapında ve 13 km. derinliğindedir. Ay’ın görünen yüzünde başlıca kraterler Mare Imbrium, Mare Serenitatis, Mare Crisium, ve Mare Nectaris’tir.
Regolit
Aykabuğunun üzerinde regolit adı verilen taş ve tozdan oluşan bir tabaka bulunur. Yüzeye çarpan gökcisimleri nedeniyle oluşan regolit eski yüzeylerde yeni yüzeylere nazaran daha kalındır. Özel olarak regolitin kalınlığının denizlerde 3-5 metre, daha eski yayla bölgelerinde ise 10-20 metre arasında değiştiği tahmin edilmektedir. Çok ince toz hâlinde bulunan regolit tabakasının altında onlarca kilometre kalınlığında oldukça parçalanmış kayalardan oluşan megaregolit tabakası bulunur.
Su varlığı
Ay yüzeyine sürekli çarpan göktaşları ve kuyrukluyıldızlar nedeniyle küçük miktarlarda su büyük olasılıkla yüzeye eklenmiştir. Bu durumda günışığı suyu elementlerine yani hidrojen ve oksijen ayıracak, bunlar da Ay’ın zayıf kütle çekimi nedeniyle zamanla yüzeyden kaçacaktır. Ancak Ay’ın dönme ekseninin tutulum düzlemine yalnızca 1.5° gibi çok küçük bir eğiklik yapması nedeniyle kutuplar yakınında bulunan bazı derin kraterler hiçbir zaman doğrudan günışığı almadığından ve sürekli gölgede kaldığından buraya düşen su molekülleri uzun zaman süreleri boyunca kararlılığını koruyacak.
Clementine görevi güney kutbunda gölgede kalmış böyle kraterleri haritalandırdı, ve bilgisayar simülasyonları yaklaşık 14.000 km² kadar bir bölgenin sürekli gölgede kaldığını göstermektedir. Clementine görevinin bistatik radar deneyi küçük donmuş su ceplerine işaret eder ve Lunar Prospector görevinden gelen bilgiler kutup bölgeleri yakınlarında regolitin üst bölümlerinde aşırı derecede yüksek hidrojen konsantrasyonlarını gösterir. Toplam su buzu miktarının bir kilometre küp olduğu tahmin edilmektedir.
Su buzu kazılarak toplanabilir ve nükleer jeneratörler ya da güneş panelleriyle donatılmış elektrik santralleri tarafından hidrojen ve oksijene ayrılabilir. Ay üzerinde kullanılabilecek miktarda su bulunması, Ay’ı yaşanılabilir kılmak için önemlidir çünkü Dünya’dan su taşımak mümkün olamayacak kadar pahalı olacaktır. Ancak son zamanlarda Arecibo gezegen radarı ile yapılan gözlemler, Clementine radarının su buzu bulunduğuna dair işaret ettiği bilgilerin aslında görece yeni kraterlerin oluşumunda fırlayan kayaların sonucu olabileceğini göstermiştir. Ay üzerinde ne kadar su bulunduğu sorusunun cevabı henüz bilinmemektedir.