Bir şehidin mektubu: Şehitler ölmez - kainatingunesi.com

Muammer Gökalp anlatıyor:

Askerlik görevimi yaptığım Gaziantep’deki 49. Piyade Alayı, Kıbrıs Harekâtında ilk çıkartmaya katıldı. Birliğimize, düşman kuvvetlerinin kümelendiği Beşparmak Dağları’nın ele geçirilmesi emri verilmişti. Yoğun bir ateş yağmuru altında şehidler veriyorduk.

İşte bu taarruz arasında, daha önce hiç görmediğim bir asker, siperde yanıma yaklaştı ve cebinden çıkardığı mektubu bana uzatarak: “Türkiye’ye döndüğünde bu mektubu, üzerindeki adrese bırakırsın!” dedi. Şaşırmıştım. İkimiz de savaşın içindeydik ve kimin sağ kalacağı belli değildi.

Ben, moral vermek gayesiyle “İnşaallah ikimiz de döneceğiz.” dedim. Asker, “Ben dönemem, ama inşallah sen dönersin” karşılığını verdi. Bu arada mektubu almam için ısrar ediyordu. Emrivâkisi karşısında şaşkınlığım daha da arttı. “Bu adam benim döneceğimi kendisinin kalacağını nereden biliyor.” diye düşündüm ve dayanamayarak mektubunu aldım.

Tabii savaş hali.. Askeri bir daha görmedim. Tam teçhizatlı ve silahlı olan bu asker, bildiğim kadarıyla bizim birliğin askeri değildi. Çarpışmalar sırasında bacağımdan yaralandım, ama gene taarruza katıldım ve bir yıl sonra terhis olup, Gölcük Ulaşlı’ya döndüm. Mektubu unutmuştum. Bir gün bavulumu karıştırırken emanet mektup gözüme ilişti. Ertesi günü mektubu yerine ulaştırmak için İstanbul’a gittim.

Üzerindeki adrese göre ev Aksaray’da idi. Evi buldum. Bu arada “Mektubu veren asker belki dönmüştür.” diye düşünüyordum. Kapıyı çaldım. Yaşlı bir kadın kapıyı açtı.

Mektup zarfında yazılı adresi sordum. “Burası” dedi. Mektubu kendisine uzatarak, “Bu mektubu oğlunuz Kıbrıs’dan gönderdi dedim. Bilmem belki kendisi de gelmiştir.” Kadın büyük bir şaşkınlık içinde beni içeriye davet ederken “Bizim Kıbrıs’ta çarpışan oğlumuz yok.” dedi. İyice şaşırmıştım. Biraz sonra kadının beyi de yanımıza geldi. Hadiseyi ona da anlattım. Yaşlı adam birşey söylemeden yanımdan ayrıldı ve biraz sonra bir fotoğraf albümüyle birlikte geldi. Albümü açtı ve üç gencin birlikte çektirmiş olduğu fotoğrafın ortasındaki delikanlıyı göstererek
-Size mektubu veren bu muydu? diye sordu. Resme baktım.
-Evet, buydu…dedim. Gayet iyi hatırlıyorum.
Kadın hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Yaşlı adam “Resimdeki genç oğlumdu, dedi. Ama 35 yıl önce, Kore’de şehid düşmüştü.
Kendimi evden dışarı zor attım. Hadiseyi bir türlü unutamıyorum.

Zafer Dergisi

Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Siz Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyiniz!”

16-17 Ağustos 1988 – www.turktakvim.com