BİRİNCİ VAZÎFEMİZ - kainatingunesi.com

“Abdullah-ı Hakkârî”, âlim ve velî bir zât.
Derslerinde, herkese ederdi çok nasîhat.

O, yine bir sohbette, buyurdu: (Ey insanlar!
“Âhiret”e dönün ki, netîcede ölüm var.

İnsanın, bu dünyâya gelmesine tek sebep,
Rabbine, tevâzûyla “İbâdet etmek”tir hep.

İbâdetten maksat da, Ona boyun bükmektir.
Onun emrine göre işini yürütmektir.

Dînimiz, bu hayâtı etmiştir tam ihâta.
Yaptığımız her bir iş, ya “Sevap”tır, ya “Hatâ”.

Hâsılı her fiilin, dinde bir hükmü vardır.
Yâni her yapılan iş, ya “Sevap”, ya “Günâh”tır.

Bir insan, öğrenir de önce ilmihâlini,
Buna göre yaparsa, her günkü ef’âlini,

Her an, Hak teâlâya yapmış olur ibâdet.
En büyük kerâmettir bu dinde istikâmet.

Maksat, islâmiyyete uydurmaktır hâlini.
Ve hiç unutmamaktır her işinde Rabbini.

Yâni düşünmeli ki her amelde muhakkak:
“Râzı mıdır, değil mi bu işten cenâb-ı Hak?”

Rabbimiz neden râzı, neden râzı değildir?
Bunlar da, dînimizde gâyet açık bellidir.

İslâm âlimlerimiz, çalışıp gündüz gece,
Meydana çıkarmıştır bunları ince ince.

Birinci vazîfemiz, bunları öğrenmektir.
Sonra, buna muvâfık, sâlih amel etmektir.

İki kanat gibidir, yâni “İlim” ve “Amel”.
Ve islâm binâsında, bunlardır iki temel.

Bu ikisi olmazsa, müslümânlık olamaz.
Ve insan, âhirette azâbtan kurtulamaz.)

Bir gün de buyurdu ki: (Fırsatlar ganîmettir.
Şu boş geçen zamanlar, çok büyük bir nîmettir.

Bir islâm âliminin kitâbını okuyan,
Sohbet etmiş sayılır Onun ile bir zaman.

Hattâ büyüklerimiz, şöyle buyurmuşlardır:
(Din kitâbı okumak, sohbetin yarısıdır.)

Meselâ “Mektûbât”ı okuyan edeb ile,
sohbet etmiş sayılır, “İmâm-ı Rabbânî”yle.

“İmâm-ı Gazâlî”yle kim isterse konuşmak,
Onun eserlerini okumalıdır ancak.

Çünkü bu velîlerin adları, her nerede,
Anılsa, bulunurlar ânında o yerlerde.

Adlarının geçtiği mahallere, hem dahî,
Yağar gökten bereket ve rahmeti ilâhî.

Kim, “Kur’ân-ı kerîm”i eder ise tilâvet,
O dahî “Rabbimiz”le konuşmuş olur elbet.

Bu gün, islâmiyyeti öğrenmek çok kolaydır.
Dînimizi öğreten doğru kitaplar vardır.

Lâkin bozukları da var ki, hem de pek fazla,
O bozuk kitapları, sokmayın eve aslâ.)