EBÛ HUREYRE (radıyallahü anh) - kainatingunesi.com

Eshâb-ı kiram arasında en çok hadîs-i şerîf rivayet edenlerden, ismi hakkında değişik rivayetler vardır: En meşhûru, Abdurrahmân bin Sahr olduğudur. Yemen’in Devs kabîlesindendir. Künyesi Ebû Hureyre’dir. Bu künyenin verilişi hakkında kendisi şöyle demiştir: “Bir gün kaftanımın içinde küçük bir kedi taşıyordum. Resûlullah efendimiz beni o hâlimle gördü. “Nedir bu?” buyurdu. Ben de; “Kedicik” dedim. Bunun üzerine Resûlullah bana, “Ey Ebû Hureyre (Ey kedicik babası)!” buyurdu. Ebû Hureyre (radıyallahü anh), 676 (H. 57) senesinde seksen yaşında iken Medîne-i münevvere’de vefat etti.

Ebû Hureyre’nin (radıyallahü anh) gençliği fakirlik ve sıkıntı içinde geçti. Yemen’deki Devs kabilesinin en ileri gelenlerinden ve meşhûr şâir olan Tufely bin Amr (radıyallahü anh), Peygamber efendimizin duası ve emri üzerine kabilesini İslâm’a davet edince, ilk kabul eden Ebû Hureyre (radıyallahü anh) oldu. Hicretin 7. yılında Tufeyl bin Amr (radıyallahü anh), îmân edenlerle birlikte Yemen’den ayrıldı. Yetmiş kişiyi aşkın bu kafile Medine’ye geldi. Yolculuğun uzun sürmesinden sıkılan ve sabırsızlanan Ebû Hureyre, bir an önce sevgili Peygamberimizi görmek ve O’na kavuşmak aşkıyla yanıyordu. Bu hâlini şu beytle dile getirmiştir:

“Yâ leyleten min tûlihâ ve anâihâ,
Âlâ ennehâ min dâr-il küfri necatı.”

(Ey yolculuk gecesi! Bıktım yolun uzunluğundan ve sıkıntısından. Fakat bu yolculuktur, kurtaran beni küfür ve inkâr yurdundan…)

Hazret-i Ebû Hureyre Medine’ye geldiği sırada, Peygamber efendimiz Hayber’in fethine gitmişti. Kâfiledekiler, Resûlullah efendimizi bir an önce dünyâ gözüyle görmek ve O’na kavuşmak istediklerinden, Medine’de kalmayıp doğruca Hayber’e hareket ettiler. Oraya vardıklarında sevgili Peygamberimiz Natat kalesini fethetmiş, Ketibe kalesini de kuşatmıştı. Server-i âlem efendimizin huzuruna vardıklarında, Ebû Hureyre’ye bakıp; “Sen kimlerdensin” buyurdu. O da; “Devs kabîlesindenim!” dedi. Sevgili Peygamberimiz; “Devs içinde kimi gördümse, onda hayır gördüm” buyurdular. Bundan sonra Ebû Hureyre (radıyallahü anh) Peygamber efendimize tabî olduğuna dâir bî’at etti. Eliyle musâfeha ederek, müslüman olduğunu bildirdi. Gelirken yolda kölesini kaybetmişti. Ebû Hureyre (radıyallahü anh), Peygamber efendimizle otururken kölesi çıkageldi. Resûlullah efendimizin aşkıyla yanan Ebû Hureyre (r. anh), efendimize kavuşmanın sevinci ile; “Anam-babam, canım sana feda olsun yâ Resûlallah! Şâhid ol ki o, hürdür. Ben onu Allah rızâsı için âzâd ettim” dedi. Hayber’in fethinden sonra Peygamber efendimiz, hazret-i Ebû Hureyre’ye ve Yemen’den gelen Devslilere Hayber’de alınan ganimetlerden hisse verdi. Sonra Medine’ye döndüler. Bundan sonra, Ebû Hureyre, Yemen’e dönmeyip Medine’de kaldı.

Hazret-i Ebû Hureyre, Peygamber efendimizin yanına geldikten sonra, O’ndan hiç ayrılmadı. Ticâret, mal, servet gibi hiç bir meşgalesi yoktu. Bunlarla hiç uğraşmadı. Eshâb-ı kiramın en fakiri olduğu için, Eshâb-ı Suffa arasına katıldı. Eshâb-ı Suffa, Mescid-i Nebî’de kalır, hep ilimle meşgul olurdu. Ebû Hureyre (radıyallahü anh), Resûl-i ekrem sallallahü aleyhi ve sellem efendimizin hep huzurunda bulunduğu için, pek çok hadîs-i şerîf işitmiş ve rivayet etmiştir. Bir gün Peygamber efendimize; “Yâ Resûlallah! Senden işittiklerimi hafızamda fazla tutamıyorum” diye arz etmişti. Bunun üzerine Peygamberimiz; “Örtünü uzat” buyurunca, ridâsını uzattı. Resûlullah efendimiz, dua etti, iki mübarek eliyle üç defa ona doğru su saçtı ve “Örtünü göğsüne sür” buyurdu. O da sürdü. Böylece Allahü teâlâ, artık işittiklerini asla unutmayan bir hafıza ihsan etti. Ömrü uzun oldu ve çok hadîs-i şerîf rivayet etti.

Hadîs-i şerîf öğrenme hususundaki gayreti çok fazla idi. Bir defasında hazret-i Âişe validemizden; “Resûlullah’ın sözlerini ve hâllerini siz mi çok biliyorsunuz, yoksa Ebû Hureyre mi?” diye sordular. Şöyle cevap verdi: “Ebû Hureyre bilir. Çünkü ben ev işleriyle meşgul olurdum. Yemîn ederim ki, Ebû Hureyre bütün vaktini Resûlullah’ın huzurunda geçirmiştir.” Ebû Hureyre (r. anh), dört sene gibi kısa bir zamanda pek çok hadîs-i şerîf rivayet etmesini başkalarının yadırgamasına karşı; “Evet, ben Hayber gazası sırasında Resûlullah’ın yüksek huzuruna kavuştum. O sırada otuz yaşlarında idim. Ondan sonra hep yanında bulundum. Evine girip çıktım, hizmet ettim. Bir çok muharebede de hizmetinde bulundum. Birlikte hacca gittim. Elbette daha fazla hadîs-i şerîf bilirim. Çünkü, Resûl aleyhisselâm ile temasım, diğerlerinin temasından çoktur” diye cevap vermiştir.

Hazret-i Ebû Hureyre, 5374 hadîs-i şerîf rivayet etmiştir. Peygamber efendimizden bizzat işiterek ve Eshâb-ı kiramdan, hazret-i Ebû Bekr’den, hazret-i Ömer’den, hazret-i Âişe’den hadîs-i şerîf rivayet etmiştir. Kendisinden de Abdullah ibni Abbâs, Abdullah ibni Ömer, Enes bin Mâlik, Vasile bin Eska, Câbir bin Abdullah (radıyallahü anhüm) başta olmak üzere 800’den fazla Eshâb ve Tabiîn, hadîs-i şerîf rivayet etmiştir. Rivayetleri toplanıp yazılmıştır. Ebû Hureyre’nin (radıyallahü anh) rivayet ettiği hadîs-i şerîflere, bütün hadîs kitapları yer vermiştir. Bunlardan, üç yüz yirmi beşi Buhârî ve Müslim’de ittifakla yer almıştır. Ayrıca, Sahîh-i Buhârî’de doksan üç, Sahîh-i Müslim’de yüz seksen dokuz rivâyet-i vardır.

Ebû Hureyre’nin (radıyallahü anh) sevgili Peygamberimizin vefatından sonra en çok sevdiği ve meşgul olduğu iş, hadîs-i şerîf rivayet edip yaymak olmuştur. Hazret-i Ebû Bekr’in halîfeliği sırasında idâri işlerle meşgul olmayan Ebû Hureyre (radıyallahü anh), hazret-i Ömer devrinde Bahreyn valiliğine tâyin edildi. Hazret-i Osman’ın halîfeliği sırasında Mekke kadılığı yaptı. Hazret-i Muâviye zamanında da Medîne valisi oldu.

Ebû Hureyre (radıyallahü anh) fazîleti ve islâm’ı yaşamasıyla mükemmel bir numûne idi. Geceleri çoğu kere ibâdet ile geçirir, sabaha kadar namaz kılar, Kur’ân-ı kerîm okurdu. Her ayın başında üç gün oruç tutardı. İbâdetlerde çok ihtiyatlı hareket ederdi. Hep abdestli bulunur ve; “Resûlullah efendimiz; “Abdestli olan vücûd a’zâsına Cehennem ateşi dokunmaz” buyurdu” derdi.

Ömrünün son günlerinde hastalandı. Hastalığını duyup gelenler, büyük bir kalabalık meydana getirdiler. Bu sırada o; “Allah’ım sana kavuşmayı seviyorum. Bunu bana nasîb eyle” diye yalvarıyordu.

Ebû Hureyre’nin (radıyallahü anh) rivayet ettiği hadîs-i şerîflerden bir kısmı şunlardır:

“Bir kimse bir mü’minin dünyâ üzüntülerini giderip ferahlandırır’sa, Allahü teâlâ da kıyamet günü onun üzüntülerinden birini giderir.”

“Her kim bir müslümanın ayıbını örterse, Allahü teâlâ da dünyâ ve âhırette onun ayıbını örter.”

“Her kim eli dar olan borçluya kolaylık gösterirse, Allahü teâlâ da dünyâ ve âhırette ona kolaylık gösterir.”

“Bir kul din kardeşine yardımda bulundukça, Allahü teâlâ da ona yardım eder.”