EBÛ MÜSLİM HAVLÂNÎ "Rahmetullahi Aleyh" - kainatingunesi.com

EBÛ MÜSLİM HAVLÂNÎ “Rahmetullahi Aleyh”

Ebû Müslim Havlânî hazretleri hiç dünyâ sözü söylemezdi. Dünyâ ile alâkalı konuşanların yanından ayrılırdı. Bir gün bir mescidde bir gurub insanın toplandığını görerek, âhıret ile alâkalı konuşuyorlardır diye yanlarına gidip oturdu. Biri benim kölem ticâretden döndü, çok kâr getirdi, dedi. Bir diğeri, dört köle hâzırladım, falan yere sefere göndereceğim, dedi. Ebû Müslim Havlânî onlara bakıp dedi ki: Sizin hâliniz şu kimseye benzer. Bir kimse şiddetli yağmur altında yolda kalmışdır ve sığınacak bir yer arar. O sırada büyük bir dergâh ve büyük bir kapı görür. Şu kapıdan içeri gireyim de, yağmur kesilinceye kadar orada durayım, der. Kapıdan içeri girince, binânın damının olmadığını görür! Ben de sizden birşeyler istifâde edeyim diye yanınıza oturdum. Meğer siz dünyâ ehli imişsiniz, dedi.

Şöyle nakl edilmişdir: Esved-i Anesî Yemende peygamberlik da’vâsında bulundu. Ebû Müslim Havlânîyi “rahmetullahi aleyh” yanına çağırıp, benim Allahın peygamberi olduğuma şehâdet eder misin dedi. Hâyır, dedi. Muhammedin “aleyhisselâm” Allahın Resûlü olduğuna şehâdet edermisin, dedi. Evet ederim, dedi. Birkaç def’a aynı şeklde sordu ve aynı cevâbları aldı. Esved-i Anesî onu, büyük bir ateşin içine atmalarını emr etdi. Ateşi yakıp onu içine atdılar. Ateş onu aslâ yakmadı. Esved-i Anesîye dediler ki, onu buradan başka bir yere gönder. O sana inanmaz ve inananların sana karşı inançlarını bozar. Esved-i Anesî ona Yemenden gitmesini söyledi. O da Medîneye gitdi. O sırada Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” vefât etmiş ve Hazret-i Ebû Bekr “radıyallahü anh” halîfe olmuşdu. Ebû Müslim Havlânî “rahmetullahi aleyh” mescide girip, nemâz kıldı. Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” onu gördü. Yanına gidip, hangi kavmdensin, dedi. Yemen ehlindenim deyince, yalancı peygamberin ateşe atdığı kimse ne yapdı, diye sordu. O Abdüllah bin Sevb idi, dedi. Hazret-i Ömer yemîn vererek, o sensin deyince, evet benim dedi. Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” onu bağrına basdı ve ağladı. Onu hazret-i Ebû Bekrin “radıyallahü anh” yanına götürdü. Hazret-i Ebû Bekr ile kendi arasında yer açıp onu oturtdu ve “Allahü teâlâya hamd olsun ki, hayâtda iken İbrâhîm Halîlürrahmâna “aleyhisselâm” yapılan işin, ümmet-i Muhammedden “aleyhisselâm” birine yapıldığını görmek nasîb oldu” dedi.

Nakl olunur ki, Ebû Müslim Havlânînin “rahmetullahi aleyh” bir câriyesi vardı. O câriye, bir gün efendim, çokdan beri yemeklerine zehr katıyorum, hiçbir zarar görmüyorsun, dedi. Niçin katıyorsun diye sorunca, ben gencim, ne yatağına yaklaşdırıyorsun, ne de satıyorsun, dedi. Ebû Müslim Havlânî “rahmetullahi aleyh” ben her yemekde: “Bismillâhi hayrulesmâi Bismillâhi lâ yedurru ma’asmihî dâün fil ardı vessemâi” düâsını okurum, buyurdu.

Ebû Müslim Havlânî her ne zemân rûm diyârına gazâya gitse, önlerine büyük bir nehr çıkdığı zemân, berâber bulunduğu kimselerin önüne geçer, Allahü teâlânın ismiyle o sudan geçer ve onu ta’kîb edenler de geçerlerdi. Herhangi bir eşyânızı su götürürse bana haber verin, derdi. Bir kimse bilerek suya bir torba atdı. Ona gidip, torbamı su götürdü, dedi. Ebû Müslim Havlânî “rahmetullahi aleyh” o kimseye, arkamdan gel dedi. Biraz gitdiler, torbanın bir ağaca takılmış olduğunu gördüler. O kimseye haydi torbanı al, dedi.

Şöyle nakl edilmişdir: Ebû Müslim Havlânî, bir mikdâr parayla un almak için pazara gitdi. Bir dilenci ondan bir şey istedi ve çok ısrâr etdi. O dilenciden kurtulmak için başka bir tarafa gitdi. Dilenci yine karşısına çıkdı. Sonunda un almak için götürdüğü parayı dilenciye verdi. Yanındaki un torbasını bir marangoz dükkanına gidip, odun talaşı ile doldurdu. Torbanın ağzını bağlayıp evine götürdü. Hanımından habersiz bir yere koydu. Hanımı torbayı açıp un olduğunu görerek hamur yapıp ekmek pişirdi. Ebû Müslim Havlânî bir müddet sonra, çekinerek eve geldi. Hanımı pişirdiği ekmeği ve yemeği getirdi. Yidikden sonra, bu ekmeği nereden yapdın diye sordu. Hanımı, getirdiğin undan yapdım, dedi. Ebû Müslim Havlânî, hanımına hiçbir şey söylemedi, durumu anlatmadı.

Ebû Müslim Havlânî evine girince, Allahü ekber diyerek tekbîr getirirdi. Hanımı da tekbîr getirerek karşılar ve hizmetini görürdü. Bir gün bir kadın hanımına gelerek, eğer kocan Mu’âviye “radıyallahü anh” aleyhinde söz söylerse, ona bir hizmetci veririm ve çok yardımda bulunurum, râhat geçinirsiniz, dedi. Ebû Müslîm Havlânî hazretleri akşam eve gelince tekbîr getirdi. Hanımı her zemânki âdetini terkedip, tekbîrle karşılamadı ve hizmetini görmedi. Bir kimsenin, hanımına fesâdcılık yapdığını anladı. Allahım, hanımıma fesâdcılık yapan kimsenin gözlerini kör eyle diye düâ etdi. Fitneci kadın evinde oturuyordu ve önünde bir çıra vardı. Birden bire yanındakilere çıra söndü, dedi. Yanındakiler hâyır sönmedi, yanıyor dediler. Kadın öyleyse benim gözlerim kör oldu, dedi. Sonra gözlerinin Ebû Müslim Havlânînin düâsıyla kör olduğunu anladı. Huzûruna gidip, yapdığı işe pişmân olduğunu söyliyerek, düâ etmesini istedi. Ebû Müslim Havlânî “rahmetullahi aleyh” Allahım, eğer bu kadın doğru söylüyorsa, gözlerini aç diye düâ etdi. Kadının gözleri açıldı.

Ceylânlar, Ebû Müslim Havlânînin “rahmetullahi aleyh” yanına uğrarlardı. Çocuklar ceylânların durması ve ellerini onlara dokunmaları için düâ etmesini isterlerdi. Ebû Müslim Havlânî düâ ederdi ve Allahü teâlâ ceylânları durdururdu. Çocuklar onlara elleriyle dokunurlardı.