Eshâb-ı Kirâmın “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” Menâkıbı - 8 - kainatingunesi.com

Eshâb-ı Kirâmın “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” Menâkıbı:

Sekizinci Menâkıb:

(Ravda-tül ulemâ) kitâbı yirmiyedinci bâbda, Eshâb-ı kirâmın “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” üstünlükleri beyân olunmuşdur. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin hadîs-i şerîflerine uymak ve taklîd etmek câizdir. Bunda ihtilâf yokdur. Eshâbı kirâmın “aleyhimürrıdvân” kavl-i şerîflerini taklîd câiz midir, değil midir, ihtilâf etdiler. Âlimlerimiz, zâhir usûlde dediler ki, câizdir. Bütün Sahâbenin kavlleri huccetdir. Ma’nâlarını bilmeden, onu tasdîk ederiz ve amel ederiz. Hattâ İmâm-ı a’zam “rahimehullah” hazretlerinden rivâyet olunmuş ki, kendisine soruldu: Sizin sözleriniz, Allahü tebâreke ve teâlâ hazretlerinin kitâbı Kur’ân-ı kerîme muhâlif olursa, ne yapmak gerekdir. Buyurdu ki: Benim kavlimi terk edip, Kitâbullaha uyunuz [onun bildirdiği gibi yapınız!]. Yine soruldu: Sizin kavliniz Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” kavline muhâlif olursa, ne yapmak gerekdir. Buyurdu ki: Benim kavlimi terk edip, Resûlullahın kavli ile amel ediniz. Sonra yine soruldu: Sahâbe-i güzîn hazretlerinin kavlleri, senin kavline muhâlif olursa, ne yapmak lâzımdır. Buyurdu ki: Benim kavlimi terk edip, Sahâbe-i kirâmın kavlini tutunuz. Denildi ki, tâbi’înin kavli senin kavline muhâlif olursa, ne yapmak lâzımdır. Buyurdu ki: Biz de onlar gibiyiz. Avâmın kavlini taklîd câiz değildir. Zâhir olan âlimlerimizden rivâyet olunur ki, Sahâbe-i güzînin kavlleri, sözleri hüccetdir. Kavlleri taklîd olunur.

İmâm-ı Şâfi’î “rahimehullahü teâlâ” zâhir usûlünde dedi ki, Sahâbe-i güzîn hazretlerinden her bir kimsenin kavli taklîd olunmaz. İmâm-ı Şâfi’î mezhebi âlimlerinden ba’zıları dediler ki, dört kimsenin kavli taklîd olunur. Onlar (Halîfe-i râşid)dir. Ebû Bekr, Ömer, Osmân, Alî “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în”. Biz deriz ki, bütün Eshâb-ı kirâmın kavlleri taklîd olunur. Ondan dolayı Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinden rivâyet olunmuşdur. Bir hadîs-i şerîfde buyurdular ki: (Eshâbım gökdeki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz!) Ondan dolayı ki, ümmeti bunun üzerine icmâ’ etmişdir ki, insanların en üstünleri, en efdalleri Muhammed Mustafâ “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin Eshâbıdır. Eğer kavlleri taklîd olunmasa, diğer ümmetler üzerine üstünlükleri açık olmazdı. Allahü teâlâ hazretleri onların fazîletlerini, üstünlüklerini bildirmek için Âl-i İmrân sûresi 159.cu âyet-i kerîmesini gönderdi. Meâl-i şerîfi, (Allahü teâlânın rahmeti ile sen onlara suhûlet gösterirsin. Eğer sen, kötü yaratılışlı, katı kalbli olsa idin, onlar yanından dağılırlar idi. Onları afv et. Onların magfiretini iste ve işlerinde onlar ile müşâvere et!) olan bu âyet-i kerîme, Eshâb-ı güzînin fazîletleri üzerine ve onların kavllerine ittibâ’ üzerine delîldir. Aslında Resûl-i ekrem hazretleri onlar ile müşâvereye muhtâc değildi. Bununla berâber emr olundu. (Ravda-tül ülemâ) kitâbının sözü temâm oldu.

(Mîzân-i Şa’rânî) kitâbında, İmâm-ı Şâfi’î hazretlerinin (Rey’ sâhibleri ve onlardan sakınmak) ile alâkalı sözünün nakl edildiği fâsılda İbni Salâhdan “rahimehullah” şöyle rivâyet etmişdir. Hadîs ilminde nakl etmiş ki, İmâm-ı Şâfi’î hazretleri (Risâle-i kadîme)sinde Sahâbe-i güzîn hazretleri üzerine senâdan sonra dedi ki, onlar o senâya ehldir. (Sahâbe, ilm, ictihâd, vera’ ve akl bakımından bizden üstündür. Onların rey’lerini çok beğeniriz. Bize göre, bizim rey’lerimizden evlâdır!) buyurmuşdur. Beyhekî de rivâyet etmişdir ki, İmâm-ı Şâfi’î hazretlerine soruldu; (yaya olarak hacca gideceğim diye nezr eden bir kimse, sözünde durmasa ne yapması lâzım gelir.) Yemîn keffâreti verir diye cevâb vermişdir. Süâl eden kimse bu fetvâ karşısında duraklayınca, İmâm-ı Şâfi’î buyurmuş ki, (Benden çok üstün olan İbni Ebî Ribâh “radıyallahü teâlâ anh” da böyle fetvâ verdi. [Bu zât sahâbeden idi.]) Yine (Mîzân)da bundan evvel beyân buyurmuşlardır ki, İmâm-ı Şâfi’î; Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hadîs-i şerîflerinden başka, Eshâb-ı kirâmın ve tâbi’înin sözlerinden de ictihâd ederken fâidelenmişlerdir. Yine (Mîzân)da, İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe hazretlerinin, fazîleti, makâmı ve ilmi beyânında nakl olunmuş ki, İmâm-ı Şâfi’î hazretleri; İmâm-ı a’zamın kabrini ziyâret sırasında ictihâdını terk etdi. Sabâh nemâzı vaktinde, sabâh nemâzını kıldı. Sonra buyurdu: (Ben nasıl okuyayım, İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfenin huzûrunda ki, o sabâh nemâzı kılarken kunût okumamışdır.) İmâm-ı Şâfi’î de, edebini gözetmekden dolayı okumadı. Böylece edeb kapısını açdı. Bütün müctehidlere ve kavllerine, iyi düşünülmesini, ictihâdlarından dolayı kötülenemiyeceğinin bilinmesinin lâzım olduğunu ve bunların Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” sözlerinden delîller çıkararak ictihâd etdiklerini bildirmek istedi. Yine (Mîzân)da nakl etmişdir ki, İmâm-ı Şâfi’î hazretleri buyurdu ki, her zemânda hadîs âlimleri Sahâbe-i güzîn “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” gibidir. Zemân-ı şerîflerinde buyururlardı ki, (Ben hadîs âlimlerinden birisini görsem, güyâ Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin Eshâb-ı güzîninden birisini görmüş gibi olurum!) (Mîzân)ın sözü temâm oldu. Ma’lûmdur ki, (Mîzân)dan nakl olan (Ravda)dan nakl olunanı nakz eder. İmâm-ı Şâfi’î hakkında ve onların yüksek şânlarına lâyık olan da budur.

Evliyânın efdali, Sıddîk-ı ekber, ba’dehu Fârûk,

ve Zinnûreynden sonra, Alîdir ol Velîyullah.

Kalan Eshâbı hem ki, cümlesinin zikri hayrolsun,

cemî’i Âl-ü Eshâb-ı kirâmı severim fillah.

Aşere-i mübeşşere ve Fâtıma, Hasen ve Hüseyn,

bu ümmetden bunlara Cennet ile neşhedü billah.

Ve gayri kimseye aynîle Cennetlik denilmez ki,

 o gaybe hükm olur, gaybi ne bilsin kimse gayrîllah.

Ve Eshâb-ı kirâmın cümlesinden sonra ümmetden,

cemî’i Tâbi’în olmuşdur, efdalü Evliyaillah.