HASEN BİN HÂMİD EL-BAĞDÂDÎ - kainatingunesi.com

HASEN BİN HÂMİD EL-BAĞDÂDÎ

Bağdad’da yetişen Hanbelî âlimlerinden, ismi, Hasen bin Hâmid bin Ali bin Mervân el-Verrâk’tır. Künyesi, Ebû Abdullah’dır. “İbn-i Hâmid-i Verrâk” diye meşhur oldu. Bağdadlı olup, birçok âlimden çeşitli ilimler aldı. İliminden çok kimseler istifâde etti. Devlet idarecilerine ve halka ders verir, ve her mes’elede kendisinin fetvasına başvurulurdu. Çok talebesi vardı. Fıkıh, usûl-i fıkıh, usûl-i hadîs ve başka ilimlerde çok kıymetli kitaplar yazdı. Uzun bir hayat sürdü. Yazılan kitapları çoğaltarak onları satar, elinin emeği ile kazandığını yerdi. Bir kerresinde, sultan kendisine kymetli hediyeler göndermişti. Onlardan ba’zısına ihtiyâcı olduğu hâlde hiçbirini kabul etmedi. O, böyle hediyelerden uzak durmak istiyordu. Çok kanâat sahibiydi. Birçok kerreler hac yapmak için Mekke’ye gitti. 403 (m. 1013) senesinde, hacdan dönerken, Mekke yolunda “Vâkısat-ü hazûn” adı verilen yerin yakınında vefât etti.

Hadîs ilmini; Ebû Bekri Şafiî’den, Ebû Bekr bin Mâlik el-Kutay’î’den, Ahmed bin Ca’fer bin Selâm el-Hatalî’den aldı. Bu âlimlerden öğrendiği hadîsi şerifler azdır. Kendisinden, Hasen bin Ali el-Ahvâzî hadîs-i şerîf aldı.

İbn-i Hâmid-i Verrâk, daha çok fıkıh ilmiyle uğraşıp meşhur oldu. Ahmed bin Hanbel hazretlerinin mezhebinde olanlara ders verecek ve bu mezhebde müftîlik yapacak mertebeye yükseldi. Bu mezhebin bütün mes’elelerini içine alan “El-Câmi’ ” isminde büyük bir kitap yazdı. Bu, dörtcildlik muazzam bir eser olup, âlimlerin mes’elelerdeki ictihad farklılıklarım da içine almaktır, İbn-i Hâmid-i Verrâk’ın gerek devletin ve gerekse halkın yanındaki i’tibârı yüksekti. Zamanının sultanı kendisini önde tutar, ondan fetva isterdi. O fıkıh ilmini Ebû Bekr Abdülazîz bin Ca’fer’den öğrendi. Kendisinden de; Ebû İshâk, Ebü’l-Abbâs el-Bermekiyân, Ebü’l-Kâsım Tâlib İbni Uşârî, Ebû Bekr bin Hayyât ve daha başkaları fıkıh ilmini aldılar. Birçok fıkıh mes’elesinde, onun bildiklerine tâbi oldular.

Kadı Ebû Ya’lâ anlatıyor. “İbn-i Hâmid, ders vermeye başlarken önce Kur’ân-ı kerim okurdu. Sonra derse başlardı. Ders vermeyi bitirdikten sonra, birçok kitapları eliyle yazar, onları satarak kazandıklarından geçimini temin ederdi. Çok zaman baklayı yağsız olarak pişirip yerdi. Yağ bulduğu zaman onu yemeğe katmaz, yalnız yerdi. O, çok hac yapardı. İlim öğrenmek ve hac yapmak için çok yolculuk yapmaktan, yaşının ilerlemesine rağmen çok zevk alırdı ve hiç yorgunluk hissetmezdi.”

Son haccını yapmak üzere sefere çıkmıştı. Hac dönüşünde yolda bütün insanlar çok susamışlardı. Onun da sıcağın şiddetinden takati tükenmiş ve bir taşa yaslanmıştı. Susuzluktan ölmek üzereydi.. Birisi ona az bir su getirdi. “Onu nereden getirdin?” diye işaretle sordu. O da: “Şimdi bu suâlin vakti değildir. Suyu için!” diye cevap verdi. Bunun üzerine O: “Evet, Allaha kavuşma ânında da olsa haramdan mı, helâlden mi diye sormanın vaktidir” dedi. Suyun kime âit olduğunu sorarak, helâl olup olmadığım anlamak istemişti. Suyu içmeden vefât etti.

Kıymetli eserlerinden ba’zıları şunlardır:

  1. El-Câmi’: Hanbelî mezhebine âit fıkıh mes’elelerini geniş olarak anlatmaktadır, 2. Şerh-lil-Harald, 3. Şerhu usûl-i dîn, 4. Şerhu usûl-i fıkıh, 5. Tehzîb-ül-ecvibe.

Onun bildirdiği bir hadîsi şerifte Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:

“Başkalarım gıybet etmenin (çekiştirmenin) keffûreti, gıybet ettiği kimse için istiğfar etmektir.”

 

  1. Tabakât-ı Hanâbile cild-2, sh. 171
  2. Târih-i Bağdâd cild-7, sh. 303
  3. El-Bidâye ven-nihâye cild-11, sh. 349
  4. Şezerât-üz-zeheb cild-3, sh. 166
  5. Mu’cem-ül-müellifîn cild-3, sh. 214
  6. El-A’lâm cild-2, sh. 187