HÜDAYİ YOLU - kainatingunesi.com

Azîz Mahmûd Hüdayi hazretleri, (1541-1628) hocası Üftâde hazretlerinin vefâtından sonra, Hoca Saadettin Efendinin tavsiyelerine uyarak, Bursa’dan gelip İstanbul’a yerleşir. Fâtih Medreselerinde fıkıh, hadis, tefsir… dersleri verir.

Üsküdar’da bir arâzi alır ve bir dergâh kurar. İstanbullular akın akın derslerine ve sohbetlerine katılırlar. Namı her yere yayılır. Tam 4 sultan, (III. Murad, I. Ahmed, II. Osman ve IV. Murad Hân) kapısına gelirler. Gün gelir dergâhı Hak âşıklarına yetmez olur ve derslerine Sultanahmed Câmii’nde devam ederler.

Sultanahmed Câmii’nin açılacağı gün Cuma hutbesini okuma vazifesi verilir. Fakat o gün deniz kabına sığmaz, dalgalar geçit vermez. Hüdâyî hazretleri fırtınaya aldırmaz ve Besmele çekip hareket eder. Teknenin geçtiği yerler sakinleşir. Talebeleri de tünelden geçer gibi arkasından takip edip Boğaz’ı geçerler. Zaman zaman Üsküdar kayıkçılarının fırtınalı havalarda, emin olarak kullandığı bu yola, Hüdâyî Yolu denir.

Hüdâyî hazretleri birgün saraydadır. Sohbetin ardından namaz vakti gelir ve abdest almak ister. Sultan Ahmed Hân, ibrikle su döker, şehzadeler seccadeleri sererler, Vâlide sultan kafes arkasında havlu hazırlar. Kadıncağız; “Ah, der. Mübareğin bir kerametini göreydim.” Bu durum hazrete mâlum olur ve buyururlar ki:

“Hayret!. Bazıları hâlâ keramet görmek isterler. Koca Halîfe bizim gibi bir garibe ibrikle su dökerler, muhterem anneleri havlu hazırlarlar. Bundan âlâ kerâmet mi olur?”

Birgün Padişah, kendilerinden duâ ister. Buyururlar ki:

“Yâ Rabbi! Bizi sevenler, denizde boğulmasınlar, yaşlılıklarında muhtaç olmasınlar, imanlarını kurtararak ölsünler ve öleceklerini bilsinler!

Türkiye Takvimi – 30.07.2009