İMÂDÜDDÎN KÂTİB MUHAMMED EL-İSFEHÂNÎ - kainatingunesi.com

İMÂDÜDDÎN KÂTİB MUHAMMED EL-İSFEHÂNÎ

İslâm âlimlerinin büyüklerinden. İsmi, Muhammed bin Muhammed Safiyyüddîn el-İsfehânî olup, künyesi Ebû Abdullah’tır. Lakabı İmâdüddîn’dir. İbn-i Ehil-azîz ve Kâtib-ül-İsfehânî diye de bilinir. 519 (m. 1125) senesinde Cemâzil-âhır veya Şa’bân ayında İsfehan’da doğdu. 597 (m. 1201) senesi Ramazân-ı şerif ayının 10. günü Şam’da vefât etti. Bâb-ün-Nasr hâricinde bulunan Sûfiyye kabristanında defn olundu.

İmâdüddîn hazretleri, doğum yeri olan İsfehan’da yetişti. Bağdad’a gelip, Nizâmiyye Medresesi’nde fıkıh ve edebiyat öğrendi. Sonra İsfehan’a döndü. Bilâhare tekrar Bağdad’a gelip ilim tahsiline devam etti. Fıkıh ilmini Nizâmiyye Medresesi müderrislerinden olan Ebû Mensur Sa’îd bin Muhammed bin er-Rezzâz’dan öğrendi. Ebü’l-Kâsım, İbn-ül-Husayn ve Ebû Abdullah el-Fürâvî’aen icazet (diploma) aldı. Ayrıca Ebü’l-Hasen Ali bin Hibetullah bin Abdüsselâm, Ebû Mensur Muhammed bin Abdülmelik bin Cîrûn, Ebü’l-Mekârim el-Mübârek bin Ali es-Semerkandî, Mısır’da es-Silefî ve başka birçok âlimlerden ilim öğrendi ve hadîs-i şerif dinledi. Kendisinden de; İbn-i Halîl, Şihâb el-Kûsî, Abdülazîz bin Osman el-İrbilî, Muhammed bin İbrâhim bin Ali el-Ensârî, Tâc-ül-Kurtubî ve diğer başka zâtlar rivayetlerde bulundular.

Ebû Abdullah el-Kâtib (r.a.), Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerinin ve edîblerinin büyüklerinden olup, bunlardan başka; ilm-i hılâf, şiir, beyân, kitabet, nazm, nesir ve târihte de çok fazla bilgi sahibiydi. İsmi her tarafa yayıldı. Bilhassa kitabette (güzel yazı yazmakta) ma’rûf ve meşhur olmuş, hattâ Kâtib-ül-İsfehânî diye tanınmıştır. Bağdad’dan İsfehan’a döndükten sonra tekrar Bağdad’a gelince, kitabet (yazı yazmak san’atı) ile meşgul oldu. Orada aynı zamanda vezîr Avnüddîn bin Hebîre (Hübeyre) ile yakınlık kurdu. Vezîr onu, Vâsıt ve Basra nazırlığına ta’yin etti. Vezîr vefât edince, kendini koruyan kimse kalmadığından, sıkıntılı bir hâlde Şam’a gidip, orada hüküm sürmekte olan Nûreddîn Mahmûd bin İmâdüddîn Zengî’nin mütevâli-i umuru Kadı Kemâleddîn Ebü’l Fadl bin şehr-i Zûrî ile ve Emîr Kebîr Necmüddîn Eyyûb ile arkadaş oldu. Kadı Kemâlüddîn, onun ilim ve fazîletini takdir ettiği gibi, Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin babası olan Emîr-i Kebîr, İmâdüddîn Kâtib’in amcası Azîz’i tanımış olduğundan, bunların fevkalâde iltifat ve teveccühlerine kavuştu. Kadı Kemâleddîn’in tavsiye ve takdîmiyle İmâdüddîn Zengî’nin kâtibi oldu. Arabca ve Farscada kısa zamanda meşhur oldu.

Bu arada Selâhaddîn-i Eyyûbî ile aralarında büyük bir sevgi ve bağlılık meydana geldi. İmâdüddîn Zengî’nin yanında kıymeti günden güne artıp, sır mahremi ya’nî husûsî müşaviri oldu. Halîfe Müstencidin zamanında, husûsî sefaretle Bağdad’a gönderildi. Dönüşünde kendi ismine izafetle, Medrese-i İmâd’ın müderrisliği de kendisine verildi.

567 (m. l171) yılında Eşrâf-ı dîvân’a, ya’nî husûsî meclise girdi. İmâdüddîn Zengî’nin vefâtına kadar, bu durum devam etti. Melik Salih tahta geçince, ba’zı çekemeyenleri, melikin çocukluğundan istifâde ederek yalana başvurdular. Araya girdiler. Bu sebeple İmâdüddîn oradan Bağdad’a gitmek için yola çıkdı ise de, Musul’a vardığında ağır ve uzun bir hastalığa yakalanarak bir müddet orada kaldı. Sonra Şam’a gitti ve orada vefât etti.

 

  • Kâmûs-ul-a’lâm cild-5, sh. 3204
  • Miftâhüs-se’âde cild-1, sh. 214, 215
  • Şezerât-üz-zeheb cild-4, sh. 332
  • El-A’lâm cild-7, sh. 26
  • İzâl-ül-meknûn cild-2, sh. 92, 629
  • Vefeyât-ül-a’yân cild-5, sh. 147
  • Mu’cem-ül-müellifîn cild-11, sh. 204
  • Tabakât-üş-Şâfiîyye (Subkî) cild-6, sh. 178