İNSANLARIN BİZİ SEVEBİLMESİ İÇİN - kainatingunesi.com

Allahü teâlâ bir hadis-i kudside, (Sen nefsine düşman ol, kendini beğenme, çünkü senin o nefsin bana düşmandır, karşıma düşman olarak dikilmiştir) buyuruyor.

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Allahü teâlâ, hiç kimseyi âmir, tüccar veya patron olarak yaratmadı. Bunlar birer sıfattır. Bu sıfatlara sahip olanlar, büyükleri tanıyıp bu yolun kıymetini, hizmetlerin önemini bildiği hâlde, bunları dine hizmette, diğer kullarına İslamiyet’i bildirmek, doğru kitapları yaymak için kullanmazlarsa vebal altında kalırlar. Allahü teâlâ bize, İmam-ı Rabbânî hazretleri gibi, vazifesi İslamiyet’i bildirmek olan mübarek zatları tanıttı ve sevdirdi. Mademki biz bu zatları sevdik, onlara tâbi olduk, peki dedik, o hâlde asıl işimiz İslamiyet’i anlatmak ve sevdirmek olmalıdır.

Eğer insanlar bizi sevmezse, bizim anlattığımızı nasıl sevsin ve bizi nasıl dinlesin? Aksine, yanımıza gelmez, bizden kaçarlar. Demek ki İslamiyet’i sevdirmek için, önce kendimizi sevdirmemiz lazımdır. İnsanların bizi sevebilmeleri için de, Allahü teâlânın bizi sevmesi lazımdır. Allahü teâlâ bir hadis-i kudside, (Nefsine düşman ol, çünkü nefsin bana düşmandır) buyuruyor.

Eğer biz kendimizi beğenip, nefsimizin peşinde gidersek, Allah bizi sevmez. Allahü teâlânın sevmediğini kulları nasıl sevsin? Allahü teâlânın bizi sevmesi için de, nefsimizi sevmeyeceğiz, kendimizi, ibadetimizi ve işlerimizi beğenmeyeceğiz. Bilakis kendimizden iğrenip, hep nefsimizle hesaplaşmalıyız. O zaman insanlar elde olmadan bizi sevmeye başlar. Çünkü sevimli ve mübarek olan, ruhtur. Nefsimiz inledikçe, ruhun hâlleri, yani güzel ahlâk ortaya çıkar. Ondan sonra da insanlar bizi sever.

Müslüman, (Yanına gideyim de istifade edeyim, o mutlaka bana güzel şeyler söyler, bana dua eder) diye hasreti çekilen, yanına sokulmak ihtiyacı duyulan kimsedir. Eğer insanlar, (Yahu boşver! Şimdi gideriz, adam bize bağırır çağırır, bir laf söyleyip moralimizi bozar. Şu yan taraftan geçelim) diyorlarsa, bu çok tehlikelidir. Böyle bir kimsenin son nefeste imansız ölmesinden korkulur. İnsanların bizden kaçmasının sebeplerinden biri de, iş icabı verilen mevki, makam ve sıfatlarımızdır. Hâlbuki makbul olan, o mevkiler makamlar değildir. Bunlar yüzünden insan aczini unutup, başkalarına tepeden bakmamalı. Yanına yaklaşılmaz biri olmamalı.

www.turkiyegazetesi.com.tr / 08.03.2015 / M. Ali Demirbaş