KARDEŞLİK VE ŞEFKAT - kainatingunesi.com

“Ulu Ârif Çelebi”, ilme âşık bir kişi.
Okuyup okutmaktı, en sevdiği tek işi.

Bir gün, sevdikleriyle başlıyarak sohbete,
Şöyle bir hâdiseyi nakletti cemâate:

“Halîl” ile “İbrâhim” adında, çok önceden,
İki kardeş yaşarmış, birbirini çok seven.

Büyük olanı “Halîl”, küçüğü “İbrâhim”miş.
Halîl “Evli”, çocuklu, İbrâhim “Bekâr” imiş.

Ortak bir “Tarla”ları varmış ki hem onların,
Geçinip giderlermiş geliriyle tarlanın.

Ve her sene sonunda, ne kadar çıksa “Buğday”,
Hemen eşit olarak, ederlermiş “iki pay”

Bir yıl, ekinlerini biçip harman yapmışlar.
Buğdayları savurup, ikiye ayırmışlar.

Büyük olan demiş ki: (Ey kardeşim İbrâhim!
Ben gidip çuvalları, ambardan getireyim.

Ben gelinceye kadar, sen bekle az bir zaman.
Gelmesin buğdaylara herhangi zarar, ziyân.)

Halîl eve gidince, düşünmüş ki İbrâhim:
(Ben “Bekâr” bir kişiyim, “Evli”dir fakat âbim.

Daha çok buğday lâzım elbet Onun evine.
Benimkinden bir miktar, atayım onunkine.)

O, âbisi hakkında bunları düşünerek,
Payından, onunkine aktarmış üç beş kürek.

Halîl, çuval elinde çıkagelmiş o ara.
Demiş: (Haydi doldur da, götürüver anbara.)

İbrâhim “Peki” deyip, kendine âit olan,
Buğdaydan yüklenerek, anbara olmuş revân.

İbrâhim ayrılıp da, gider gitmez anbara,
Şu şekilde düşünmüş, âbisi de o ara:

(Çok şükür ben “Evli”yim, kurulu düzenim var.
Lâkin küçük kardeşim İbrâhim henüz “Bekâr”.

O, daha çalışıp da, para biriktirecek.
Ve maddî sıkıntıyla, ev kurup evlenecek.

Benim böyle derdim yok, hazır evim ve eşim.
Buğdaya, benden fazla, muhtâçtır bu kardeşim.)

Kardeşinin hakkında, o böyle düşünerek,
Payından, onunkine aktarmış bir kaç kürek.

Buğdayı yüklenip de, ayrıldığında biri,
Ona, kendi payından, aktarırmış diğeri.

Onların bu hâlleri, o gün akşama kadar,
Birbirinden habersiz, sürüp gitmiş bu karar.

Nihâyet bakmışlar ki karanlık bastığında,
Hiç “Azalma” olmamış buğday yığınlarında.

Onlar, birbirlerine, böyle güzel hareket,
Edince, vermiş Allah onlara bir “Bereket”.

Günlerce taşımışlar, “bitmemiş” buğdayları.
Dolup taşmış buğdayla, evleri, ambarları.

İşte, “Halîl İbrâhim bereketi” denilen,
Hâdise, bu şekilde vâki olmuş eskiden.