KELİME-İ ŞEHÂDET NEDİR ? - kainatingunesi.com

Kelime-i Şehâdet Nedir?

Resûl-i ekrem “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (İslâmın binası beş direk üzerine kurulmuşdur. Birincisi Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eshedü enne Muhammeden abdûhu ve resûlüh, demek ve bunun ma’nâsına inanmakdır). Şehâdet kelimesinin ma’nâsı, (Görmüş gibi bilir ve inanırım ki, Allahü teâlâdan başka, varlığı lâzım olan, ibâdet ve itâ’at olunmağa hakkı olan, hiç ilâh, hiçbir kimse yokdur. Görmüş gibi bilir, inanırım ki, Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem” Allahü teâlânın hem kulu, hem Peygamberidir). Onun gönderilmesi ile, Ondan önceki Peygamberlerin dinleri temâm olmuş, hükümleri kalmamışdır.

Müslimân olmak istiyen bir kimse, önce bu kelime-i şehâdeti ve ma’nâsını söyler. Sonra guslü, nemâzı ve lâzım oldukça, farzları, harâmları öğrenir. [Seâdet-î ebediyye /109]

Ömründe bir kerre şehâdet getirmek, farzdır. Kelime-i Şehâdet getirmenin yüzotuz fâidesi vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:

1- Ölürken Azrâîl aleyhisselâm ona güzel sûretde gelir.

2- Yağdan kıl çeker gibi, rûhunu alır.

3- Cennet kokuları gelir.

4- Merhabâ yâ mümin! Sen Cennetliksin denir.

5- Ölünce kabri geniş olur

6- Münker ve nekir güzel sûretde gelir.

7- Cennetdeki makâmını görür

8- Kitâbı sağından verilir

9- Sırâtı yıldırım gibi geçer.

10- Arş-ı rahman altında gölgelenir. [İslâm Ahlâkı/: 195-]

Peygamber efendimiz “sallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Bu ayda [Ramazan ayında] dört şeyi çok yapınız! Bunun ikisini Allahü teâlâ çok sever. Bunlar, Kelime-i şehâdet söylemek ve istiğfâr etmekdir. İkisini de, zâten her zemân yapmanız lâzımdır. Bunlar da Allahü teâlâdan Cenneti istemek ve Cehennem ateşinden Ona sığınmakdır.). [Seâdet-i ebediyye /3 13]

İmân Eder misin ?

Menkıbe-1: Abdullah ibnî Ömer, Fahr-i kâinâtdan daha kuvvetli bir pehlivân görmedim dedi, İbni İshak diyor ki, Mekkede Rügâne İsminde meşhûr bir pehilivân vardı. Resûlullah ile şehr hâricinde, karşılaşdı. (Yâ Rügâne! Niçin müslimân olmuyorsun?) buyurdu. Peygamber olduğuna bir şâhidin var mı dedi. (Seninle güreş edelim. Sırtın yere gelirse, îmân eder misin?) buyurdu. Evet îmân ederim dedi. Dahâ, başlangıçda, Rügâhenin sırtı yere gelince, şaşkına döndü. Bîr yanlışlık oldu. Tekrâr edelim dedi. Böylece, üç kerre, sırt üstü yıkıldı. Rügâne imân etmeğe niyyetim yok idi. Sırtımın yere geleceği hâtırımdan bile geçmemişdi. Şimdi, kuvvetinin benden dahâ çok olduğuna şaşdım ve çok beğendim diyerek, sürüsünün yarısını Resûlullaha hediyye edip, ayrıldı. Resûlullah, sürü ile Mekkeye doğru giderken, Rügâne koşarak geldi ve:

– Yâ Muhammed! Mekkeliler, bu sürüyü nerden buldun? derlerse, ne cevâb verirsin dedi.

– Rügâne hediyye etdi derim buyurdu.

– Ne için hediyye etdi derlerse,

– Onunla güreş etdik. Sırtını yere getirdim. Kuvvetimi beğendi de verdi, derim,

– Âmân öyle söyleme! Şânım şerefim yok olur. Sözlerim hoşuna gitdi de verdi desen iyi olur.

– Hiç yalan söylememek için Rabbime söz verdim buyurdu,

– Öyle ise, sürüyü geri alırım dedi.

– Alırsan al! Rabbimin rızası için, bin sürü feda olsun buyurdu. Rügâne, Resûlullahın bu îmânına, doğruluğuna âşık olup hemen (Kelime-i şehâdet) söyleyerek müslimân oldu.) [Herkese Lâzım Olan İmân/355]

Geyiğin Şehâdeti

Menkıbe-2: Muhammed “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” bir çayırda giderken, üç kerre, yâ Resûlallah sesini işitdi, O tarafa bakıp, bağlı, bir geyik gördü. Yanında bir adam uyuyordu. Geyiğe ne istediğini sordu, O da, (Bu avcı beni avladı, Karşıki tepede iki yavrum var, Beni salıver! Gidip, onları emzirip geleyim) dedi. Resûl aleyhisselâm, (Sözünü tutar mısın, gelir misin?) dedi (Allahü teâlâ için söz veriyorum, gelmezsem Allahü teâlânın azâbı benim üzerime olsun) dedi. Resûlullah, geyiği bırakdı. Biraz sonra geldi. Resûlullah onu bağladı. Adam uyanıp, (Yâ Resûlallah, bir emrin mi var) dedi. (Bu geyiği azâd et!) buyurdu. Adam geyiğin ipini çözüp bırakdı. Geyik sevincinden iki ayağını yere vurup, (Eşhedü en lâilâhe illallah ve enneke Resûlullah) dedi ve gitti. [Herkese Lâzım Olan imân/328]

Kelime-i Tevhid Nedir?

Kelime-i Tevhid (Lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah) demektir Mânâsı: (Hak teâlâ hazretleri birdir, şeriki ve benzeri yokdur ve Muhammed aleyhisselâm O ‘nun sevgili kulu ve hak Peygamberidir.) demektir.

Bir çocuk bâliğ olduğu zemân ve bir kâfir (Kelime-i tevhîd) söyleyince, yani, (Lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah) deyince ve bunun manâsını bilip inanınca (Müslimân) olur. Kâfirin günâhlarının hepsi hemen afv olur. Fekat, bunların her müslimân gibi, imkân bulunca, imânın altı şartını, yani Amentüyü ezberlemeleri ve manâsını öğrenerek bunlara inanmaları ve (islamiyyetin hepsini, yani Muhammed aleyhisselâmın söylediği emrlerin ve yasakların hepsini Allahü teâlânın bildirmiş olduğuna inandım) demeleri lâzımdır. Dahâ sonra imkân buldukça, bütün huylardan ve karşılaşdığı işlerden farz olanları, yanî emr olunanları ve harâm olanları, yani yasak edilmiş olanları öğrenmesi de farzdır. Bunları öğrenmenin ve herhangi bir farzı yapmanın ve herhangi bir harâmdan sakınmanın farz olduğunu inkâr ederse, yani inanmazsa, ehemmiyyet vermezse, imânı gider. (Mürted) olur. Yani bu öğrendiklerinden birini, meselâ kadınların örtünmelerini beğenmezse mürted olur. Mürted, (Lâ ilâhe illallah) demekle ve islâmiyyetin bazı emirlerini yapmakla, meselâ nemâz kılmakla, oruç tutmakla, hacca gitmekle, hayrât ve hasenât yapmakla müslimân olmaz. Bu iyiliklerinin âhiretde hiç fâidesini görmez. İnkârından, yani inanmadığı şeyden tevbe etmesi, pişman olması lâzımdır. [İslâm Ahlâkı sh:304 305]

Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: (Bir kimse, kelime-i tevhidi dese, Hak teâlâ hazretleri ile o kelime arasından perdeler kalkar ve kelime, doğrudan doğruya Allahü teâlâ hazretlerine gider. Allahü teâlâ buyurur ki, ey kelime, dur! Kelime der ki, beni söyleyen kulu afvetmeyince duramam. Hak teâlâ hazretleri, o zemân buyurur ki, izzetim, celâlim, kudretim, kemâlim hakkı için beni zikreden kulumu afv etdim.)

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: (Mahşer günü bir kişi gelecek, doksandokuz defteri olup, her bir defterin sathı göz gördüğü kadar genişdir. Hiç birinde iyiliği olmayıp, yalnız bir parmak kadar, o kimsenin dünyâda söylediği kelime-i tevhîd bulunur. O doksandokuz defter terâzînin bir kefesine ve bir kelime-i tevhidi diğer kefesine koyarlar. Kelime-i tevhîd tarafı ağır gelir.) (İslâm Ahlâkı sh:434-)

İmân ile ölenlere hatmi tehlil yapmak yani yetmişbin (kelime-i tevhid) okuyup ölenlerin ruhlarına hediye etmek çok faidelidir. Hatm-i tehlilin dirilere de faidesi çoktur. (Makâmat-i Mazhariyye)de diyor ki, (Hadîs-i şerifde: (Bir kimse, kendisi için veya başkası için yetmişbin aded Kelime-i tevhîd okursa, günâhları affolur) buyuruldu.

Hatm-i TehlîI

Menkıbe-: Mazher-i Cân-ı Cânân “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz hazretleri, fâhişe bir kadının kabri yanına oturmuşdu, Kabre teveccüh eyledi. (Ya’nî hatırına başka hiçbirşey getirmeyip yalnız onu düşündü). Bu mezârda Cehennem ateşi var. Kadının îmânlı olmamasından şübhe ediyorum.

Rûhuna (Hatm-i tehlîl) sevâbı bağışlıyacağım. îmânı varsa, affolur buyurdu. Hatm-i tehlîlin sevabını bağışladıkdan sonra, elhamdü-lillâh îmânı” varmış, Kelîme-i tayyîbe te’sirini gösterip azâbdan kurtuldu buyurdu.) (Menâhic-ül-ibâd)da diyor kî (Yetmişbin Kelime-î tevhidi bir kimse veya birkaç kimse okur). (Mekâtîb-i şerife) yüzyirminci mektûbunda, (Hatm-i tehlîlin, dirilere de fâidesi çokdur) buyurmaktadır. [Seâdet-i ebediyye /1018]