MİSAFİR HAKLARI ve MİSAFİRPERVERLİK - kainatingunesi.com

MİSAFİR HAKLARI ve  MİSAFİRPERVERLİK 

              Ziyaret maksadı ile eve gelen misafire ikram etmek, bizzat hizmetinde bulunmak, onu aç bırakmamak ve istirahatını temin etmek, Allahü tealanın beğendiği güzel bir huydur. Bu, cömertlerin âdeti olup, cennetliklerin alametlerindendir. Gerekirse kendisi aç durup, misafire yedirmek, cömert olan misafirperverin halidir.

              Misafirin gelişinde; ev sahibi için bereket ve hayır vardır. Bunu nimet bilmelidir. Misafir, rızkı ile gelir. Peygamberler, veliler ve bütün salih Müslümanlar, evlerini ve sofralarını bereketlendirmek için misafiri dört gözle beklemişler, onu baş tacı etmişlerdir. Evlerine geleni “Allah misafiri” bilmişlerdir. Peygamberlerden İbrahim aleyhisselamın; günlerce misafir beklediği, misafir gelmeden yemek yemediği meşhurdur.

Misafire ikramda cimrilik yapmamalıdır. Misafire dört şeyi vermeyen, ona zulüm, haksızlık etmiş olur. Bu dört şey; ekmek, su, tuz ve ateş olup hayatın devamı bunlara bağlıdır. Misafir, bunları vermeyen ev sahibinden şikâyetçi olabilir.

               Misafire yemeği getirmede acele etmeli, bekletmemelidir. Evinde bulunan çoluk çocuğunun payını bırakmalı, bu yolla kalplerinden, misafirlere karşı kötü düşüncelerin geçmesini önlemelidir.

               Misafire karşı eli açık, güler yüzlü, tatlı sözlü olmalıdır. Misafirin yanında ev halkına ağır, dokunaklı söz söylememelidir. İçinde sövme, ayıplama olmayan şaka (latife) yapılabilir.

             Misafir gideceği zaman kalkıp kapıya kadar uğurlanmalıdır. (Kusurumuza bakmayın, yine bekleriz) gibi sözler söylemelidir.

            Misafirperverliğin faziletini, üstünlüğünü bildiren bir hadis-i şerifte buyruldu ki: (Allahü teala, bir eve, misafir göndermek dilediği zaman; ondan önce bir meleği, beyaz bir kuş suretinde oraya gönderir ve melek, evin kapısı eşiği üzerinde durur: ‘Ey ev halkı, esselamü aleyküm’ der. Ona Cebrail aleyhisselam cevap verir ve ‘Senin bu ev sahibi ile ne işin var’ der. O melek ‘Beni buraya elbette Allahü teala gönderdi. Ona selam söylüyor ve buyuruyor ki: Filan kimse sana misafir olarak geliyor. Bu, Allahü tealanın ona, cennetten ihsan ettiği kırk günlük berekettir.’ Cebrail aleyhiseslam onu tutar ve o evin içine sokar. O meleğin ağzında bir pusula (kâğıt parçası) bulunur. Cebrail aleyhisselam, ‘Bu nedir?’ diye sorduğunda; melek ‘Bu, Allahü tealanın hane halkı için yazmış olduğu cehennem ateşinden kurtulma senedidir’ der.)

              Ev sahibi, misafirine, kendisi hizmet etmelidir. Misafir olan evde melekler ayakta durur. Bir gün Hazret-i Ömer’e bir misafir gelmişti. Kalkıp bu misafire kendisi hizmet etti. Sebebini sorduklarında: “Resulullah efendimizden duydum, buyurmuşlardı ki: (İçerde misafir bulunan evde, melekler ayakta dururlar)  Meleklerin ayakta olduğu yerde oturmaktan haya ederim. Misafire hizmet ettirmek, mürüvvetsizlik olur, insafa yakışmaz” dedi.

  MENKIBE:Haliife kandili sözlenmişti

             Emevi Devleti halifelerinden Ömer bin Abdülaziz hazretlerine, bir gece misafir gelmişti. Kendisi yazı yazıyordu ve kandili ikide birde sönüyordu. Misafir dedi ki:

           -Kandili düzelteyim, sönmesin!

           -Misafirine iş yaptırmak kişinin keremine yakışmaz.

          -Öyle ise hizmetçiyi uyandırayım.

           -Hayır, o şimdi uyumuştur deyip kendisi kalktı. Yağdanlık aldı ve kandile yağ koydu. Misafir dedi ki:

           -Ey müminlerin emiri! Hizmetçiniz dururken kendinizin bunu yapması uygun mudur?

           -Ne var bunda? Kandile yağ almaya kalktığım zaman Ömer idim. Dönüp geldiğimde yine Ömerim. Allahü tealanın katında insanların en hayırlısı alçak gönüllü olanıdır.

  MENKIBE: Söz getiren misafir

          Misafir ev sahibinin sırlarını saklamalı, onda gördüklerini ve duyduklarını kimseye söylememelidir. Gıybetin en çirkinlerinden biri de, ev sahibini çekiştirmektir.Bir gün birisi, Hasan-ı Basri’ye gelerek dedi ki:

           -Falan kimse, senin hakkında kötü şeyler söylüyor!

           -Sen onu nerede gördün?

           -Evinde gördüm. Ona misafirdim.

           -Ey namert kişi! Bu kadar yemeği karnında sakladın da, bir sözü mü saklayamadın? Doğru söylüyorsan, benim onunla dört işim vardır:

1-Dilim ile ondan şikâyetçi olmam.

2-Kalbimden ona kin tutmam.

3-Dünyada ve ahirette ona düşman olmam.

4-Ondan bir hak istemem. Onunla cennete girmek isterim.

           Ey fasık! Kalk, getirdiğini geri götür. Söz getiren, götürücü de olur. Ben hakkımı helal ettim. Sen de git, onunla helalleş!