Muhammed b. Nadr el-Hârisî Hazretleri
“Emr-i bi’l-ma’rûf… “yapmayı çok severdi. Allahü teâlânın yasaklanın ve emirlerini bildirmekte, üstüne yoktu!..
Zübeyiroğullanndan bir şahıs, Kûfe’ye gelip, misafir oldu. Kûfe’den ayrılırken, onunla yol arkadaşlığı yapan bir Müslüman sordu: “Muhammed b. Nadr hazretleri, neler konuşurdu?” O zât cevaben şöyle dedi: “Yemîn ederim ki.. Yanında kaldığım uzun zaman içinde; onun ağzından tek dünyâ kelimesi çıktığını duymadım!”
“Peki!.. Ne yapardı?”
“Ya ibâdet eder veya zikrederdi!..”
“Hiçbir ihtiyacı olmaz mıydı?”
“Bir ihtiyacı olduğu zaman; ancak oğluna bakardı! O da kalkıp babasının ihtiyacını görüverirdi…”
Müslümanlar kendisine sordular: “İlim nedir?”
“İlmin evveli, sükûttur! Sonra anlamaya uğraşmaktır. Sonra, ezberlemektir. Sonra onunla amel etmek. Ve nihayet başka ; insanlara öğretmektir!” buyurdu…
Mübârekler yazın en sıcak günlerinde, dâima oruç tutardı… Bazen çeşme başına uğrar, serinlemek için başına su dökerdi!.. Ordakiler kendisine acırlar ve: “Kimbilir Soğuk suyu ne kadar cânı çekiyor!..” diye konuşuyorlardı. Muhammed b. Nadr (rh.a.) ise onlara bakarak: “Hayır!.. Hiç canım çekmiyor!” cevabını verirdi… Abdullah b. Mübârek, Fudayl b. Iyad ve Muhammed b. Nadr hazretleri hep birlikte; uzun zaman yemek yaptılar. Yediler, içtiler… Fakat arkadaşları, onun hiç itiraz ettiğini görmediler. Abdullah b. Mübarek (rh.a.) sebebini sorduğunda; cevaben buyurdu ki: “Ey Abdullah!.. Bir kimse iyi insanlarla beraber olduğu zaman; Onlara muhalefet etmekten hayâ eder.” “Aman Efendim!.. O kimse sizsiniz!..” deyince de: “Hayır, ben değilim… Fakat iyi insanlar; ‘evet’ derse ben de ‘evet’ derim! Hayır derlerse; ben de ‘hayır’ derim!..” buyurdu.
Vefatı
Kûfe’nin, en çok ibadet edeni olarak tanınırdı.
Arkadaşı Ubeydullah Kirmanı, ziyaretine geldi. Evinde yalnızdı, onu görünce, yanına çağırdı. Kİrmanî (rh.a.) dedi ki: “Ya Şeyh!.. Siz, insanlardan uzak duruyorsunuz. Niçin beni, yanınıza çağırıyorsunuz?” Cevaben buyurdu ki: “Biz, Allah’ü teâlâyı zikr etmeyenlerden kaçarız. Zikr edenlerden dçğil!”
Bir müslümanda alacağı vardı, ona haber gönderip: “Yakında geleceğim. Borcunu hazırlasın!” dedi… Oraya vardığında, borçluya buyurdu ki: “Alacağımı senden almakdan, daha hayırlı bir yol var! Onu sana hediye etmek!.. Ben de, hayırlı yolu tercih ediyorum.”
Abdullah b. Mubârek (rh.a.) ile birlikte, gemi seyehati yapıyorlardı. Muhammed b. Nadr hazretleri bir ara, neş’evle konuşmaya başladı. İbn-i Mubârek, konuşulan kimseyi göremedi ve sesini tanıyamadığım bildirdi!
Allahü teâlâ (Mûsâ aleyhisselâma) şöyle vahy’ettiğini rivayet buyurdu: “Ey Mûsâ!.. Uyanık ol!.. Kendine, dost ara! Sevincine katılıp, seninle neş’elenmiyen dostlan, yanından uzaklaştır!.. Onlarla arkadaşlık yapma! Çünkü, böyle dostlar, kalbine sıkıntı verir. O senin dostun değil, düşmanındır. Beni çok an ki; Bana şükr’etmiş olasın. Ben de, ni’metimi arttırayım. Birgün Muhammed b. Nadr hazretlerini, kabristanda görüp sordular: “Yâ Şeyh! Öğle sıcağında kabristanda ne yapıyordunuz?”
“Kabristana girince; gözlerim dünyaya bakmaktan iğrenir. İsterim ki gözlerim, hep kapalı dursun. Ve yanlız oraya girdiği zaman açılsın!” cevabını verdi.
Vefatından iki sene önce, gece uykulannı tamamen terket- ti! Bir müddet sonra kaylüyle uykusunu da bıraktı.
Cenâb-ı Hak; cümle enbiyânın, evliyânın, şühedânın, ve ulemânın yüzüsuyu hürmetine; hepimizi bağışlasın, âmin…