Münâkaşa, fayda kapılarını kapatır! - kainatingunesi.com

Münâkaşa; çekişmek, tartışmak anlamındadır. Herhangi bir konuda, haklı olduğunu karşı tarafa kabul ettirebilmek için, sert, hırçın, öfkeli davranmaktır.

Sert, öfkeli olan bir kimse ise, kontrolünü kaybeder, aklı ile hareket edemez. Muhatabının doğru sözlerine kulak veremez ve kendi yanlışlarını savunmaya kalkar. Sert söyleyen ve münâkaşa eden kimse, fitne çıkmasına sebep olur. İmâm-ı Gazâlî hazretleri; “Dostlar arasında kin ateşini en kuvvetli tutuşturan; münâkaşa ve mücâdeledir” buyurmuştur. Münâkaşa, kendini üstün bilmekten yani kibirden kaynaklanır. Kibir ise, her iyiliğe engeldir. Dinimizde ilim öğrenmek, çok kıymetli olmasına rağmen, münâkaşa etmek, başkalarından üstün görünmek ve övünmek için öğrenilirse, riyâ olmaktadır. Peygamber efendimiz; (Kimse ile münâkaşa etmeyen, haklı olsa bile, dili ile kimseyi incitmeyen Müslümanın, Cennete gireceğini size söz veriyorum. Şaka yapmak, yanındakileri güldürmek için olsa bile, yalan söylemeyenin Cennete gireceğini size söz veriyorum. İyi huylu olanın, Cennetin yüksek derecelerine kavuşacağını size söz veriyorum) buyurmuşlardır. “Dostlarıma düşmanlık beslemem!” Meymûn bin Mihrân hazretlerine; -Arkadaşlarınızdan hiç ayrılmıyorsunuz ve hiç de birbirinize küsmüyorsunuz. Bu nasıl oluyor? diye sual edilince, cevâbında; -Çünkü ben dostlarıma hiç husûmet, düşmanlık beslemiyorum. Onlarla hiç mücâdele ve münâkaşa etmiyorum buyurmuştur. Ebû İshak Kâzerûnî hazretleri, bir talebesine hitaben; “Sevgili yavrum! Bid’at sâhiplerinin sohbetinden, onlarla bulunmaktan sakın. Onlarla oturup münâkaşa ve mücâdeleye girişme. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîminde bunu yasaklamıştır. Resûlullah efendimiz de; (Bir kimse haklı bile olsa, dinde münâkaşa ve husûmeti terk etmedikçe îmânın hakîkatine eremez) buyurdu” buyurmuştur. Lokman Hakîm hazretleri, oğluna nasihat ederek buyurdu ki: “Ey oğlum! Elinden geldiği kadar kavgadan, münâkaşadan sakın! Dünyâ işleri için kendini fazla üzme! Kızdığın zaman sözlerine dikkat et, ölçülü olmaya çalış! Büyüklerin önünden yürüme! Bir kimse konuşurken araya laf karıştırma! Ey oğlum! Diline sâhib olmayan sonunda pişmân olur. Çok münâkaşa ve münâzara yapan kötülenir.” Süfyân-ı Sevrî hazretleri buyuruyor ki: “Münâkaşa ve mücâdele yapma. Haksızlık edip günaha girebilirsin. Her yerde sabırlı ol. Sabır, hayra ve iyiliğe, bunlar ise Cennete götürür. Hiddet ve gadabdan da kendini muhâfaza et. Bunlar, insanı kötülüğe çeker. Kötülükler ise Cehenneme götürür. Âlimlerle münâkaşa yapma, kıymetini düşürürsün. Allahü teâlânın yaptığı taksime râzı olup, rızkından memnun olursan, gönlü zenginlerden olursun. Allahü teâlâya tevekkül et, kuvvetli olursun. Dünyâ ehli ile onların dünyâ menfaatleri üzerinde münâkaşa etme, o zaman seni, Allahü teâlâ ve insanlar sever. Mütevâzı, alçak gönüllü ol, sâlih amelleri tamamlamış olursun. Acırsan, her şey sana acır.” Aklı olan, İslamiyete uyar, münâkaşayı terk eder ve Allahü teâlânın kullarına hizmet eder. Nefsine, şeytana uyan kimse ise, inkâr, küfür bataklığına kayar, kendini beğenip kibirlenir. İslamiyete uyan Cennete, nefsine uyan ise, Cehenneme gider. Münâkaşada, birçok kötülüklerin yanı sıra, kalb kırmak da vardır ki, bu da kul hakkıdır. Kul hakkından sakınmalıdır. Her şeyin çaresi var ama kul hakkı, helâlleşilmediği müddetçe, affolmaz. Kul haklarını, âhirete bırakmamalı, burada halletmelidir. Kimin haklı kimin haksız olduğu, orada açıkça belli olacaktır. Dünyada ben haklıyım diyenler, orada haksız çıkabilirler. Bir kimse, herhangi bir konuda yüzde yüz haklı olsa bile, muhatabına “Tamam kardeşim, ben hakkımı helâl ettim” deyip münâkaşayı terk ederse, bu kimseye Cennette köşk vaat ediliyor. Bunu Peygamber efendimiz vaat ediyor. Bu yüzden, münâkaşa etmemeli, haklı olunsa bile münâkaşadan vazgeçmelidir. Düşmanın düşmanlığını artırır! İnsan, kendisine verilen her kuvveti, her azayı, ne için yaratıldı ise, o yolda kullanmalıdır. Allahü teâlânın âdetini değiştirip, onları İslamiyetin beğenmediği yerlerde kullanmamalıdır. Çoluk çocuğu varsa, onlara karşı da, sert davranmamalı, onlarla tartışmamalı, dine uygun hareket etmeli, dinin gösterdiği güzel ahlâktan sapmamalıdır. Muhammed Bağdâdî hazretleri; “Alay edenlere, zarar yapacaklara nasîhat verilmez. Nasîhat, birinin yüzüne karşı olmamalı, umûmî olarak ortadan söylenmelidir. Hiç kimse ile münâkaşa etmemelidir” buyurmuştur. Netice olarak münâkaşa; dostun dostluğunu giderir, düşmanın da düşmanlığını artırır. Nerden bakılırsa bakılsın münâkaşa, hep zarardır. Bunun için münâkaşa etmek, münâkaşaya girişmek, fayda kapılarını kapatır. Hikmet ehlinin buyurduğu gibi: “Kötülerle münâkaşa etme üzerler, iyilerle münâkaşa etme küserler.”

Osman Ünlü / Türkiye Gazetesi / 22.01.2007