Müslim b. Yesâr Hazretleri - kainatingunesi.com

Müslim b. Yesâr Hazretleri

“Basra’nın 5 Fakîh’inden biri”dir

Câmide namaz kılarken, direklerden biri yıkıldı. Kubbe göçtü! Câmide bulunanlar, hep kaçıştılar…

Daha sonra Basra halkı, içerde kalanları kurtarmaya geldi­ler… O sırada bir zât, hâlâ namaz kılıyordu!.. Gelenlerin sesini duyunca, selâm verdi ve namazını tamamladı… O zaman ken­disini tanıdılar ve: “Geçmiş olsun, yâ Ebâ Abdullah!..” dediler. Müslim b. Yesâr hazretlerinin künyesi: Ebû Abdullah idi. Şaş­kınlıkla, yüzlerine baktı ve: “Ne oldu?” diye sordu… Dışardan gelenler: “Kubbe çöktü!..” deyince, hayretle: “Hiç farkına var­mamışım!..” buyurdu… Kaldığı namaz’dan bu derece; büyük lezzet alan bir âlimdi…

lbn-iAvn  hazretlerinin rivâyetine göre: “O zaman, Müslim b. Yesâr’dan daha faziletli kimse yoktur” denilir… Hakikaten her hâli, Peygamber efendimizin “Sünnet-i Seniyyesine” uy­gundu! Zikri, fikri, edebi, hayâsı, uzleti ziyâde olup; Allahü teâlâdan başka maksadı, Resûlullah’tan başka sevgilisi yok idi…

Hâne halkına şöyle derdi: “Bir hâcetiniz olduğu zaman, benimle konuşunuz! Yoksa, namaz kılacağım!”

Ayrıca ev halkına, şöyle tenbîh ederdi: “Ben namaz kılmağa başladığım zaman; istediğiniz şekilde konuşabilirsiniz!.. Konuşulanları işitmem ve rahatsız olmam!..”

Bâzı arkadaşları onu namaz’da görünce, birbirlerine dedi­ler ki: “Müslim b. Yesâr (rh. a.) sanki, atılmış bir elbise gibi na­maz kılıyor!..”

Gerçekten yere atılmış veya bir yere asılmış elbise, nasıl hiç hareket etmezse; o da öyle hareketsiz ve kendinden geçmiş haldeydi!..

Bir sabah arkadaşlarına dedi ki: “Dün gece Rabbime, uzun uzadıya secde ettim…”

Onu tanımıyanlardan biri, lâf attı: “Allah’tan ümidinizi kes­meyiniz!;. Bu kadar yorulmaya, ne lüzûm var?” deyince, Müs­lim b. Yesâr hazretleri: “Ne kadar uzak bir ümîdL Korkan; korktuğundan kaçar!.. Bir şeye kavuşmayı arzulayan ise; arzu­suna koşar!..” buyurdu…”

O; “Beyn’el havf-ü recâ” yâni (korku ile ümîd) arasında ya­şadı. Korkusu; ümîd ile birlikte, aşk ve muhabbet doluydu… Ümidi ise; kulluk ve ibâdetle kaplıydı!..

Vefatı

Bir âlim buyurdu ki: “Ey, Basra ahalisi! Sizin efendinizi; Kâbe-i Muazzama’da gördüm. Öndeki direklerden ikisi arasında, na­maz kıldı ve ağlıyarak secdeye kapandı… Gözyaşlan mermeri ıslatırken, Müslim b. Yesâr (rh.a.): ‘Yâ RabbiL Elimle işlediğim günâhları, affeyle…’ diye yalvanyordu!.. Sonra da bizlere: ‘Hiç­bir zevk; Allahü teâlâya yalvarmanın zevkinden üstün ola­maz!’ buyurdu…”

Allah için seven, Allah için buğz edenlerdendi. “Hubb’u Fillâh, Buğz’u Fillâh”ı, en güzel yapanlardandı. Nitekim bu­yurdu ki: “Allah için sevmemin dışında; hiçbir şeye sevgim yoktur!”

Hiç kimseye bedduâ etmez ve edilmesini de, sevmezdi… Bir zâlime beddûa eden kimseye, dedi ki: “Şu zâlimi, zulmü ile başbaşa bırak!.. Çünkü onun bir ân önce helâk olması için, zul­müne devam etmesi, senin bedduâdan daha te’sirlidir!”

Aynca hiç kimseye, lanet etmezdi. En çok kızdığı insana: “Artık seninle, aramız açıldı!..” derdi. Bunu söylediği zaman; artık o kimseyle görüşmezdi…

Talebelerine sık sık, şöyle nasihat ederdi: “Münâkaşa ve mücâdeleden sakınınız!.. Çünkü o ân, âlimin câhilleştiği ândır.

İşte o zaman şeytân, âlimin dilinin sürçmesini ve hatâ yapması­nı kollar!..”

Sonra buyurdu ki: “Hak ve doğru olan bir şeyi söylemek; susmaktan hayırlıdır!.. Bâtıl ve yanlış bir şeyi söylememek ise, söylemekten hayırlıdır!”

Haramdan son derece kaçınan Hazreti Müslim b. Yesâr, bir yıl Hac niyetiyle Hicaz’a gitti… Bulunduğu yerde oturmuş, ye­meğini yiyordu. O sırada yanına, bir kadın geldi! Bir şeyler işâret etti!.. Yiyecek istediğini zanneden Hazreti Müslim, bir miktar yiyecek uzattı. Fakat kadın, yiyecek istemediğini söyle­yip, çirkin bir teklifte bulundu!.. Hazreti Müslim önündeki yi­yecekleri, olduğu gibi bıraktı. Ve oradan, olanca kuvvetiyle kaçtı! İyice uzaklaştıktan sonra da: “Yâ Rabbi!.. Ben buraya sâdece, Sana kulluk için geldim…” dedi. Başını, secdeye koy­du ve: “Yâ Rabbi!.. Sen, benden râzı olduğun hâlde… Sana, ne zaman kavuşurum!..” diye, duâ etmeğe başladı… Ömer b. Abdülaziz’in hilafeti zamanında!.. 718 (100h.) yılında, Basra şeh­rinde vefât etti…

Allahü teâlâ diğer sâlih kullan gibi; onu da Cennetine ka­vuşturur, inşâallah…