MÜSLİMÂNLIĞI SEÇENLER THOMAS İRVİNG (Kanadalı) - kainatingunesi.com

 

MÜSLİMÂNLIĞI SEÇENLER

THOMAS İRVİNG (Kanadalı)

Niçin müslüman olduğumu size bildirmek için, müslüman olmadan evvel ve müslüman olduktan sonra, neler his ettiğimi ve müslümanlık ile nasıl temâs edip, bundan nasıl feyz aldığımı anlatmam Îcap etmektedir. Her şeyden evvel, şunu bildireyim ki, binlerce Kanadalı ve Amerikalı, benim, müslüman olmadan evvel, düşündüğüm gibi düşünmekte, aynı noksanlığı duymakta, kendilerine hakîkî müslümanlığı öğretecek Ehl-i sünnet âlimlerini beklemektedir.

Ben çocuk iken, dînim olan hıristiyanlığa iki elimle sarılmıştım. Çünkü din, benim için ruhî bir ihtiyaçtı. Fakat büyüdükçe, hıristiyanlıkta birçok noksanlıklar bulunduğunu görmeye başladım. Îsâ aleyhisselâmın hayatı ve Onun [hâşâ] Allahın oğlu olduğu hakkında verilen bilgiler, bana hurâfe, hayâlî şeyler gibi geliyordu. Çünkü aklım kabûl etmiyordu. Kendi kendime, (Eğer hıristiyanlık, hak din ise, niçin dünyada hıristiyan olmayan birçok insan var?Niçin yahudilerle hıristiyanların esas din kitapları birbirinin aynı iken, diğer husûslarda birbirlerinden ayrılmışlar?Hıristiyan olmıyanlar, başka hiç bir kabahat işlemedikleri hâlde, niçin mahv ve perîşân olacaklar?Birçok milletler, niçin hemen hıristiyan olmuyorlar?) gibi suâller soruyordum.

Bu esnâda Hindistânda vazîfe görmüş olan bir misyonere tesâdüf ettim. O bana, (Müslümanlar çok inatçıdır. Ne kadar uğraşsam, onları aslâ hıristiyan yapamıyorum. Onlar hakîkî dînin hıristiyanlık değil, müslümanlık olduğunu ileri sürüyor ve dinlerini değiştirmek için yaptığım bütün gayretlerim netîcesiz kalıyor) diye dert yandı. Bu sözler, müslümanlık hakkında duyduğum ilk tarif oldu. İçimde, hem müslümanlığa karşı bir merak, hem de dinlerine bu kadar sâdık olan müslümanlara karşı büyük bir takdîr hissi uyandı. (Şu müslümanlığı biraz yakından tedkîk edeyim) dedim. Üniversitede (Şark Edebiyatı) derslerini tâkîbe başladım. Şarklıların, bizim inandığımız (üç tanrı) akîdesini red ederek, akl-ı selîme tam muvâfık olan (Tek Allah) akîdesini kabûl ettiklerini gördüm. Îsâ aleyhisselâm, kendi dînini neşrederken muhakkak, bir tek Allahdan ve kendisinin yalnız Onun bir kulu ve Peygamberi olduğundan bahs etmişti. Onun bahs ettiği Allah, muhakkak, merhametli bir Allah olmalıydı. Hâlbuki, bu güzel ve doğru îman, birtakım mânasız efsâneler, sonradan eklenen hurâfeler, puta tapanların hıristiyanlığa soktuğu bid’atler arasında gayb olup gitmiş, merhametli ve müşfik tek Allah yerine, kendisine ancak râhibler vâsıtası ile erişilebilinen, insanları daha doğarken günahkâr halk eden bir üçlü tanrı zuhûr etmişti. O hâlde, sâf ve temiz (tek Allah) akîdesini insanlara tekrar telkîn için yeni bir dîne, yeni bir Peygambere lüzûm vardı. Avrupa, o sıralarda yarı barbar bir hâldeydi. Bir taraftan vahşî kavmler memleketleri isti’lâ ediyor, bir taraftan ufak bir zümre, din perdesi altında, her türlü kötülüğü, fenalığı yapıyordu. İşte insanlık böyle feci bir hâlde iken ve tamamiyle putperestliğe ve dinsizliğe dönmüşken, Îsâ aleyhisselâmdan [tarihçilere göre] yedi asır sonra, şarkta Allahü teâlânın son Peygamberi Muhammed zuhûr ederek, insanlara hakîkî Allahın hakîkî dînini telkîne başladı ki, bu dînin esasını, tek hâlıka îman etmek teşkîl ediyordu.

Ben bunları okuyup öğrenince, Muhammed sallallahü teâlâ aleyhi ve sellemin, Allahü teâlânın son ve hakîkî Peygamberi olduğuna inandım. Çünkü:

1)Yukarıda da söylediğim gibi, insanların yeni bir Peygambere ihtiyaçları vardı.

2)Benim, Allahü teâlâ hakkındaki bütün düşüncelerim, bu büyük Peygamberin neşrettiği dîne tamamen uyuyordu.

3) Kur’an-ı kerimin Allahü teâlânın kelâmı olduğunu, onu okuduğum zaman hemen his etmiştim. Kur’an-ı kerimin bildirdikleri ile Muhammed sallallahü teâlâ aleyhi ve sellemin hadis-i şerifleri [sözleri] beni her cihetten tatmîn ediyor, ruhumu huzura kavuşturuyordu. İşte, bunun için müslüman oldum.

Emîn olunuz ki, yukarıda da beyan ettiğim gibi, binlerce Amerikalı ve Kanadalı, hıristiyanlıktaki noksanları ve yanlışlıkları benim gibi his etmektedir. Amma ne çâre ki, onlar benim gibi İslâm dînine tâm nüfûz etmek imkânını bulamamışlardır ve bir rehbere muhtaçdırlar.

İslâmiyete böylece îman ettikten sonra, müslümanlık hakkında neşredilmiş olan kitapları tedkîk etmeye başladım. Bu husûsta, burada tavsiye edebileceğim birkaç eserden bahs etmek isterim. Hindli bir hayr sahibi bana Q. A. Jairazby H. W. Lovlegroveun (What is İslâm = İslâm nedir) adlı kitabını yolladı. Bu kitabı bilhâssa tavsiye ederim. İçinde çok sâde, çok pratik ve çok doğru bilgiler vardır. Bu kitap, İslâmı en iyi tarif eden bir kitaptır. Bunun bütün dünyaya dağıtılması, İslâmiyetin intişârı cihetinden çok faydalı olur. Bundan sonra, Maulvi Muhammed Alînin İngilizce Kur’an-ı kerim tercümesini okudum ve beğendim. Bunlardan başka, daha bazı kitapları da okudum ve İslâmiyet hakkında neşriyat yapan mecmû’aları da ihmâl etmedim. Montrealda islâmiyet hakkında neşrolunmuş birçok Fransızca eserler buldum. Bunların bir kısmı İslâmiyetin lehinde, bir kısmı ise aleyhinde yazılmıştı. Fakat aleyhde yazılı eserlerde bile, İslâmın büyüklüğü gizlenemiyordu. Bunlar bile, bu dînin hak din olduğunu bana bir kere daha isbât ediyordu.

TENBÎH: (Herkese Lâzım Olan Îman) kitabını hazırlayan biz, İhlâs Anonim Şirketi, İslâm dînini doğru olarak öğrenmek istiyen temiz insanlara hizmet etmek için, İngilizce, Fransızca, Almanca ve daha başka dillerde kitaplar hazırladık. Bunların hepsi büyük ve hakîkî islâm âlimlerinin eserlerinden toplanan bilgilerden meydana gelmiştir. Bu kitapların ismleri, bazı kitaplarımızın sonunda bildirilmiştir. Adresi, kitabımızın başında yazılı olan (Hakîkat Kitabevi)nden, mektûbla isteyenlere hemen gönderilmektedir. Bu kitapları dikkat ile okuyan insâflı her insanın islâm dînine samîmî olarak îman edeceğine ve seve seve müslüman olacağına inanıyoruz. Çünkü İslâm dîni, akl-ı selîm sahiplerinin kabûl edeceği akîdelerden ve ahkâmdan ibârettir. Akl-ı sakîm sahipleri, ruhları hasta olanlar, nefslerine düşkün olanlar, yalnız kendi çıkarlarını düşünenler, İslâm dînini idrâk ve takdîr edemez.