MÜSLÜMANLARIN İLME HİZMETLERİ - kainatingunesi.com

MÜSLÜMANLARIN İLME  HİZMETLERİ

İnsanlığın, bugün sahip olduğu ilim ve teknikte, en büyük pay Müslüman âlimlerinindir. Yirminci yüzyılda artık baş döndürücü bir sürate ulaşmış olan fen bilgileri ve teknik harikaların temel bilgilerinin hemen hepsi Müslüman âlimlerin kitaplarına dayanmakta, esaslarını oradan almaktadır. Tıp, matematik, astronomi, fizik, kimya, biyoloji gibi birçok ana ilim dalında İslam dünyasında yüzyıllar boyunca yazılmış ve hepsi çok kıymetli bilgilerle dolu kitaplar, dünyanın meşhur kütüphanelerinin en kıymetli eserleri olarak muhafaza edilmektedir. İslamiyetin doğuşundan itibaren on sekizinci yüzyıla gelinceye kadar çeşitli İslam memleketlerinde yetişen âlimlerin bir ibâdet aşkı içinde geceli gündüzlü yaptıkları çalışmalar, dünyayı her bakımdan aydınlatmış, yeni yeni ilmî keşifler ve teknik buluşlar insanlığa hediye etmiştir.

Vaktiyle çok İslam âlimi vardı. Bunlardan en meşhur olanlarından biri İmam-ı Gazali’dir. İmam-ı Gazali, din bilgilerindeki derinliği, içtihattaki derecesinin yüksekliğinin yanı sıra, zamanının bütün fen bilgilerinde de mütehassıs idi. Bağdat Üniversitesi’nin rektörü olup, o zamanın ikinci dili olan Rumca’yı iki senede öğrenmiş, eski Yunan ve Roma felsefesini, fennini incelemiş, yanlışlarını ve bozuk taraflarını kitaplarında bildirmiştir. Filozofları ve felsefelerini tasnif ederek, her birinin sözlerinin esasını, birbirlerinden farklarını, ayrıldıkları ve birleştikleri yerleri sistemli olarak mükemmel bir tarzda sıralamıştır. Ayrıca kitaplarında; dünyanın döndüğünü, maddenin yapısını, ay ve güneş tutulmasının hesaplarını ve daha birçok teknik ve sosyal bilgileri yazmıştır. Onun eserleri asırlar boyunca İslam dünyasında olduğu gibi Avrupa’da da kaynak eser olarak okutulmuştur. Bugün de Avrupa’nın çeşitli üniversitelerinde bazı eserleri ders kitabı olarak okutulmakta, UNESCO tarafından neşredilerek bütün dünyaya dağıtılmaktadır.

İslam âlimlerinin en büyüklerinden biri de, İmam-ı Rabbani Ahmed-i Faruki hazretleridir. Bunun din bilgilerindeki derinliği ve içtihad derecesinin yüksekliği, hele tasavvuftaki, evliyalıktaki kemâlinin; aklın, idrakin üstünde olduğunu, dinde söz sahibi olanlar söylediği gibi, Amerika’da yeni çıkan kitaplar da bu ilim ve irfan güneşinin ışıklarıyla aydınlanmaya başlamıştır. İmam-ı Rabbani (1563-1624), zamanının fen bilgilerinde de mütehassıstı. Elektronların arasının boş olduğunu, hızla döndükleri için dolu göründüklerini, ilk defa o açıklamış; bu bilgi, Avrupalılar tarafından ancak son yıllarda anlaşılabilmiştir. İmam-ı Rabbani’nin talebelerine okuttuğu “Şerh-i Mevakıf” kitabı, Arapça büyük bir eser olup, içinde o zamanın bütün fen bilgileri anlatılmakta; yer küresinin yuvarlak olduğu, batıdan doğuya doğru döndüğü ispat edilmekte, atom üzerinde, maddenin çeşitli halleri, kuvvetler ve psikolojik olaylar üzerinde kıymetli bilgiler verilmektedir. Kadı Adud’un on dördüncü asırda yazmış olduğu ve Seyyid Şerif Cürcani’nin şerh ettiği bu kitapta, ayrıca Yunan felsefecilerinin hataları ve yanlışları ispat edilmektedir.

Endülüs İslam Üniversitesi’nde astronomi profesörü olan Nur-üd-din Batruci, (El-hayat) kitabında, bugünkü astronomiyi yazmaktadır. Galile, Kopernik, Newton dünyanın döndüğünü, Müslüman kitaplarından öğrenip söyleyince, çeşitli cezalara çarptırıldılar.

Endülüs’teki Müslümanların ilimdeki gelişmeleri, tıp alanındaki başarıları bir şaheser olup Avrupa’nın ileri gelenleri, buraya ilim tahsiline gelirdi. III. Ferdinand, 1412 yılında, beş yüz bin el yazması eseri Endülüs’te yaktırmış, insanlığa çok adice kötülük yapmış, bir medeniyeti tarihe gömmüştür.

Aynalarda ışık kırılması kanunlarını ilk defa İbni Heysem bulmuştur. Avrupa’da Alhazem adıyla tanınan bu Müslüman âlim, onuncu asırda yaşamış, matematik, fizik ve tıp ilimlerinde yüze yakın kitap yazmıştır.

İslam cerrahlarından meşhur operatör Amr bin Abdürrahman Kirmani, Endülüs hastahanelerinde ameliyat yapardı.

Türkistanlı Ali bin Ebilhazm, doktor olup tıp ilmindeki buluşlarını bildiren kitapları, tıp ilminin kaynaklarından almıştır. Akciğerlerdeki kan deveranının şemasını ilk olarak bu çizmiş, böbrek ve mesane taşlarının alametlerini ve nasıl tedavi edileceğini anlatmıştıar. İslam cerrahlarından meşhur operatör Amr bin Abdürrahman Kirmani, Endülüs hastahanelerinde ameliyat yapardı.

Ebu Bekir Muhammed bin Zekeriyya er-Razi, büyük bir İslam tabibi idi. Göz ameliyatlarını ilk defa fennî usullerle yaptı. Avrupa’da Razes ismi ile meşhurdur. İlaçlar ve kimya üzerinde de kıymetli kitaplar yazmıştır.

Osmanlı Devleti’nde sayısız ilim ve fen adamları yetişti. Bunların bugünkü medeniyete yapmış oldukları büyük hizmetler, bıraktıkları kıymetli kitaplardan anlaşılmaktadır. Bunlardan biri İstanbul’da Yavuz Sultan Selim Camii’nin Muvakkiti ve reisül-müneccimin olan Mustafa bin Ali Efendi olup, 1571’de vefat etmiştir. (İ’lamül-ibad) isimli coğrafya, (Teshîl-ül-Mîkat fî-ilm-ilevkât), (Teysîr-il-kevâkib), (Kifayet-ül-vekt fî-Rubu’dâire) astronomi kitaplarında şaşılacak bilgiler vardır.

1469’da vefat eden Abdül’aziz Vefai’nin (Kifâyet-ül Vakt li Ma’ifet-i dâir) kitabında da bugünkü astronomik bilgiler vardır.

Osmanlı âlimlerinden Fatih Sultan Mehmet Han’ın hocası Akşemsettin de, (Maddet-ül Hayat) kitabında “Hastalıklar, insandan insana canlı varlıklar/mikroplar vasıtasıyla geçmektedir” diye yazmıştır. Kızıl, kızamık ve çiçeğin ayrı ayrı hastalıklar olduğunu bulmuştur. Osmanlı Türkler’i, inek üzerinde çiçek aşısı üretmişlerdir. Jenner, Fransa’ya bu aşıyı götürüp hakkı olmadan “çiçek aşısını bulan bilgin” unvanını almıştır!

Yıldızların hareketlerini inceleyen “ziyc ilmi” de, Müslümanlar tarafından bulunmuştur. İslam âlimlerinin bulmuş olduğu ziycler, yıllar boyunca astronomi ilmine rehber olmuş, batılı astronomlar önce bu ziycleri araştırdıktan sonra çalışmalarına başlamışlardır. Meşhur Müslüman âlim Cabir’in, Sevil şehrinde kurduğu rasathaneyi; Hristiyanlar burayı işgal ettikleri zaman, ne işe yaradığını anlamayıp çan kulesi yapmışlardır.

Ayrıca Müslümanlar, yıldızların kataloğunu yapıp birçoğunun adını vermişlerdir. Bugünkü sema haritalarında yıldızların çoğunun isimleri, Müslümanların verdiği gibidir. Bir güneş yılının müddetini tayin, ışığın kırılmasının keyfi, rakkaslı saat de Müslümanların insanlığı hediyelerindendir.

Bİrûni’nin çizdiği astronomi şemasının yanı sıra, astronomi ilminin en büyük üstatlarından Uluğ Bey’in astronomik buluşları, bu ilimde Müslümanların ulaştıkları maharetin delillerindendir.

Osmanlı Türklerinden Kadaizade-i Rumi ise, Uluğ Bey Ziyc’inin büyük kısmını tamamlamış, matematik ve astronomi ilmine ait eserleriyle meşhur olmuştur.

Kâdızade’nin talebelerinden olan ve hocasının vefatından sonra Semerkant Rasathanesi’nin başına geçen Ali Kuşçu da, o devirlerin en büyük matematik ve astronomi âlimlerinden biridir. Astronomi ilmine ait en büyük eseri (Risâlat fil-haya)’dır.

Coğrafya ilminde de Müslümanlar başı çekmişlerdir. Ünlü Coğrafya âlimi İdrisî’nin (Nüzhetü’l-Müştak Fî İbtirâki’l Âfak) isimli meşhur eserinde yetmiş iki adet harita vardır. Evliya Çelebi, İbni Batûta ve Yakup Hanevi’nin seyahatleri ve eserleriyle coğrafya ilmine yaptıkları hizmetler, her türlü takdirin üstündedir.

Coğrafya ilmine adını büyük harflerle yazdıran Müslümanlardan biri de Pîrî Reis’tir. Bu meşhur Türk denizcisi, yapmış olduğu deniz seferleri sırasında edindiği bilgileri (Kitab-ı Bahriye) adlı eserinde toplamış, birçok bölgenin ve denizaşırı yerlerin bugünküne çok yakın haritalarını çizmiştir.

Kâtip Çelebi ise, coğrafya ilminde en büyük eser olarak (Cihannüma)yı yazarak, bu ilim dalında yeni bir devir açmıştır.

Bugün bütün dünyanın kullandığı rakamları, sıfır dahil, Müslüman âlimler bulmuşlardır. “Sıfır”ı Muhammed bin Ahmed bulmuş, cebir ilmini Harizmi kurmuştur. Bu ilmin adı Harizmi’nin “Hisabal-Cabrı ve’l mukabele” kitabından gelmektedir. Ayrıca logaritma, onar onar sayıp yazmak, her dokuzdan sonra rakamın sağına sıfır koyarak diğer bir onlar hanesi vücuda getirmek yine Harizmi’nin buluşlarındandır. Harizmi’nin eserleri matematik sahasında o kadar yayılmış ve kullanılmıştır ki, ismi bile çeşitli milletlerin dilinde “Alkhorismi/Algorisme/Augrisme” şekillerinde yazılıp söylenmiştir.

Sosyoloji ilmini ilk kuran İbn-i Haldun’dur. “Mukaddime” isimli ansiklopedik eserinde, ilimlerin her dalından bahseder ve yeni bir ilim olarak “sosyoloji”yi, yani “İlm-i içtimaiyatı” kurduğu, bu ilmin esaslarıyla beraber anlatılır.

MENKIBE: Âlimin Değeri

Mısır, büyük Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim Han tarafından 1517 yılında fethedilmişti. Padişah, ordusu ile İstanbul’a dönüyordu. Bu sefere, Sultan Selim Han’ın çok saygı gösterdiği büyük İslam âlimi zamanın şeyhül-islamı olan İbn-i Kemal hazretleri de katılmıştı.

Ordu, mehter alayının zafer marşları ile geri dönüyor, Padişah ve yanındaki İbn-i Kemal hazretleri, ordunun başında yürüyorlardı. Mısır’ın piramitleri ve Nil’in suları geride kalmıştı. Bir ara, İbn-i Kemal’in atı birdenbire ürktü. Atının sıçrattığı çamur Padişah’ın sırmalı kaftanına bulaşmıştı. Vezirler, telaşlandılar. Padişah’ın tavrının ne olacağını herkes merak ediyordu. Sultan Selim Han, bu büyük âlime dönerek:

-Üzülmeyiniz efendim! Âlimin atının ayağından sıçrayan çamur, benim için en büyük şereftir. Bu çamur, kaftanımın süsü olsun!

Hemen vezirine,

-Çabuk bana başka bir kaftan verilsin! Bu çamurlu kaftan da böylece hazinemde saklansın! Ben ölünce, sandukamın üzerine örtülsün! diye emir verdi.

Bu çamurlu kaftan, şimdi İstanbul Fatih’teki Sultan Selim Camii’nin bahçesinde bulunan türbe içindeki sandukanın üzerinde olup, ziyaret edenlere gösterilmektedir.

ŞİİR

İlimsiz bir şey olmaz, ilim her şeye baştır,

Karanlık yollarda o, en aziz arkadaştır.

 

Ondan sadık dost olmaz, ondan vefalı yâr yok,

Her şeyde zarar olsa, onda asla zarar yok.

 

İlimde bir tat var ki, hiçbir şeyde bu tat yok.

Allah’ın huzurunda, âlimden makbul zat yok.

 

İlim, uçsuz bucaksız bir ummanı andırır,

İlimden başka her şey, insanı usandırır.

 

Nasıl kıymetli olmaz? Allah onu övüyor,

Bak! Nebi’yi muhterem, bir hadiste ne diyor:

 

“Ara, her yerde ilmi, o yer ister Çin olsun!

İlim öğrenmek farzdır, her mümin için olsun.”

 

Bak! Ali-yyulmürteza, ne diyor? Dinlesene!

“Köle olurum bana bir harfi öğretene!”

 

Âlimler, İslamiyet’i zevalden kurtarır,

Âlimler yeryüzünde, zıll-i sıfatullahtır.

 

Mürekkeb-i ulema, azizdir hatta şundan:

Fî sebîlillah akan, şehitlerin kanından.

 

Çünkü, cihad-ı ekber, ancak ilimle olur,

Dâreynde, ilmi ile âmil olan kurtulur.

 

Âlim, zahitten üstün, zühd, ilmin altındadır,

Âlimler, ahirette, nebiler yanındadır.

 

İlim âşıklar tacı, ilim ruhlara gıda,

İlimdir, deva olan, yükselen her feryada!

 

İlim edinmenin ilk şartı, âlim bulmaktır,

Hiçbir şey düşünmeden, ona teslim olmaktır.

 

Âlimin bir nazarı, bulunmaz hazinedir,

Bir sohbeti, yıllarca bitmez kütüphanedir.

 

Deme! Cihanda âlim kalmadı, belki vardır,

Aç gözünü, kalbinden zulmet perdesini kaldır!

 

Bu dinin âlimleri, hadisle övüldüler,

Beni İsraildeki nebiler gibidirler.

 

Âlimlerin bir sözü, yıllarca, baki kalır,

İnsanı en alçaktan, balalara (yukarı) kaldırır