Peygamber efendimizin adaletini örnek gösterdiği hükümdâr - kainatingunesi.com

Peygamber efendimizin adaletini örnek gösterdiği hükümdâr:

NÛŞİREVÂN

“Reayaya ve Allah’ın kullarına iyi muamele ediniz. Hak olan vergiden başka almayınız. Zayıfları incitmeyiniz, alimlere saygı gösteriniz. Yüce Allah’a şükr ediniz.”

Tarihin âlim, şair, adil ve hakîm olarak kaydettiği birçok meşhur şahsiyetlerle birlikte zenginliği, cömertliği, adaleti ve ce­sareti efsane haline gelmiş kahramanların adları ede­biyatçılarımızın dilinde sık sık ge­çer. Şöhretlerine sebep olan husu­siyetlerine telmihler yapılır. Kendi zamanlarındaki bir hükümdarı öv­mek mi istiyorlar geçmiş zamanda o işi kılmış bir kahramanı misal verirler. Kendi dönemlerinde birisi yanlış bir iş mi yaptı geçmiş dö­nemde o kötü çığın açan da zikre­dilir.

Nitekim bir hükümdar adaleti sebebiyle övülmek istenirse genel­de karşılaştırılan zat Sasanî hükümdarlarından Nûşirevân (Nuşirvan- Anuşirvan)’dır’. Övülen zat her dönemde değişse de Nûşirevân’ın adı baki kalmıştır.

 

İşte ona atıfta bulunulan bazı beyitler.

Kanuni Sultan Süleymanövülürken

Neseble nâşır-ı şer’ü haseble hâmi-i sünnet

Adilde reşk-i Nuşirvan sahada gayreti hâtem şükrî

Hazret-i Sultan Süleymân-ı selimül-kalb kim

Hırmeninde adlinün Nûşirevân’dur hûşe-çin Hayâlî

Yavuz Sultan Selim Hanövülürken de;

Nâmı Nûşirevân-ı unutdurdı adl ü dâd ile

Şimdi ağızlarda adı dâdıdur Nûşirevân Kemalpaşa-zâde

denilmiştir.

Ancak hakkında bir söz var ki kıymeti cihan değer… Nûşirevân şayet hayatta olsaydı da bu cümle­yi işitseydi sevinci doğudan batıya herkesçe işitilirdi. İki cihan serveri Resulullah efendimiz:“Ben âdil sultan zamanında dünyaya gel­dim”buyurarak onun adaletini öv­müştür. Peygamber efendimizin övgüsüne mazhar olan hiç unutu­lur mu?

Kimdir Nûşirevân? Onun asır­larca unutulmaması nasıl mümkün olmuştur? Nûşirevân’ın kimliğine geç­meden önce dönemin İran’ı hak­kında bilgi vermek yerinde olacak­tır.

İran’da 226 yılında Zerdüşt din adamlarından Sâsân’ın torunu Erdeşir tarafından kurulan Sasanîler hanedanı hüküm sürmekteydi. Zerdüşt, İran’da mecusî (ateşe tap­ma) dininin kurucusudur. Bu din Ahameniler devrinden Sasanîler’in yıkılışına kadar İran halkının dini olmuştur.

Komünizmin ilk çıkışı

Ancak Nûşirevân’ın babası I. Kubad’ın hükümdarlığı dönemin­de (485-531) Zerdüştlük değişik bir şekil aldı. Dönemin Mubed Mubedanı (Zerdüşt baş papazı) olanMezdek b. BâmdâdânZerdüstlik dinini zamanın zerdüştîlerinin aleyhine ola­rak değiştirmek ve dünyaya yeni bir yol gösterici olmak istedi. Yıldızlar ilmine vakıf olan Mezdek seyyarelerin hareketinden buzamanda bir adam çıkacağını ve zerdüştîlerin, yahudîlerin ve hristiyanların dinini kaldı­rıp kıyamete kadar kalacak olan bir dinî or­taya çıkaracağına delil gösterdi. Mezdek bu kimsenin kendisi olacağı isteğine kapıldı. Zi­ra onun bütün büyükler yanında yüksek bir mevkii bulunuyordu.

Böylece ortaya çıkan Mezdek, “Tanrı, Zerdüşt dinini yenileyeyim diye beni gön­derdi. Zira insanlar Zend ve Avesta (Zer­düşt dininin kitabı)’nın manalarını unut­muşlardır. Ayrıca Zerdüşt’ün getirmiş ol­duğu şekilde bırakmayıp değiştirmişler­dir. Tıpkı İsrailoğulları’nda olduğu gibi” diyerek peygamberliğini ilan etti.

Melik Kubadbaşlangıçta Mezdek’e bü­yük bir şüphe ile baktı. İnsanların etrafına toplandığını işitince huzuruna çağırarak de­lil istedi.

Mezdekbuna da çare buldu. Mabedleri olan ateşgedenin altına bir tünel yaptırdı. Oraya has bir adamını yerleştirerek kendisi­ni tasdik etmesini istedi. Sonra da hükümda­rı ve din adamlarını oraya davet etti. Melik Kubad’ın ve emirler ile papazların hazır ol­duğu bir sırada Mezdek Tanrı’ya hitapta bu­lundu. Bunun üzerine Mezdek’in adamı da “Mezdek’in sözlerini işiten, uygulayan İran ülkesi büyükleri iki cihan mutluluğu­nu bulurlar” diye bağırdı. Ateşin ortasından çıkan sözler herkesi hayrette bıraktı. Artık Mezdek, Melik Kubad’ın sarayında ve en baş kösesinde idi. Mücevher kakmalı altın bir taht üzerinde otururdu. Onun sözleri ka­nun gibi yürürlüğe girerdi.

Mezdeköyle çirkin adetler ortaya çıkardı ki insanlar ne yapacağını şaşırdı. Önce servetleri ortaya koydu. Mal ve altın mülk değil­dir. Halk arasında olup herkese mubahtır. Hepsi Tanrı’nın kulları ve Ademoğullarınındır. Neye ihtiyaç duyarlarsa birbirinin servetini harcamaları gerekir dedi.

Ardından kadınları da servet gibi ortak mal sınıfına dahil etti. Her kim bir kadına rağbet ederse, kimse mani olmasın, birbiri­ne mubah olsun. Kıskançlık ve merhamet bizim dinimizde yoktur. Öyle ki hiç kimse zevklerden, şehvetlerden ve servetten na­sipsiz kalmasın. Tatmin olma ve arzu kapılan herkese açık olsun dedi.

Mal ve kadınların herkesçe kullanılabilmesi özellikle aşağı ta­bakadan, cahil, adî ve bayağı kimselerin Mezdek’in yoluna rağ­beti artırdı. Alimler ve bu çirkin hareketleri beğenmeyenler ise Melik’in korkusuyla seslerini çıkaramaz oldular.

BöyleceMarks’ınEngels‘in fikirleri,Lenin’in,Stalin‘in ko­münist uygulamaları asırlar önce­sinde Mezdek’in liderliğinde yü­rürlüğe girmiş bulunuyordu.

Baba oğul karşı karşıya

İşte bu çirkin gidişe sadece bir kişi seyirci kalmadı. O Melik Kubad’ın oğluNûşirevânidi. Henüz 15 yaşındaki bu genç ön­ce mubedlerle (papazlar) görüş­tü. Onların bu çirkin yola girip girmediklerini öğrenmek istedi. Onlar hayır deyince neden mani olmaya çalışmadıklarını ve sustuklarını sorup“görmez misiniz mallarınız ve kadınlarınız elden gitti. Mülk ve devleti de ha­nedandan gitmiş bilin. Baba­mın beyni harap olmuştur. Onu ilaçla tedavi etmek gerekiyor. Ona nasihat ediniz. Mezdek’i münazaraya ça­ğırınız”dedi.

Nûşirevân’ınıstırap içerisinde bu kötü gidişi önlemeye çalışması Mezdek’e ulaşınca derhal tedbir almaya yöneldi. Melik Ku­bad’a şayet oğlun Nûşirevân da bizim yanı­mızda olsaydı yolumuz daha kolay yayılır ve daha güçlü olurdu dedi.

Nûşirevân’ın Mezdek’in yoluna girme­miş olması Kubadı fevkalade sinirlendirdi.

Derhal onu huzurunda hazır ettirdi ve:

“Sen Mezdek mezhebinde değil misin?”diye sordu.

Nûşirevân:Allah ‘a hamdolsun hayır.

Kubad:Niçin?

Nûşirevân:Sahte ve aldatıcı olduğu için.

Kubad:Nasıl aldatıcı. Ateşi dile getirmedi mi?

Nûşirevân:Dört unsur denilen dört şey vardır. Su, ateş, toprak ve hava. Her dördü birdir. O ateşi dile getiriyor. Ona söyle su­yu, toprağı ve havayı da konuştursun. O zaman ben de inanayım.

Kubad:O sözlerini kendinden söylemi­yor. Kitabımızdan söylüyor. Kitapta mal ve kadın her ikisi de mubahtır deniyor.

Nûşirevân:Bunca yıldır alimler mal ve kadının mubah olduğunu söylediler. An­cak ortak olduğu hususunda yorumlama yapmadılar. Mal din içindir. Din kadınla­rı korumak için gerekir. Her ikisini ortak tutunca o zaman insanla, otlamakta ve birleşmekte eşit olan ehlî ve vahşi hayvan­lar arasında ne fark kalır. Bunu akıllı adam söylemez.

Kubad:Peki senin baban olan bana ni­çin muhalefet ediyorsun.

Nûşirevân:Baba’ya itaatsizlik asla uy­gun değilse de bunu senden öğrendim. Se­nin şu hareketlerinle babana muhalif ol­duğunu gördüm. Ben de sana muhalefet ettim. Sen Mezdek’in dininden dön ben de sana muhalefetten döneyim.

Nûşirevân’ınuygun cevapları karşısında endişeye kapılan Mezdek, söze karışarak: Nûşirevân ya mezhebimize girsin veya bi­ze kesin bir delil getirsin dedi.

Bunun üzerine Melik Kubad, oğluna: “Bu mezhebi kabul et yoksa sana öyle bir işken­ce yaparım ki herkese ibret olur ” dedi.

İsmi Muhammed’dir

Bunun üzerine Nûşirevân kırk gün müh­let aldı. Derhal yüksek ilimlere vakıf Farslı bir mubede haber gönderdi. Mezdek’in du­rumunu ve son gelişmeleri mektubunda an­latıp acele gelmesini istedi.

Kırkıncı gün olduğunda Farslı mubed ge­lerek önce Nûşirevân’la görüştü ve sonra Melik Kubad’ın sarayına gitti.

Melik’esaygı ve tazimden sonra, “Efen­dim! Mezdek hataya düşmüştür ve bu iş ona verilmemiştir. O, yıldızlar ilminden bir şeyler bilirse de hükümlerinde yanıl­mıştır. Oysa gerek yıldızların birleşmesin­de gerekse İncil ve Tevrat’ta şu deliller gö­rülmektedir.

Muhammed Emin isminde biri çıka­cak; peygamberliğini bildirecek; fevkalade bir kitap getirecek, acayip mucizeler göste­recek, gökteki ayı ikiye bölecek, halkı Al­lah yoluna çağıracak temiz bir din getire­cek, ateşe tapıcılığı ve diğer mevcut dinleri kaldıracak, Cenneti vaad edecek; Cehennemle korkutacak, servetleri ve haremleri kendi şeriatı hükümleri altında koruya­cak; şeytandan kaçınacak; melek ile dost olacak; ateşgede ve putgedeleri yıkacaktır. Onun dini bütün dünyaya yayılacak ve kıyamete kadar kalacaktır. Yer ve gök onun peygamberliğine şahidlik edecekler­dir. Onun ortaya çıkması yakındır. Mez­dek öyle hayal etmiştir ki bu kişi kendisi­dir. Halbuki o bir Acem değil Arap’tır.”

Fars Mubedi sözlerine devamla Mez­dek’in pek çok hatasına ve gelecek peygam­berin uygulamalarına dair sözler söyledi. Er­tesi gün de Mezdek’i susturacağını belirtti. Mubedin bu sözleri Kubad’ın hoşuna gitti ve gönlünde yer etti. Mezdek’e karşı tu­tumu değişti.

Mezdek’in çaresizliği

Ertesi gün sarayda divan kuruldu. Mez­dek gelerek altın kürsüsüne oturdu. Nûşire­vân, tahtın önünde ayakta durdu. Fars mubedi de yanında idi. Melikin izin vermesi üzerine: Mubed, Mezdek’e dönerek “Önce sen mi soru soracaksın yoksa ben mi?” de­di.

Mezdek:Ben soracağım

Mubed:Madem ki soran sen olacaksın cevap veren de ben olacağım. O halde sen buraya gel. Ben de senin bulunduğun yere geçeyim.

Mezdekutandı ve “beni buraya Melik Kubad oturtmuştur” dedi.

Mubed:“Şimdilik uygundur. Sen mi so­rarsın, yoksa ben mi sorayım”dedi.

Mezdek:Sen sor, ben cevap vereyim.

Mubed:Sen serveti mubah yapmışsın. Rıbat, köprü vesair hayrat yapan insan­lar, bunları öteki dünyada mükafat ve se­vap elde etmeleri için mi yapıyorlar?

Mezdek:Evet.

Mubed:Servetler insanlar arasında or­tak olunca bir hayır yapanın mükafatı ki­min olur?

Mezdekbu suale cevap vermekten aciz kaldı.

Mubed:Sen kadınları da mubah etmiş­sin. Yirmi kişi bir kadınla cinsi münase­bette bulunursa ve kadın hamile kalırsa, çocuk olunca, bu hangi adamın çocuğu olur söyle?

Mezdekbuna da cevap vermekten aciz kaldı.

Bunun üzerine Mubed, “Senin maksa­dın, insanların servetlerini, kadınları ve nesilleri bir defa da mahvetmektir. Tahta oturmuş olan bu melik, Melik Firuz’un oğ­ludur. Padişahlığı babasından miras ola­rak elinde tutuyor; babası da elinde tuttu. Bu melikin karısı, 10 insanla yatınca, ken­disinin oğlu hangi kişiden olacaktır. Söyle o oğul kimdendir? Böylece nesil kesilmiş olmaz mı? Nesil kesilmiş olunca, padişah­lık bu hanedandan gitmez mi? Büyüklük ve küçüklük zenginlik ve fakirliğe bağlı değil midir? Sen serveti ortak mal yapınca küçüklük ve büyüklük dünyadan kalkar. Önemsiz bir kişi padişah ile eşit olur. Neti­cede padişahlık kalkar ve iptal edilir. Şim­di sen padişahlığı Acem meliklerinden kaldırmaya dünyayı dağıtmaya gelmişsin” dedi.

Bu haklı cevaplar karşısında bunalan Mezdek, Kubad’dan mubedin boynunun derhal vurulmasını istedi. Kubad ise “delil­siz olarak bir kimsenin boynu vurulamaz” cevabını verdi.

Mezdekise, “öyleyse ateşten soralım; bakalım ateş ne buyuruyor. Zira ben kendiğilimden söz söylemem ” dedi.

Melik Kubad’ın emrini derhal yerine ge­tirmemesi Mezdek’i kızdırmıştı. Kendi ken­disine benim askerim ve halk katında sem­patizanım çoğalmıştır. Artık Kubad’ı ve Nû­şirevân’ı ortadan kaldırıp yerlerine geçme zamanım gelmiştir diye düşündü.

Ateşgedenin altındaki gizli bölmedeki adamına Hûda, Kubad’ın öldürülmesini isti­yor diye söylemesini bildirdi. Has kulların­dan iki kişiyi silahlarını gizleyip orada hazır olmaları ve ateşin konuşması üzerine Meliki vurmaları konusunda uyardı.

Öte yandan mubed de, Mezdek’in artık son kozunu oynayacağını sezmişti. Nûşire­vân’a orada adamlarından birkaç kişiyi hazır etmesini ve çıkabilecek olaylara karşı dikkat­li olmasını öğütledi.

Böylece Mezdek’in ertesi günkü planı uygulanamadı. Adamları Kubad’ı vuramadan yakalandılar. Artık Melik Kubad ile Mezdek’in arası iyice açılmıştı. Ancak bu noktada mubedin yeni bir planı devreye gir­di. Mubed ateşin son konuşmasından sonra yapacak bir şeyi olmadığını, yenilgiyi kabul ettiğini bildirip çekilecek Nûşirevân’da, Mezdek’in yoluna girecekti. Böylece Mez­dek’in güveni kazanılacaktı. Sonra da düzen­lenecek bir toplantıda adamlarıyla birlikte ortadan kaldırılacaktı.

Son darbe Nûşirevân’dan

Plan başarıyla uygulandı. Mubedin ülkeyi terketmesinden sonra Nûşirevân bir rüya gördüğünü ve rüyasında ateşin yakmak üze­re üzerine geldiğini ve temiz yüzlü bir zatın kendisini kurtardığını söyleyip Mezdek’in yolunu kabul ettiğini bildirdi. Böylece Mez­dek’in güvenini kazandıktan sonra ordu kumandanlığı vazifesini üzerine aldı. Sonra Mezdek’e büyük bir toplantı tertip edilmesi­ni ve burada mezhebimizde olanlardan tek­rar bir bağlılık alınmasını istedi. Böylece bu mezhepte olmayanlar ortaya çıkacak ve onlarda zorlanacaktı.

Teklif Mezdek’i ziyadesiyle memnun etmişti. Kararlaştırılan günde 12 bin Mezdek’i hazır bulundu. O güne kadar görülmemiş bir ziyafetin ortasında buldular kendilerini. Al­tın kürsüsünde oturan Mezdek sevinçten vü­cuduna sığmıyordu. Nice yiyip içmelerden ve eğlencelerden sonra Nûşirevân biat edenlerin 20’şer 30’ar kişilik gruplar halinde Çevgan meydanına götürülmelerini ve orada nefis süslü elbiseler ve hil’atler giydirilmele­rini istedi.

Oysa dört tarafı çevrilen ve kapalı bir alan haline getirilen bu meydan Mezdekîler için bir ölüm çukuru idi. Alana götürülen Mezdekîler baş aşağı çukura gömülüyorlar­dı. Meydanın önünde yüksek bir toprak yığı­nı vardı. Onun üzerine de bir çukur kazmışlardı.

Son olarak Mezdek ve Melik Kubad meydana geldiklerinde Nûşirevân, Mezdek’e dönerek:

“Ey haramzade köpek, senin lideri ola­cağın orduya bundan daha iyi hil’atler ve­rilmez. Sen dünyadakilerin mallarını, Hû­da’nın kullarının kadın ve oğullarını zi­yan etmeye, bunca yıllık padişahlığı hane­danımızdan koparmaya gelmişsin”dedi.

Çevgan meydanını ayaklar havada süs­lenmiş olarak gören Mezdek’in vücudu, sonbahar yaprağı gibi titremeye başlamıştı. Yal­varıp yakarıyordu.

Kaynak: http://www.saadetgunesi.com/icerik/715/peygamber-efendimizin-adaletini-ornek-gosterdigi-hukumdr-nsirevn.html