Sadakası kabul olan zat... (Sadakanın önemi) - kainatingunesi.com

Sadakası kabul olan zat…: Ulbe bin Zeyd isminde bir fakir kimse vardı. Sadaka olarak verebileceği hiçbir şeyi yoktu.

Muhibbüddîn ibn-i Neccâr hazretleri hadîs ve Şafiî mezhebi fıkıh âlimidir. 578 (m. 1182)’de Bağdad’da doğdu. 643 (m. 1245)’ Bağdad’da vefât etti. Naklettiği hadîs-i şerîflerden bazıları:

Ebû Hüreyre’den (radıyallahü anh) rivâyet edilir, Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) “Bir kimse bildiği ilmi gizlerse, kıyâmet gününde ateşten bir gemle gemlenir” buyurdu.

Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) rivâyet etti. Resûlullahın huzûrlarında, biri zengin, biri fakir iki kişi hapşırdı. Zengin olan hapşırınca, “Elhamdülillah” diyerek Allahü teâlâya hamdetmedi. Resûlullah efendimiz de ona “Yerhamükellah” diyerek duâ buyurmadı. Biraz sonra diğer kimse hapşırıp, “Elhamdülillah” dedi. Resûlullah da ona; “Yerhamükellah” buyurarak duâ etti. Bunun üzerine zengin olan kimse; “Huzûrunuzda hapşırdım, bana ‘Yerhamükellah’ buyurmadığınız hâlde, diğer kimseye buyurdunuz” dedi. Resûlullah da; “Çünkü o kimse Allahü teâlâyı andı, ben de onu andım. Sen ise Allahü teâlâyı anmayı unuttun” diye cevap verdiler.

Enes (radıyallahü anh) rivâyet etti: Bir kimse Resûlullahın huzurlarına gelerek: “Ey en hayırlımız! En hayırlımızın oğlu! Ey efendimiz ve efendimizin oğlu!” diye çeşitli sözlerle Resûlullaha hitap etmeye cüret etti. Resûlullah efendimiz; “Ben size ne söylemişsem, onu söyleyin. Sizi şeytan saptırmasın. Bana Allahü teâlânın verdiği mevkîyi verin. Ben, Allahın kulu ve Resûlüyüm” buyurdu.

Abdullah İbni Abbâs (radıyallahü anhüma) anlattı: “Resûlullah efendimiz yemeğini yerde yer, koyunun sütünü sağar, en fakir kölenin davetini kabul eder, arpa ekmeği yerdi.”

İbn-i Cebr (radıyallahü anh) anlattı: Resûlullah efendimiz Eshâbını sadaka vermeye teşvik ettiğinde, her biri, güçlerinin yettiği kadar ellerinde olanlardan getirdiler. Resûlullahı görmek ve sohbetlerinde bulunmakla şereflenen o mübârek insanlar arasında, Ulbe bin Zeyd isminde bir fakir kimse vardı. Sadaka olarak verebileceği hiçbir şeyi yoktu. O da, gece Allahü teâlâya münâcaat edip; “Allahım! Sadaka olarak verebileceğim hiçbir şeyim yok. Ben de sadaka olarak, kullarından şeref ve haysiyetime tecâvüzde bulunanları affettim” diye duâ etti. Sabahleyin Resûlullah efendimiz mescid-i saâdeti teşrîflerinde; “Kendisine yapılan tecâvüzleri dün akşam affeden nerede?” diye suâl eyledi. Bunun üzerine Ulbe bin Zeyd (radıyallahü anh) ayağa kalktı. Resûlullah da ona; “Sadakan kabul olundu” buyurdu.

Vehbi Tülek – 19.09.2018 – www.turkiyegazetesi.com.tr