ŞERH-İ SADR - kainatingunesi.com

“Mehmet Emîn Tokâdî”, hâlis Allah adamı.
Sohbeti, giderirdi, kalpten tasa ve gamı.

Onu gören kimsenin, gönlü ferahlıyordu.
Sohbetini dinlemek, cana can katıyordu.

Dersinde bulunanlar, bulurdu râhat, huzûr.
Çünkü Onun ağzından, yayılırdı feyiz, nûr.

Bir gün, cemâatine buyurdu: (Kardeşlerim!
Sizlere, “Şerh-i sadr”ı îzâh etmek isterim.

Bunun lügat mânâsı, “Kalbin yarılması”dır.
Ve bütün fenâlıktan, yunup arınmasıdır.

Her “Gönül”de, şeytânın vardır ki bir “Yuva”sı,
Oradan kalbe girer vesvese ve iğvâsı.

İçeriye girmeye, yoksa da ona izin,
Yine verir vesvese, durup dinlenmeksizin.

Peygamberler de dâhil, her insanın kalbinde,
Şeytânın bu yuvası, mevcuttur hilkatinde.

Ve lâkin Resûlullah, çocuk yaşında iken,
Süt annesi “Halîme Hâtun”un yanındayken,

Gökten melekler gelip, sırt üstü yatırdılar.
Ve göğsünü yararak, kalbini çıkardılar.

Şeytânın yuvasını, o mübârek gönlünden,
Çıkardılar, attılar, hem sökerek kökünden.

Resûlullah bu bâbta buyurdular ki bizzât:
(Benim de şeytânım var, müslümân oldu fakat.)

Eshâb, Resûlullah’tan sordular ki bir defâ:
(Sizin nûrlu kalbiniz, yıkandı “Şerh-i sadr”la.

Mümkün olmaz ise de, bu, bizim için, ancak,
Bizim “Şerh-i sadr”ımız, acep nasıl olacak?)

Buyurdu: (Şerh-i sadr’ın iki çeşidi vardır.
Size münâsip olan, şu ikinci olandır.

Kalpten “Dünyâ sevgisi” çıkarılırsa eğer,
Sizin şerh-ı sadr’ınız böyle olur müyesser.)

Sonra bu mübârek zât, buyurdular ki tekrar:
(Kalpten dünyâ sevgisi, ancak “Sohbet”le çıkar.

Bu sevgiyi, kalbinden, kim etmişse tam ihrâç,
O zâtın sohbetidir, bu derde asıl ilâç.

Bakışları şifâdır, sohbetleri devâdır.
Kalp derdinin ilâcı, ancak onlarda vardır.

O zâtlardan birine, rastlarsa biri eğer,
Kalbine girmek için, göstersin türlü hüner.

Çünkü o büyük zâtlar, dostudurlar Allah’ın.
Onlara uymadıkça, kurtuluş yoktur yârın.)

Bir gün de buyurdu ki: (Yazılıyor ameller.
Yârın bizden, onların hesâbını isterler.

Fazla “İnce hesap”lar yapmayın aranızda.
Ki, çok incelenmesin sizin hesâbınız da.

Üzersen üzülürsün, kırarsan kırılırsın.
Tarlaya ne ekersen, yârın onu alırsın.

Velhâsıl ne yapsanız dünyâda gizli, açık,
Mahşerde, ona göre bulursunuz karşılık.)