TUĞRUL BEY - kainatingunesi.com

TUĞRUL BEY

Selçuklu Devleti’nin kurucusu. Oğuzların Kınık boyundan Selçuk Bey’in torunudur. Babasının adı Mikâil’dir. Muhtemelen 993 senesinde doğdu. Babası gazâ akınında şehîd düşünce, dedesi Selçuk Bey’in yanında büyüdü. Çocukluğu Cend’de geçti. Büyük bir îtinâ ile yetiştirildi. Ailesinden, dînî ve millî terbiye alıp, mükemmel silâh kullanmasını öğrendi. Dandanakan savaşını kazandı. Selçuklu Devleti’ni kurdu ve ilk sultânı oldu. Abbasî halîfe-sini Büveyhî zulmünden kurtardı. 1063 yılında vefat etti.

Dedesi Selçuk Bey’in vefatıyla Tuğrul Bey’in amcası Arslan Yabgu, Selçuklu aile reîsi olmuştu. Beraberce Buhara civarına indiler. Tuğrul ve Çağrı beyler, Batı Karahan topraklarına hâkim olan İlig Nâsır’ın hücumuna uğrayınca, Karahanlı hükümdarı Buğra Hân’ın ülkesine gittiler. Tuğrul Bey, Karahanlılar ülkesine hapsedildiyse de; Çağrı Bey, Buğra Hân’ın ordusunu yenince alınan esirler karşılığı serbest bırakıldı. Tekrar Mâverâünnehr’e döndüler. Arslan Yabgu’nun hapsedilmesi üzerine, Selçuklu ailesi Tuğrul ve Çağrı beyler etrafında toplandı. İki kardeş (Tuğrul ve Çağrı beyler), ortak iktidar sistemiyle Selçuklu ailesinin lideri oldu. Liderlikleri, Karahanlı Ali Tegin tarafından şüphe ile karşılanınca, iki liderlik sistemi yerine amcaları Musa’yı yabgu yapıp, üçlü iktidar sistemine geçtiler.

1034        senesi sonbaharında Gaznelilerin müttefiki Oğuzlardan Şah Melik, Selçuklulara ani baskın yapınca, zayıfladılarsa da, tekrar toplandılar. Tuğrul Bey, on bin kişilik bir kuvvet ile  Gaznelilere ait Horasan’ı ele geçirdi. Gazneli ordusunu 1035 senesi Haziran ayında Nesâ’da

yendi. Gazneliler ile andlaşma yapıp, Nesâ, Ferâve ve Dihistan’ı ele geçirdi.

Gazneli Mes’ûd tarafından hil’at, at, menşur ve sancak verilen Tuğrul Bey, andlaşmayla Nesâ’da Gaznelilere tâbi federal bir devlet kurmuş olmasına rağmen, resmen îlân etmedi.

Tuğrul Bey ve diğer Selçuklu hanedan mensupları toprak sahibi olunca, diğer Oğuz boyları ve kabile reisleri etrafında toplandılar. Tuğrul Bey, çok güçlenip bölgenin nüfûsu yoğunlaşınca, Gazneli Mes’ûd’a önceki üç şehrin dar geldiğini bildirip, 1037 senesinde Merv, Serahs ve Bâverd’i de istedi. Bu şehirlere karşılık da Gaznelilerin maaşlı askeri olma ve Horasan’daki asayişi te’min etme taahhüdünde bulundu. Gazneliler, bu teklife razı olmayınca, Tuğrul Bey, küçük gruplar hâlinde akınlar düzenledi. Çağrı Bey’in idare ettiği akınlarda Selçuklular Gürcan, Tûlekan ve Faryab’dan Rey’e kadar harekâtta bulundular. Selçuklu akınlarını durdurmak için Gazneli Mes’ûd’un gönderdiği ordu, Serahs yakınlarında 1038’de yenildi. Zafer sonrası toplanan istişare meclisinde Tuğrul Bey, hükümdar îlân edildi. Bu karârın verilip ilânın gerçekleştiği 1038 senesi, Selçuklu Devleti’nin kuruluş yılı olarak kabul edilir. Tuğrul Bey, Nişâbûr’da kalıp, Çağrı Bey Merv’de melikler meliki olarak, askerî harekâtları idare ederek ordu kumandanlığı yaptı.

Tuğrul Bey’in Nişâbûr’da istiklâlini îlân etmesi, Gazne’de hoş karşılanmadı. Çağrı Bey, 1039’da Gazneliler ile yaptığı her iki muharebede de yenildi. Tuğrul Bey ve diğer hanedan üyeleri, Sultan Gazneli Mes’ûd’un düzenli ordusuna karşı gerilla harbleri yapıp, onları yıprattılar. Gazneli Mes’ûd, andlaşma istedi. Tuğrul Bey, Gaznelilerin çeşitli oyunlarla Selçukluları Horasan’dan çıkarabileceklerini tahmin ederek, zaman kazanmak ve hazırlıklarını tamamlamak için çöle çekildi. Sultan Mes’ûd’un 1040 baharındaki Tûs ve Serahs istikametindeki harekâtı üzerine Selçuklular, Tuğrul Bey’e başvurup harekete geçmesini istediler. Tuğrul Bey, aynı senenin Mayıs ayında çölden çıkıp, Serahs’da Gazneli ordusuyla karşılaştı. Bu sırada Gazneliler ot ve yiyecek sıkıntısı çektiğinden Merv’e doğru hareket ettiler. Bu hareket esnasında Tuğrul Bey kumandasındaki Selçuklular sağ ve soldan taarruzla Gaznelileri taciz edip, Dandanakan kalesi önünde 23 Mayıs 1040’da yapılan asıl muharebede bozguna uğrattılar. Bu zaferden sonra toplanan kurultayda devletin temel stratejisi tesbit edilip, plânlar yapıldı. Tuğrul Bey, Horasan emîri îlân edildi. Bağdâd’daki Abbasî halîfesine bağlılık ve hürmet ifâde eden mektub gönderildi.

Çağrı Bey’in 1060’da vefatına kadar ortak iktidar sistemine göre hareket edilmesine rağmen, devleti temsil yetkisi, hükümdarlığı ve Selçukluları maddî yönden güçlendiren, manevî olarak; halîfe, âlim ve tasavvuf ehlinden destek alan Tuğrul Bey’e aitti. Tebeasının refah seviyesini yükseltip, orduyu belli bir sisteme göre teşkilâtlandıran Tuğrul Bey, büyük tasavvuf âlimi Ebû Sa’îd Ebü’l-Hayr’ın duâsını alıp, saltanatını tasdîk ettirdi. Vezîri Ebû Mensur Verkânî de, Ebû Sa’îd Ebü’l-Hayr’ın halîfesi idi. Tuğrul Bey, Bağdâd’daki Abbasî halîfesi el-Kâim’e, 1040 Dandanakan zaferi ve 1043’de devlet merkezini Rey’e taşıması sebebiyle bağlılığını arzetmişti. Tuğrul Bey’in Abbasî halîfesiyle münâsebeti, Ehl-i sünnet Müslümanlar arasında büyük îtibâr kazanmasına sebeb oldu. Halîfe, Tuğrul Bey’in yanında büyük İslâm âlimlerinden el-Ahkâm-üs-Sultâniye adlı eserin yazarı Mâverdî’yi gönderdi. Hutbeyi Abbasî halîfesi adına okutan Tuğrul Bey, halîfenin bozuk îtikâd sahibi Büveyhîlere karşı yardım talebini de kabul etti.

Halîfeye bildirdiği arz, samimiyetinin ve temiz itikadının ifâdesi idi. Halîfeye hizmet etmek şerefine kavuştu. Hac yollarını Bedevî taarruzlardan korudu. Selçuklu hanedanı ile Abbasîler arasında evlenmeler münâsebetiyle akrabalık kuruldu. Tuğrul Bey, halîfenin kızı ile 1062’de muhteşem bir düğün merasimi ile evlendi. Bağdâd’da şiî-Büveyhîler ve sapık Fâtımîlere karşı mücâdele edip, bölgede Selçuklu hâkimiyetini te’sis etti. Büveyhî hükümdarını öldürerek, Bağdâd ve Sünnî âlemini katliam ve tahripten korudu. Batıda Bizans topraklarına akınlarda bulundu. Erzurum-Hasankale’ye gelip, Malazgird’i fethetmek istediyse de kışın yaklaşması üzerine kuşatmayı kaldırdı.

Tuğrul Bey, devamlı mücâdele ile geçen uzun yıllar sonunda büyük işler başardı. Dünyânın en büyük devletlerinden birini kurup, Türk-İslâm âlemine çok hizmet etti. Mâverâünnehr’den Anadolu’ya, Irak’dan Azerbaycan ve Kafkasya’ya kadar olan ülkede huzur ve emniyeti te’sis etti ve pek çok ülkeye hâkimiyetini kabul ettirdi. Ziraî ve ticarî faaliyeti neticesinde iktisadî hayât gelişip, refah seviyesi yükseldi. Muazzam bir şekilde te’sis edilen devlet teşkilâtı, kuvvetli temeller üzerine oturtuldu. Bu teşkilât, devrinde ve sonra kurulan Türk ve İslâm devletlerine numune oldu. Tuğrul Bey, yirmi beş sene adalet, ihsan ve gazalarla geçen bir hükümdarlıktan sonra hastalandı. 5 Eylül 1063 senesinde Rey yakınlarında yetmiş yaşlarında iken vefat etti. Rey’deki türbesine defnedildi.

Tuğrul Bey; âdil, vakur, cömert, cesur, samîmî, iyi ve yumuşak huylu bir hükümdar idi. Sarayının kapısına ümid ile gelen hiç kimse boş dönmezdi. Müsâmahakâr, affedici, son derece merhametli iyi bir Müslüman idi. Beş vakit namazını cemâatle kılmaya itinâ gösterirdi. Yanına cami inşâ ettirmedikçe kendisi için saray yaptırmayacağını söylemişti. Nitekim Bağdâd’da yaptırdığı sarayının yanına cami, bir çok ev ve hamam da yaptırmış, buraya Medîne-i Tuğrul Beğ adı verilmiştir. Bütün bu özellikleri ile Tuğrul Bey, halkın ve ordusunun sevdiği ve tam bağlı bulunduğu bir hükümdardı.

Tuğrul Bey Hemedan’a geldiği zaman, Baba Tahir adlı büyük veli ile sohbet ederdi. Onun duâsını kazanmayı büyük nîmet bilirdi. Tuğrul Bey Hemedan’a geldiği zaman üç zât vardı. Bunlar: Baba Tâhir, Baba Câfer ve Şeyh Hamşâd’dı. Bu üç zât, Hemedan şehrinin kapısında yer alan ve Hızır adıyla anılan bir tepenin yanında idiler. Sultan onları görünce bineğini durdurdu. İndi ve Vezir Ebû Nasr el-Kundûrî ile onların yanına gelerek ellerini öptü. Baba Tâhir, Sultana; “Ey Türk! Allah’ın kulları ile ne yapacaksın?” diye sorunca, Sultan; “Siz ne emrederseniz onu yapacağım.” dedi. Baba Tâhir; “Muhakkak Allah adâlet ve ihsân yapmayı buyurur.” (Nahl sûresi:90) meâlindeki âyet-i kerîmeyi okuyarak; “Allahü teâlânın buyurduklarını yap.” dedi. Sultan Tuğrul Bey ağlayarak; “Öyle yaparım.” dedi. Baba Tâhir, Sultanın elini tuttu ve; “Benden bunu kabûl et.” dedi. Sultan da; “Ettim.” dedi. Baba Tâhir parmağında bulunan ve yıllarca taktığı yüzüğünü parmağından çıkararak Sultanın parmağına taktı ve; “Âdil ol!” dedi. Sultan katıldığı her savaşta o yüzüğü parmağına takardı.

  • Vefeyat-ül a’yan; cild 5; sh. 66
  • Kamus-ül a’lam; cild 4; sh. 3013
  • El-Kamil; cild; 9; sh. 367
  • Tuğrul Bey ve Zamanı
  • Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti; sh. 93
  • Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi; sh. 270
  • Yeni Rehber Ansiklopedisi