ZEHEBÎ - kainatingunesi.com

Fıkıh, hadîs ve târih âlimi. İsmi, Muhammed bin Ahmed bin Osman bin Kaymaz bin Abdullah et-Türkmânî el-Mısrî, künyesi Ebû Abdullah’dır. Lakabı ise Şemsüddîn’dir. 1274 (H. 673) senesi Rebî’ul-âhir ayında Şam’da doğdu. 1348 (H. 748) senesi Zilka’de ayının üçünde, Pazartesi gecesi, gece yarısından önce Mısır’da vefat etti. Bâb-üs-sagîr denilen yere defnedildi.

Zehebî, aslen Türkmâniyye ailesinden olup, dedesi Diyârbekr’e bağlı Meyyâfârikîn şehrinden idi ve orada 1262 (H. 661) senesinde vefat etti. Dedesi Fahrüddîn Ebû Ahmed Osman, ticâret ve san’atla meşgul olurdu. Fakat marifet ve hüsn-ül-yakîn sahibi idi. Babası Şihâbüddîn Ahmed’in kuyumculuk san’atındaki maharetinden dolayı, Zehebî yâni kuyumcu diye meşhûr oldu. Aynı zamanda ilimle de meşgul olan Şihâbüddîn Ahmed, 1267 (H. 666) senesinde Mikdâd el-Kavsî’den Sahîh-ul-Buhârî’yi dinledi, ömrünün sonlarına doğru hacca gitti. Dînine bağlı olup, geceleri ibâdetle meşgul olurdu. Kuyumculuk san’atı sebebiyle çok zengin oldu. Malıyla bir çok kimseyi esaretten kurtardı ve hürriyetlerine kavuşturdu. Aslen Musullu olan, Akmüddîn Ebû Bekr Sencer bin Abdullah ismindeki zengin, aynı zamanda akıllı ve sâlih bir zâtın kızıyla evlendi.

Zehebî, babasının san’atı ile anıldı. Kendisi de ismini ibn-üz-Zehebî diye yazdı, ilk zamanlarında babasının san’atıyla meşgul olması sebebiyle, Salâh es-Safdî, Tâcüddîn Sübkî, el-Hüseynî, imâdüddîn ibni Kesîr ve bir çok âlim tarafından Zehebî ismiyle çağrıldı. Çocukluğu, dînine bağlı olan ailesinin himayesinde geçti. Çocuk terbiyesini çok iyi bilen, el-Basbas diye meşhûr Alâeddîn Ali bin Muhammed el-Halebî isimli bir mürebbînin elinde yetişti. Onun mektebinde dört sene okudu ve terbiye gördü. Daha sonra Şâgûr Mescidi’nin imâm ve hatîbi olan Mes’ûd bin Abdullah es-Sâlihrden, Kur’ân-ı kerîmi öğrendi ve huzurunda tam kırk hatim indirdi. Ondan sonra oradaki bâzı âlimlerin meclislerine gidip, derslerini dinledi. Meşhûr Iraklı âlim İzzüddîn el-Fârûsî, 1291 (H. 690) senesinde Dımaşk’a geldiği zaman, Zehebî onun meclisine gidip, ondan hadîs-i şerîf dinledi.

Zehebî on sekiz yaşında iken, kıraat ve hadîs-i şerîf ilmine yöneldi. 1292 (H. 691) senesinde Şeyh-ul-Kurrâ (kıraat âlimlerinin reîsi) Cemâleddîn Ebû İshak İbrahim bin Dâvûd el-Askalânî’den kıraat ilmini okudu. Bundan başka, Mecdüddîn Ebî Bekr bin Muhammed el-Mürsî, Şemsüddîn Ebî Abdullah Muhammed bin Mensur el-Halebî ve Ebû Hafa Ömer bin Kavvâs’dan da kıraat ilmini öğrendi ve genç yaşta bu ilimde yüksek derecelere kavuştu. Sonra da Şemsüddîn Ebû Abdullah Muhammed bin Abdülazîz eddimyâtî’den okudu.

Zehebî, kıraat ilmi yanında, hadîs ilmine de çok önem verdi. Bir çok hadîs âlimiyle görüştü. Bizzat kendisi, Şihâbüddîn Gâzî bin Abdurrahmân ed-Dımaşkî, Ebû Abdullah Muhammed bin Ahmed elmakdisî, Mahmûd bin Yahya et-Temîmî ed-Dımaşkî, Muhammed bin Nâsırüddîn el-Müezzin, Mahmûd bin Muhammed el-Harâitî’den hadîs-i şerîf dinlediğini haber verdi.

Zehebî’de ilim öğrenmek, âlimlerle görüşüp onlardan istifâde etmek arzusu çoktu. Fakat babasından ilim öğrenmek için seyahate çıkma teşvîki görmedi. Babası da yanından ayırmak istemedi. Zehebî, bu konu hakkında şöyle der: “İlim öğrenmek için seyahate çıkmayı çok istedim. Fakat, babamın razı olmaması sebebiyle çıkamadım.” İlim öğrenmenin edeblerinden birisi de, ana-babanın rızâsını almak olduğundan, Zehebî ilimden ayrı kalmaya üzülmekle birlikte, ana ve babasına karşı gelmedi. Zehebî, zâten ailesinin tek evlâdı idi. Yirmi yaşına basınca, babası, yakın yerlere gidip gelmesine izin verdi.

1294 (H. 693) senesi, Zehebî’nin ilmî yolculuklara başlama senesi olarak kabul edilir.

Zehebî ilk seyahatini 1294 (H. 693) senesinde Ba’lbek’e yaptı. Orada el-Muvaffak en-Nasîbî’den kıraat ilmi öğrendi ve Kur’ân-ı kerîmin tamâmını okudu. Hadîs âlimi İmâm Tâcüddîn Ebû Muhammed el-Magribî’den hadîs-i şerîf dinledi. Bu seyahatinde bir çok âlimle görüştü. Daha sonra Haleb’e gitti. Orada Alâüddîn Ebî Sa’îd el-Ermevî ile görüşüp, derslerini dinledi. Onun hakkında Zehebî; “Alâüddîn Ebî Sa’îd el-Ermevrye gittim ve ondan çok şey öğrendim. O, dînine bağlı, akıl ve iffet sahibi, ne üstün ve ne güzel hocadır” diyerek, hocasını övdü. Ayrıca Haleb ve civarında bir çok âlimden ilim ve ahlâk öğrendi. Hama, Humus, Trablus, Kerk, Maaria, Basra, Nablûs, Remle, Kudüs, Tebük ve o civardaki bir çok şehirlere ilim öğrenmek için yolculuklarda bulundu.

Zehebî, 1296 (H. 695) senesi Receb ayında Filistin’e oradan da Mısır’a gitti. İlk önce İbn-üz-Zâhirî diye bilinen Cemâlüddîn Ebü’l-Abbâs Ahmed bin Muhammed el-Halebî ile görüştü. Ondan hadîs-i şerîf dinledi. Bunu, kendi yazdığı Târih-ül-İslâm’ında; “Mısır diyarında ilk önce Halebî’den hadîs dinledim” diye bildirdi.

Ayrıca, bir çok zâtlarla görüştü. Orada Ebü’l-Meâlî Ahmed bin İshak el-Ebrekûhî, Şeyh-ul-İslâm Kâdı’l-Kudât Takıyyüddîn Ebü’l-Feth, Muhammed bin Ali ve Allâme Şerefüddîn Abdülmü’min bin Halef eddimyâtî’den ilim öğrendi. Daha sonra İskenderiyye’ye gitti. Orada Ebi’i-Haccâc Yûsuf bin Hasen et-Teymî el-Kâbisî el-iskenderânî ile görüştü ve ondan Tecrid adlı eserini dinledi. Ayrıca kıraat âlimlerinden İmâm Şerefüddîn Ebi’l-Hüseyn Yahya bin Ahmed elcüzâmî el-İskenderânî’den kıraat ilmini okudu. Sahnûn adıyla meşhûr İmâm-ül-Mukrî Sadrüddîn Ebi’l-Kâsım Abdurrahmân bin Abdülhâlîm ile görüştü. Sonra Belbîs’e gitti ve orada hadîs-i şerîf dinledi. Zehebî, İbn-i Hişâm’ın Sîret’inin tamâmını hocası Ebü’l-Meâlî el-Ebrekûhî’den altı günde okudu.

1298 (H. 698) senesinde, babasının vefatının akabinde, hac farizasını yerine getirmek için yolculuğa çıktı. Kendisi bu yolculuğu Târih-ül-İslâm’da şöyle anlatır: “Emîr Şemsüddîn el-Ayntâbî de bizimle birlikte hac yolculuğuna çıktı. Beraberinde âlimler de vardı. Müstensıriyye Medresesi hadîs kürsüsü âlimi İbn-ül-Hırât diye meşhûr Ebû Abdullah Muhammed bin Abdülmuhsin de bu yolculukta bulundu. Bu yolculukta, ondan El-Ferec ba’deş-şidde kitabını dinledim. Ayrıca; Mekke, Arafe, Minâ ve Medîne’de bir çok âlimden hadîs-i şerîf dinledim.”

Zehebî, hayâtı boyunca ilim öğrenmeden biran geri durmadı. Hiç bir engel onu dersten ve hadîs dinlemekten alıkoyamadı. Sâdece kıraat ve hadîs ilminden değil, bir çok ilimden nasîbini aldı. Nahiv ilmini Muvaffakuddîn Ebî Abdullah Muhammed bin Ebi’l-Alâ en-Nasibî el-Ba’lbekî’den öğrendi ve nahiv ilmine dâir El-Hâcibiyye kitabını dinledi. Arab dili ve edebiyatının inceliklerini İbn-ün-Nühaş diye meşhûr, Şeyh Behâüddîn Muhammed bin İbrahim’den öğrendi. Zehebî, târih hakkında yazılmış eserlerle de meşgul oldu. Megâzî, siyer, umûmî târih, mu’cemât hakkında hocalarından çok şey dinledi. Ayrıca; asrındaki âlimlerden; Cemâlüddîn Ebü’l-Haccâc Yûsuf, Takıyyüddîn Ebü’l-Abbâs Ahmed, Alemüddîn Ebû Muhammed Kasım ile görüştü ve uzun zaman derslerini dinledi.

Zehebî, ders aldığı İbn-i Teymiyye’ye bâzı îtikâd ve fıkıh mes’elelerinde uymayıp, muhalefet etti ve nasihatlerde bulundu. Bâzı görüşlerinin yanlış olduğunu söyledi.

Zehebî, 1328 (H. 729) senesi Cemâzil-âhir ayının on yedisinde, Zâhiriyye hadîs külliyesine müderris oldu. 1338 (H. 739) senesinde, Medrese-i Nefisiyye’de ders okuttu. Ayrıca Meşhed-i Urve, Dâr-ul-hadîs-it-Tenkiziyye, Dâr-ül-hadîs-il-Fâdılıyye ve Ümmü Salih Mescidi gibi yerlerde hadîs bölümü başkanlığı yaptı.

Zehebî, çeşitli ilimlerde meşhûr olması yanında, zühd, verâ ve sağlam îtikâd sahibi idi. Zaman zaman tasavvuf erbabı ile görüşerek sohbetlerinde bulundu. Talebesi Takıyyüddîn ibn Râfî es-Selâmî; “Zehebî, sâlih, hayırlı, mütevâzî, güzel ahlâk sahibi, sohbeti tatlı bir zât idi. Zamanlarını, eser yazmak ve ibâdetle geçirdi. Çok cömert idi” diye bildirdi.

Zerkeşî; “Zehebî, zühd ve Îsâr sahibi ve hayırlı işlere koşan bir zât olup, ömrünü, Resûl-i ekremin sallallahü aleyhi ve sellem hadîs-i şerîflerini öğrenmekle geçirdi” dedi.

İbn-i Kadı Şühbet-ül-esedî isimli eserinde; “Zehebî’den; Sübkî, el-Berzâlî, el-Alâî, İbn-i Kesîr, İbn-i Rafi’, İbn-i Receb ve daha bir çok âlim hadîs-i şerîf dinleyip, rivayette bulundu” diye yazmaktadır.

Refikî ve hocası Alemüddîn el-Berzâlî onun hakkında; “Zehebî, faziletli, hafızası kuvvetli bir zât idi. İlimle meşgul oldu. İlim öğrenmek ve hadîs-i şerîf dinlemek için çok yerler dolaştı. Çeşitli ilim dallarında bir çok eser yazdı. Kıraat âlimleri hakkında bilgisi çoktu” dediler.

Talebesi Selâhaddîn Safdî; “Hocam Zehebî, allâme ve hafız idi. Hadîs-i şerîfler ve hadîs ricali hakkında bilgisi çoktu. Üstün bir zekâsı vardı. Çok kitap yazdı. Muhaddis-ül-asr yâni asrının büyük hadîs âlimi idi. Çok kimseler kendisinden hadîs-i şerîf dinledi. Gecegündüz hadîs-i şerîf ilmine hizmet etti. Dil ve kalemini bu uğurda kullandı” demektedir.

Talebesi el-Hüseynî ise; “Hocam Zehebî, allâme, şeyh-ül-muhaddisîn, muhaddis-üş-Şâm olup, büyük târih âlimi idi” dedi.

Diğer bir talebesi olan İbn-i Kesîr de; “Hocam Zehebî, şeyh-ül-muhaddisîn, islâm tarihçisi ve hadîs hafızı idi. Büyük âlim Ebû Abdullah Muhammed bin Muhammed el-Mûsulî, Dımaşk’a geldiğinde, Zehebî’den ilim öğrendi” demektedir.

Hafız İbn-i Nâsıruddîn; “Zehebî, hafız, büyük âlim ve islâm tarihçisi idi.” İbn-i Hacer el-Askalânî; “Zehebî, zamanının büyüğü, anlayışı ve zihni kuvvetli idi. Cerh ve ta’dîl hususlarında derin bilgisi vardı. Tâcüddîn Sübkî’nin dediği gibi; sanki bütün ümmet bir saha üzerinde toplanmış, Zehebî de onları gözden geçirmiş, teker teker incelemiş, sonra onlara dâir birer birer malûmat vermeye başlamıştır” dediler.

Zehebî’nin, son zamanlarında gözleri görmez oldu. Buna rağmen ders vermeye devam etti. 1348 (H. 748) senesi Zilka’de ayının üçünde, Pazartesi gecesi, gece yarısından önce Mısır’da vefat etti. Bâb-üs-sagîr denilen kabristana defnedildi. Zamanın büyük âlimleri cenaze namazında bulundu. Tâcüddîn Sübkî bunlardan idi. Talebeleri, sevenleri, hakkında mersiyeler söylediler.

Zehebî vefat ettiğinde, geriye; biri kız, ikisi erkek, üç evlâdı kaldı. Her biri ilim sahibi idi. Oğulları Ebüdderdâ Abdullah ile Şihâbüddîn Ebû Hüreyre Abdurrahmân idi

Zehebî, çeşitli ilimlere ait bir çok eser yazdı. Eserleri, zamanında ve daha sonraki asırlarda okundu. Eserlerinden bâzıları şunlardır: 1-El-Erbeûn-el-Büldâniyye: Taberânî’nin Mu’cem-üs-sagîr’inden derlenmiştir. Bir çok kütüphanede nüshaları vardır. 2-El-Müstedrek âlâ Müstedrek-il-Hâkim, 3-Ehâdîs-üs-sıfat, 4-Er-Risâlet-üz-Zehebiyyetü ilâ İbn-i Teymiyye: Zehebî, hocası ve arkadaşı olan İbn-i Teymiyye’ye nasîhat etmekte ve bâzı hareketlerini ayıplamaktadır. 5-Kitâbü Rü’yet-il-Bârî, 6-Kitâb-ül-kebâir: Büyük günahlara dâirdir. Matbûdur. 7-Hukûk-ul-câr:Komşu haklarını toplamıştır. Bir nüshası Köprülü Kütüphanesi 1584/3 numarada kayıtlıdır. 8-Kitâbü fedâil-il-hac ve efâlihi, 9-Kitâbü Zikr-il-vildân, 10-Keşf-ül-kürbeinde fakd-il-ehibbeti, 11-Ahbâr-us-Süddî, 12-Ahbâru kudâtı Dımaşk, 13-El-lşâretü ilâ vefeyât-il-a’yâni vel-Müntekâ min târîh-il-İslâm: Bu eserde hicrî 700 senesine kadar vefat eden meşhûr zâtların hâl tercümeleri verilmiştir. 14-El-l’lâm bi vefeyât-il-a’lâm. 15-Târîh-ul-İslâm ve vefeyât-ül-meşâhiri vel-a’lâm: İslâm’ın başlangıcından, sekizinci asrın başlarına kadar sene sene vak’aları anlatmıştır. Kitabını yetmiş tabakaya bölmüş, her tabakanın sonunda meşhûr, kimselerin hâl tercümelerini de vermiştir. Zehebî’nin en meşhûr eserlerindendir. Eserine bir çok nâdir rivayetleri de kaydetmiştir. Bu eser matbûdur; 16-Düvel-ül-İslâm: Zehebî bu eserini, Târih’inden derlemiştir. Et-Târîh-üs-sagîr diye tanınır. Matbûdur. 17-Dîvân-üd-duafâi vel-metrükîn, 18-Zeylü siyeri a’lâm-in-Nübela,19-Zeylü Dîvân-id-duafâi libn-il-Cevzî, 20-Zeyl-ül-iber fi haberi inen aber, 21-Er-Reddü âlâ İbn-il-kaftan, 22-El-Azb-üs-selesil, 23-Siyeru a’lâm-in-Nübelâ: Zehebî’nin en meşhûr eserlerindendir. Bu eserini de tabakalara göre tertîb etmiştir. İslâmiyet’in başlangıcından, hicrî 700 senesine kadar yazmıştır. Peygamber efendimizi ve Hulefâ-i râşidîni ayrı iki cild hâlinde toplamıştır. Bu eseri son zamanlarda neşredilmiştir islâm târihi araştırmaları için mühim bir kaynaktır. 24-Tabakât-üş-şüyûh, 25-El-İber fi haberi men aber: Târîh-ül-evsat diye de bilinen bu eserini Et-Târîh-ül-kebîr’inden derlemiştir. Yalnız bâzı ilâvelerde bulunmuştur. Daha sonra bu târihine bir de zeyl yazmıştır. 26-El-Müstebih fir-ricâl, 27-Mu’cem-üş-şüyûh-il-kebîr, 28-Mu’cem-üş-şüyûh-il-evsat, 29-Mu’cem-üş-şüyûh-is-sagîr, 30-El-Mu’cem-ül-muhtas bi muhaddisiyil-asr, 31-Kitâbü ma’rifeti Âl-i Mende, 32-Ma’rifet-ül-kurrâ-il-kibâr alet-Tabakâti vel-a’sâr: Kıraat âlimlerinin hâl tercümelerini ihtiva eder. Yine tabakalara göre anlatılmıştır. Matbûdur. 33-El-Muîn fi tabakât-il-muhaddisîn, 34-El-Mugnî fid-duafâi, 35-Men tekelleme fîhi ve hüve mûsik, 36-Mîzân-ül-i’tidâl fi nakdir-ricâl: Bu eserinde, hadîs-i şerîf râvîlerini, cerh ve ta’dile tâbi tutmuştur. En faydalı ve en çok basılan kitabıdır. Bu kitabında, bir çok eserleri tarıyarak hadîs-i şerîf râvîlerini incelemiştir. Harf sırasına göre tertib edilen bu eseri basılmıştır. 37-Et-Tıbyân fi menâkıbi Osman (radıyallahü anh), 38-Tercümetü Ebî Hanîfe, 39-Tercümetü Ebî Yûsuf el-Kâdî, 40-Tercümetü Ahmed bin Hanbel, 41-Tercümet-ül-Hıdr, 42-Tercümet-üs-Silefi 43-Tercümet-üş-Şâfiî, 44-Tercümet-üş-Şeyh el-Muvaffak, 45-Tercümetü Mâlik bin Enes, 46-Tercümetü Muhammed bin Hasen eş-Şeybânî, 47-Tevkîfü ehl-it-Tevfik âlâ menâkıb-ıs-sıddîk, 48-Sîret-ül-Hallâc, 49-Sîretü Ebi’l-Kâsım et-Taberânî, 50-Sîretü Sa’îd bin Müseyyib, 51-Sîretü Ömer bin Abdülazîz, 52-Es-Sîret-ün-Nebevî, 53-Feth-ül-metâlib fi menâkıbi Ali bin Ebî Tâlib (radıyallahü anh), 54-Menâkıb-ül-Buhârî, 55-Sîretü li nefsihî, 56-Cüz’ün fi fadli Âyet-el-Kürsî, 57-Et-Tıbb-ün-Nebevî: Çok faydalı bir eserdir. İbrahim Ezrâk’ın yazdığı Teshîl-ül-menâfi kenarında Mısır’da basılmış, ayrıca 1976 (H. 1336) yılında ofset yolu ile Hakîkat Kitabevi tarafından basılmıştır. 58-El-Ehâdîsü Muhtara minel mevdû’âti minel ebâtillil-Cevrakânî, 59-Tertîb-ül-mevdû’ât İbn-il-Cevzî, 60-Muhtasaru Kitâb-il-ba’si ven-nüşûr lil-Beyhekî, 61-Muhtasaru Târih-i Bağdâd lil-Hatîb-il-Bağdâdî, 62-Muhtasaru Târih-i Dımaşk İbn-il-Asâkir, 63-Muhtasar-ut-Tekmile li kitâb-is-sıla, 64-Muhtasar-ut-tekmile li vefeyât-in-nakile, 65-Muhtasaru kitâb-ı Zühd lil-Beyhekî: Kütüb-i sitte râvîlerinin hâl tercümelerini anlatan bu eser de basılmıştır.