ZEYNEB BİNTİ RESÛLULLAH (radıyallahü anhâ) - kainatingunesi.com

Resûlullah efendimizin dört kızından birincisi. Bi’set-i Nebevî yâni Resûlullah efendimize Peygamber olduğunun bildirilmesinden on sene önce Mekke’de doğdu. Hicretin sekizinci yılında otuz bir yaşında Medine’de vefat etti

Hazret-i Zeyneb, Resûlullah efendimizin sevgi ve şefkatinde büyüdü. Nübüvvetten önce, annesi hazret-i Hadîce’nin hemşirezadesi Ebü’l-Âs bin Rebî’ ile evlendi. Hazret-i Zeynep, Resûlullah efendimize Peygamber olduğu bildirildiğinde îmân etti. Kocası Ebü’l-Âs îmân etmediğinden Kureyş’den bâzı kimseler Ebü’l-As’ı zorlayıp hazret-i Zeyneb’i boşamasını istediler ve Zeyneb’i boşadığı takdirde Kureyş’ten istediği kızı verebileceklerini söylediler. Ebü’l-As buna yanaşmadı. Hazret-i Zeyneb ile aralarındaki samîmi ve asîlâne aile münâsebetleri devam etti. Resûlullah efendimiz Ebü’l-As’ı övüp onun akrabalığından iyilik geleceğini bildirdiler.

Resûlullah efendimiz, Medine’ye hicret edince hazret-i Zeyneb kocasının ailesi yanında kaldı. Bir müddet sonra Ebü’l-As müşriklerle birlikte Bedr savaşına katılmak mecburiyetinde kaldı. Bedr gazasında esir düştü. Diğer esirlerle birlikte Peygamber efendimizin huzuruna getirildi. Mekke halkından herkes kendi esirini kurtarmak için fidye gönderdiler. Hazret-i Zeyneb de kayınbirâderiyle, çehizi arasında annesi hazret-i Hadîce’den kalma gerdanlığı gönderdi. Resûlullah efendimiz gerdanlığı görünce hazret-i Hadîce’nin hâtırası tazelendi. Sonra Ebü’l-As’ın, hazret-i Zeyneb’i Medine’ye göndermesi şartı ile serbest bırakılmasına karar verildi. Gerdanlığı da kendisine geri gönderdiler. Resûlullah efendimiz Zeyneb’i getirmek için de Zeyd bin Hârise’yi vazifelendirdiler. Ebü’l-As, Mekke’ye varınca, küçük kardeşi Kinâne’yi hazret-i Zeyneb’in yanına katarak Medine’ye gitmek üzere yola çıkardı. Bunu duyan Kureyş, arkalarından adamlar saldılar ve Zî Tuvâ denilen yerde yetişerek, arkalarından mızrak atıp deveyi yuvarladılar. Hazret-i Zeyneb düşüp yaralandı. Kinâne saldırganlara karşı koymak istedi. O zaman Ebû Süfyân ve Kureyş’in ileri gelenlerinden bâzıları Kinâne ile konuşmak istedi; “Muhammed (aleyhisselâmın) yüzünden başımıza gelenleri bilmez değilsin. Şimdi herkesin gözü önünde Zeyneb’i alıp gidersen, bizim itibârımız düşer. Kureyş ileri gelenlerine cesaretsizlik, korkaklık damgası vurulur. Bizim maksadımız onun kızını almak değildir. Bu kadıncağızı alıkoysak bir faydası yoktur. Mekke’ye dönerek onu geri getir. Mekke halkı bizim O’nun kızını geri getirttiğimizi bilsinler yeter. İstersen sonra yine gizlice alıp gidersin” dediler. Kinâne bu teklifi kabul etti. Zeyneb’i Mekke’ye geri getirdi. Bir iki gün beklediler. Ortalık yatıştı. Bir ara gizlice yola çıktılar. Kinâne hazret-i Zeyneb’i, Batın yâhud da Cac mevkiinde hazret-i Zeyd’e teslim etti. Hazret-i Zeyd, hazret-i Zeyneb’i Medine’ye götürdü.

Ebü’l-Âs, hazret-i Zeyneb’e çok bağlı olduğundan, ayrılığı sebebiyle sarsılıp üzüntülü günler geçirdi. Ticâret için Şam’a giderken yolda hazret-i Zeyneb için beytler okuyup özetle şöyle söyledi:

“Ey Zeyneb! İran mevkiinden geçerken seni hatırladım. Kalbimden şöyle dua ettim. Yâ Rabbî! Zeyneb’i neş’eli eyle. O şimdi emîn ellerdedir.

Emîn olanın (Resûlullah efendimizin) kızına Hak teâlâ iyi mükâfatlar versin. Ben de ne söylediğimi iyi biliyorum.”

Kureyş, mallarını Ebü’l-As’a emânet eder, onun eli ile satar veya mal alırlardı. Hicretin altıncı yılı Cemâzil-evvel ayında Ebü’l-As bir kafile ile Şam’a mal götürdü. Dönüşte bu haber, Resûlullah efendimize ulaştı. Peygamber efendimiz, Zeyd bin Hârise’yi yüz yetmiş süvârî ile onun üzerine yolladı. Müslümanlar Ays mevkiinde onları yakalayıp mallarını ele geçirdiler. Fakat Ebü’l-As’a dokunmadılar. Ebü’l-As bu durumda Medine’ye geldi. Daha sonra mallarının Resûlullah tarafından kendisine verilmesiyle Mekke’nin yolunu tuttu. Mekke’ye varınca mal ve alacakları hesâb edip, borçlarını ödedi. Her işini düzene koydu. Sonra Kureyş’in ileri gelenlerini toplayıp; “Ey Kureyş! Artık beni dinleyin. Ben şu andan itibaren islâmiyet’i kabul ediyorum” dedi ve Kelime-i şehâdeti okudu. Sonra; “Yemîn ederim ki, ben Muhammed aleyhisselâmın huzurunda çoktan müslüman olduğumu açıklamak istiyordum. Fakat bende mallarınız olduğu için mallarımızın üzerine oturmak istiyor dedirtmemek için geciktim. Allahü teâlâ beni bu ağır yükün altından kurtarıp yüzü kara çıkarmadığı için şimdi müslüman oluyorum” dedi.

Hicretin yedinci senesi Muharrem ayı başlarında müslüman olan Ebü’l-As, Mekke’den hicretle Medine’ye geldi. Peygamber efendimiz, onun hazret-i Zeyneb ile olan eski nikâhının devamına hükmedip, yeni nikâh kıymadılar. O sırada Berâe sûresi nazil olmamıştı. Müslüman kadınlar kendi müşrik kocalarından ayrılmadı. Kocaları müslüman olunca nikâhları devam etti.

Hazret-i Zeyneb ile Ebü’l-As’ın biri oğlan, diğeri kız, Ali ve Ümâme isminde iki çocukları vardı. Çocuklar, Resûlullah efendimizin himaye ve terbiyelerinde büyüdüler. Ali, Mekke’nin fethinde Resûlullah efendimizin bindikleri devede idi. Ali, henüz reşîd olmadan babasından önce vefat etti. İbn-i Asâkir ise onun, Yermük harbinde şehîd olduğunu haber vermektedir.

Hazret-i Zeyneb’in kızı Ümâme, hazret-i Fâtıma’nın vefatından sonra hazret-i Ali ile evlendi.

Hazret-i Zeyneb, Ebü’l-As’ın müslüman olmasından bir buçuk sene sonra vefat etti. Resûlullah efendimizin mübarek zevcelerinden Ümmü Seleme (r. anhâ) validemiz tarafından gasl edildi. Hazret-i Ümmü Eymen ve hazret-i Sevde de su döktüler. Gaslden sonra Peygamber efendimiz mübarek peştemâllerini verip; “Bunu da kefenin altından sarınız” buyurdular. Resûlullah efendimiz, cenaze namazını kıldırıp, bizzat mübarek elleriyle kabre koydular. Mübarek çehreleri üzüntülü ve kederli idi. Allahü teâlâya dua edip, kabir azabından kurtulmasını niyaz ettiler. Hazret-i Zeyneb’in vefatından bir kaç gün sonra da Ebü’l-As (radıyallahü anh) vefat etti.