ABDÜRRAHMÂN BİN YÛSUF RÛMÎ - kainatingunesi.com

Evliyânın büyüklerinden. İsmi, Abdürrahmân bin Yûsuf Rûmî’dir. Doğum târihi ve yeri bilinmemektedir. 954 (m. 1547) senesinde Bursa’da vefât etti.

Abdürrahmân Rûmî; âlim, sâlih bir zât idi. Bir müddet ders okutma işine ara verip, evine çekildi, ibâdet ve tefekkürle meşgûl oldu. Sonradan bu hâlinden bahsedip, şöyle anlattı: “Edirne’de evime çekildim, ibâdetle meşgûl olup, kimseyle görüşmedim. Bu esnada hastalandım. Yanımda hizmet edecek kimseler yoktu. Bir gece duvar yarıldı ve içeri bir zât girdi. Hastalığım sebebiyle hizmetimi gördü ve gitti. Diğer geceler de aynen böyle devam etti. Ben hastalıktan kurtulunca, o zât; “Bundan sonra gelmem” dedi. Ben de; “Siz kimsiniz?” diye sordum. O da; “Beni tanımak istersen, şehirden ayrılan bir kâfileye katılırsın, o zaman beni bulursun” buyurdu. Ben de, bir zaman sonra şehirden ayrılan kâfile ile yola çıktım. Yolculardan bir kısmı, yolda güzel bir yere geldiğimizde: “Burası çok güzel bir yerdir. Bu civarda sâlih biri oturur” dediler. Kendi kendime hemen aradığım bu zâttır dedim ve oradaki köye yöneldim. O zâtı gördüm. Gülerek beni karşıladı. O gün yanında kaldım, ikindi namazını kılacağımız zaman, bana yüksek bir yeri gösterdi ve beraberce oraya çıktık. “Bu yer nasıl?” diye sordu. Ben de güzel olduğunu söyledim. Tekrar, “Buradan bak” dedi. Baktığımda Kâ’be-i muazzamayı gördüm. Gidip, orada cemâatle ikindi namazını kıldık. Namazı bitirdiğimizde Kâ’be gözümüzden kayboldu.” Sevdiklerinden biri anlattı ki: “Vefâtından sonra bir gece, rü’yâmda Abdürrahmân Rûmî’yi gördüm. Bana dedi ki: “Bursa’da Seyyid Neccârî’nin evinde bir misâfir var. Beni ziyâret etmek istiyor. Gidip onu al ve kabrime getir.” O gecenin sabahı derhâl gittim. O misâfiri buldum. Bir arzusunun olup olmadığını sordum. “Abdürrahmân Rûmî’nin kabrini ziyâret etmek istiyorum.” dedi. Onu alıp Abdürrahmân Rûmî’nin kabrine götürdüm. Biraz sonra onun yalnız kalmak istediğini sezip, oradaki bir mescide girdim ve bekledim. Çok geçmeden, o ziyâretçi ile Abdürrahmân Rûmî’nin konuşmaları kulağıma geldi. Aynen hayattaki gibi konuşuyordu. Konuşması bitince mescidden çıktım. Kabrin yanına geldiğimde kimseyi bulamadım.

1) Câmi’u kerâmât-il-evliyâ cild-2, sh. 64